Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL-DHA
ABD'nin Rahip Andrew Brunson davası nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yaptırım kararı almasına ilişkin DEİK/Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ yazılı bir açıklama yaparak, "Dost ve müttefik iki ülke arasındaki sorunları çözmenin yolu yaptırımlar olmamalı. Her iki liderin de akıl ve vicdanlarını dinleyerek sonuç almaya odaklanacaklarına, hızla sonuca gidebileceklerine inanıyorum" dedi.
Yalçındağ'ın yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Türk-Amerikan ilişkilerinde bir zamandır süren gerginlik, Amerikan Hazine Bakanlığının, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu yaptırım listesine almasıyla yeni boyut kazanmıştır. Bu girişimi hem Türkiye-ABD ilişkileri bakımında hem hukuki bir sürece çok ağır bir siyasi müdahale olması bakımından hem de NATO müttefikliği ve silah arkadaşlığı bakımımdan kabul edilemez buluyoruz. Bu girişimin geri alınması ve ilişkilerin bir an önce dostluk ve müttefiklik çerçevesine yeniden oturtulması için herkesi elinden gelen gayreti göstermeye davet ediyoruz.
"İKİ ÜLKE ARASINDAKİ KRİZİ HIZLA ÇÖZEMEZSEK, İLİŞKİLER DONMA NOKTASINA GELECEK GİBİ GÖZÜKÜYOR"
Yalçındağ; "Türk-Amerikan ilişkilerinde her zaman problemler oldu. Zaman zaman bu problemler krize dönüştü ama şunu da unutmayalım: İki ülke arasında karşılıklı stratejik ve ekonomik çıkarlar o kadar büyük, güçlü ve derin ki en krizli durumlardan sonra bile ikili ilişkiler düzlüğe çıktı. Bugün içinde bulunduğumuz, medyada ve sosyal medyada karşılıklı açıklamalarla tırmanan krizin de aşılabileceğini düşünüyorum. Mesele, bu durumun uzamaması, ilişkilerimize ve çıkarlarımıza kalıcı hasar vermeden çözümlenmesi. Unutmayalım ki 21. yüzyılın başında ittifakların dağılıp yeniden kurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Kalıcı dostluklar çok önemli ve herkesin birbirine ihtiyacı var. İki ülke arasındaki krizi hızla çözemezsek, ilişkiler donma noktasına gelecek gibi gözüküyor. Ama gerçekçi olalım, bu mümkün değil. Başta Suriye ve NATO olmak üzere pek çok konuda birlikte çalışıyoruz. İkili ekonomik ilişkilerimiz hala sağlıklı" ifadelerini kullandı.
"MEVCUT SORUNLARA ORTAK ÇIKARLARI GÖZETEREK ÇÖZÜM ARAMAK GEREKTİĞİNE İNANIYORUM"
Yalçındağ, şöyle devam etti:
"Bu krizde sadece bir taraf haklıdır, diğer taraf tümden haksızdır" demeden şu üç noktayı vurgulamak istiyorum:
Dikkatimizi, en azından bir süre güncel krizinin ötesindeki gerçeklere çevirmeliyiz. Mevcut sorunlara ortak çıkarları gözeterek çözüm aramak gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda, örneğin Suriye'de yeni oluşturulan yol haritası, hem ABD hem de Türkiye için bir kazanç. Bunu geliştirme çalışmalarını hızlandırmalıyız. ABD yönetiminin, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını gözetmesi ve FETÖ mensuplarıyla ve Gülen'in iadesi konusundaki hassasiyetleri karşılayacak bir adım atmasının, buna karşılık ABD tarafının bazı taleplerinin de müsbet bir anlayışla dikkate alınmasının çok olumlu etki yapacağına inanıyorum. Bu durumda ABD'nin Türkiye'den beklentilerinin de Türk halkı tarafından daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum.
"ABD'NİN SÖZÜNÜ ETTİĞİ EKONOMİK YAPTIRIMLARDA EN BÜYÜK ZARARI TÜRK HALKININ GÖRECEĞİ UNUTULMAMALI"
'Dost ve müttefik' iki ülke arasındaki sorunları çözmenin yolu yaptırımlar olmamalı. Yaptırımlar hiçbir zaman çare olmamış, en büyük zararı daima ilgili ülkenin insanlarına vermiştir. Türk-Amerikan ilişkilerinin önemli bir boyutunun da ticaret ve ekonomi olduğu çerçevesinde, ABD'nin sözünü ettiği ekonomik yaptırımlarda en büyük zararı Türk halkının göreceği unutulmamalı diye düşünüyorum.
"İŞ DÜNYASI OLARAK, NATO ZİRVESİNDE GÖRDÜĞÜMÜZ KARŞILIKLI SAMİMİYETİN İLERİYE TAŞINMASINI ÜMİT EDİYORUZ"
Gerçekçi, iyi niyetli ve aklıselim sahibi görüşlere her zamankinden çok ihtiyacımız var. Kanallar açık tutulmalı ve geri dönülemeyecek adımlardan kaçınmalıyız. İş dünyası olarak, NATO zirvesinde gördüğümüz karşılıklı samimiyetin ileriye taşınmasını ümit ediyoruz.
Hem Başkan Erdoğan'ı hem de Başkan Trump'ı yakın tanıyan biri olarak, bu sorun karşısında nasıl düşündüklerini anlayabildiğimi sanıyorum. Gerçekte sorunun çözümlenmesi gerektiğine samimi olarak inandıklarını ve istediklerini düşünüyorum. İki başkan aslında birbirlerine çok benzeyen insanlar, cesur ve inançlı liderler. İkisi de yerleşik düzenle, kendini herkesten üstün gören çıkar gruplarıyla, algı operasyonlarıyla mücadele ederek geldiler bugünlere. İkisi de ülkelerinin güçlenmesi ve büyümesini hedefliyorlar ve bu hedeflere ancak realist ve pragmatik adımlarla varılabileceğini biliyor. Bu krizi çözmekte en büyük şansımız, iki başkanın bu saydığım kişilik özellikleri olacak. Çevrelerinden zaman zaman farklı sesler yükselebilir, siyasette bu doğaldır. Ama ben her iki liderin de akıl ve vicdanlarını dinleyerek sonuç almaya odaklanacaklarına, hızla sonuca gidebileceklerine inanıyorum.