Güncelleme Tarihi:
Enver ALAS - Cansel KİRAZ / İSTANBUL, (DHA) TÜRKİYE Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kuruu Başkanı Erol Bilecik, "OHAL koşullarının bir kanun maddesiyle bir Fransa örneği olabilir; ya da kendimize özgü bir yapısı olabilir. Bu noktalarda 'farklı bir değişime uğrayabilir mi' noktasında görüşlerimizi ifade ediyoruz. İki gözümüzün biri ekonomidedir biri de dış politikadadır. Böyle baktığımız zaman dış ilişkilerden zaman zaman gelen sese bizim dikkat etmemiz gerekir" diye konuştu.
Erol Bilecik, TÜSİAD ve Rekabet Kurumu işbirliğiyle hayata geçirilen "Yeni Ekonominin Rekabet Dinamikleri" serisi kapsamında "Büyük Veri, Online Platformlar ve Rekabet Hukuku" temalı serinin ilk seminerine katıldı. Bilecik, programın ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen günlerde yaptığı "İş adamlarımız çıkıp da bize 'OHAL'in kalkması gerekiyor' diyorsa bu bizi üzer" sözleri hatırlatılarak iş dünyasının OHAL'e bakış açısının ne olduğuyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Erol Bilecik, "Devleti yönetenlerimiz, sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bu konularda bütün hassasiyetiyle bu konuları gündeme getirdikleri konusunda en ufak bir şüphemiz yok" dedi.
"İŞ DÜNYASI TERÖRLE MÜCADELEDE HEMFİKİR"
TÜSİAD olarak OHAL konusunda görüşlerinin ilk günden benzer olduğunu kaydeden Bilecik, şunları söyledi:
"Ülkemizde gerek şehirlerimizde gerek sınırlarımızda hiçbir terör vakasına yanıtsız kalmayacak, gerek polis gerek askeri tedbirler olarak OHAL konusuna farklı bakmayacak terör ve güvenlik anlamında olsun ülkemize en ufak bir toz zerresi gelmeyecek şekilde bunun korunması bizim için önemli. Burada bütün mesele dünyanın baktığı gözlükle bakıldığı üzere olağanüstü hal koşullarının eleştiriye maruz kalacak konulara sahip olması. Yoksa iş dünyası tamamıyla 'konsensüs' diyebileceğimiz; hemfikir olan ana konusu teröre dönük olarak yapılan mücadelede güvenliğe yapılacak en küçük saldırı da bile OHAL koşulları açısından hiçbir sıkıntımız olamaz. O bakımdan OHAL koşullarının bir kanun maddesiyle bir Fransa örneği olabilir; ya da kendimize özgü bir yapısı olabilir. Bu noktalarda 'farklı bir değişime uğrayabilir mi' noktasında görüşlerimizi ifade ediyoruz. İki gözümüzün biri ekonomidedir biri de dış politikadadır. Böyle baktığımız zaman dış ilişkilerden zaman zaman gelen sese bizim dikkat etmemiz gerekir. Buradaki eleştirilere kulak vermemiz gerekiyor. Ama kendi doğrularımızı bulmak kaydıyla...Yani aslolan iyi ve güçlü bir küresel rekabette güçlü bir Türkiye yaratmaktır. Bunun koşulları da 'dünyada daha iyi algısı olan bir Türkiye' yaratmaktır."
"OHAL YATIRIMCILARI'IN TÜRKİYE'YE GELMESİNİ ETKİLER Mİ?"
Bir gazetecinin "OHAL'in devam ediyor olması yatırımcıların Türkiye'ye gelmesini etkiler mi?" şeklindeki sorusuna TÜSİAD Başkanı Bilecek,"Şu ana kadar yapılanlara baktığımız zaman bu noktada kaybettiklerimiz ve kazandıklarımız net olarak ortada. Daha iyi bir performans yapabilirdik ama yapamadık. Rakamlar bunu işaret ediyor. Ama diliyorum 25 Haziran itibarıyla bu performans gerek Türk iş dünyası gerekse de ekonomik verilerimizin ve makro ekonomik istikrarımızın da daha sıhhatli bir şekilde yerini bulması ve bunların olumlu bir şekilde akmasıdır. Ana beklentimiz budur" şeklinde yanıt verdi.
"GREV DE TABİİ Kİ BİR HAK"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'OHAL sayesinde fabrikalarda greve anında müdahale ediyoruz' dedi. Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?" şeklindeki bir soruyu Erol Bilecik şöyle yanıt verdi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemek istediği biraz daha farklı bir şey. Toplam demokrasi boyutuna ve bütün bunun bileşenlerine bakıldığı zaman grev de tabii ki bir hak. Ama aslolan şu; iyi ekonomiyi besleyen ana noktalarına bakıldığı zaman işvereniyle işçisiyle bütünlüktür. Topyekün bakıldığında umuda koşan, iyiliğe koşan ve güçlü bir işdünyası ekosisteminin tıkır tıkır çalışmasıdır. Yani grev hakkının bu noktalardaki ifadesi olmasa da olur diye düşünüyorum."
24 HAZİRAN'DA YAPILACAK ERKEN SEÇİM
Erken seçimin iş dünyasında nasıl karşılandığıyla ilgili de açıklamalarda bulunan Erol Bilecek, "Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bütün bakanlarımızla yaptığımız istişarelerde bu konudaki sorularımıza aldığımız ana yanıt, erken seçimin olmayacağıydı. Bu doğrultuda baktığımız zaman iş dünyamız doğal olarak, özellikle geçmiş birkaç yıla da bakarak önemli seçimleri, referandumları geride bırakmış bir seçim yorgunluğuna bırakmış bir iklimden geldik. Erken seçimi beklemiyorduk. Seçimin erken değil vaktinde yapılması yönünde açıklamalarda bulunmuştuk. Ancak 24 Haziran bir karardır. Bu karar iş dünyasının değil siyasi otoritenin kararıdır. Bu doğrultuda bunun sonuçları itibarıyla Türkiye'ye hayırlara vesile olacağı bir inancı tekrardan paylaştık. Bunun Kasım'da veya daha geç bir ayda olacağına Haziran'da olmasının daha olumlu olacağı görüşünü de paylaştık. Ama tercih deseydiniz, biz vaktinde yapılmasını tercih ederdik" ifadelerini kullandı.
(FOTOĞRAF)