Güncelleme Tarihi:
Özgür ALTUNCU- Gülseli KENARLI / Kamera: Yaşar KAÇMAZ/İSTANBU,(DHA)-CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı'na katılıyor. Toplantıda ilk olarak YİK Başkanı Tuncay Özilhan bir konuşma yaptı. Özilhan, "OHAL koşullarında referandumu sonuçlandırdık. Yönetim sistemimizde köklü değişiklikler getiren bu sonucun ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz. Değişikliğe 'evet' denmesine karşılı 'hayır' oylarının 'evet' oylarına yakın olması, bundan sonraki süreçte değişikliğe karşı çıkanların endişe ve itirazlarının olabildiğince hesaba katılması gerektiğini gösteriyor. 2019 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar uyum yasaları çıkacak ve ülkemiz için yeni bir yönetim sistemine geçeceğiz. Herkesin ortak talebi olan özgürlük, refah, istikrar, huzur ve barış ortamının tesisi için başta uyum yasalarının çıkarılması olmak üzere her alanda ortak aklı, demokratik tartışmayı ve uzlaşmayı esas almak gerekiyor" dedi.
"AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE İLERLEDİKÇE TÜRKİYE DÜNYANIN YÜKSELMEKTE OLAN ÜLKELERİ ARASINDA ÖNE ÇIKAR"
Özilhan, "AB üyelik süreci sağladığı rekabet gücü, sosyal refah, teknolojik ilerleme, finans, yatırım, ihracat, turizm ve öngörülebilir hukuk devleti düzeni unsurlarıyla Türkiye'nin öncelikli milli çıkarıdır. Diğer taraftan dünyanın tem bölgeleriyle güçlü ilişki kuran bir Türkiye'nin Avrupa'da da çok güçlü bir etkisi olmaktadır. bu karşılıklı menfaate rağmen geride bıraktığımız dönemde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde gerilim konjonktürel nedenlerden ötürü tırmanmıştır. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin Türkiye resmi makamlarıyla gerektiği gibi istişare bulunmadan verdiği 'Türkiye'yi yeniden denetim sürecine alma' kararı ilişkilerin iyice gerilmesine yol açtı. Ancak ticari ve jeopolitik ilişkilerin mantığı Türkiye Avrupa Birliği arasında gerilim değil iş birliği olmasını gerektiriyor. Bu mantık karşılıklı olarak tesis edilebilirse daha öncede olduğu gibi Avrupa birliği sürecinde ilerledikçe Türkiye dünyanın yükselmekte olan ülkeleri arasında öne çıkar, ekonomik cazibe ve demokratik referans kaynağı olur. Aynı şekilde dünyada güçlü bir Türkiye, Avrupa'da da muazzam etkili bir aktör olur. Bu sinerjiyi son 15 yılda ne zaman başardıysak o zaman Türkiye her alanda yükselen bir yıldız ülke oldu" dedi.
"KURDUĞU İLİŞKİLERİ ÇOK BOYUTLU DIŞ SİYASET ÇERÇEVESİNDE UMUTLA İZLİYORUZ"
Özilhan, son haftalardaki gelişmeleri bu doğrultuda yorumlamak istediklerini belirterek, "Hiç şüphesiz mesele sadece Avrupa Birliği değil. Ülkemizin değişen küresel dengelere uyum sağlaması bakımından diğer ülkelerle ilişkilerimizi güçlendirmemiz fevkalade önemli. Sayın Cumhurbaşkanımızın referandum sonrasında yaptığı ziyaretler ve kurduğu ilişkileri çok boyutlu dış siyaset çerçevesinde umutla izliyoruz" şeklinde konuştu.
"SANAYİ BÜTÜN SEKTÖRLERİ HAREKETE GEÇİREN BİR MOTORDUR"
Tuncay Özilhan, "Hukuk ve özgürlük Türkiye'nin toplumsal değerleridir. Dünyada ekonomik etkisi ve siyasal itibari için yani Türkiye'nin milli menfaatleri için en önemli güç kaynaklarıdır. Avrupa Birliği sürecinde de olduğu gibi son 10-15 yılda Türkiye ne zaman demokrasi ve özgürlük toplumu olarak ilerledi, o zaman bu başarı sayesinde dünyada daha güçlü bir ülke oldu. Ekonomi başlığı altında ise daha önce her fırsatta devlet yetkililerimizle paylaştığımız ve üzerlerinde ilerleme içerinde olduğumuz maddeler içerisinde 2 tanesine özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Birinci kamu ihaleleri mevzuatının AB standartlarında, rekabetçi, saydam ve verimli olacak şekilde yasalaşması. İkinci; piyasaları denetleyici ve düzenleyici kurum ve kuruluşların bağımsızlığının korunması. Unutmayalım ki kurumsallığın, hukukun üstünlüğünün, şeffaflık ve hakkaniyetin olduğu yapılarda ekonomik performans kağıt üzerinde kalmaz halka aş ve iş sağlar. Buna karşılık, yozlaşmanın, kayırmacılığın, ahbap çavuş ilişkilerinin olduğu ülkelerde görüntüdeki başarılar günü gelir sabun köpüğü gibi söner. Bir ekonominin gücünü sanayi üretimi belirler. Çünkü sanayi bütün sektörleri harekete geçiren bir motordur. Bu nedenle geçenlerde açıklanan sanayi üretim reformu, sıkıntılı alana hapsolmuş sanayi üretimini bir nebze ferahlık mutlaka getirecektir. Bu önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesine, ayrıca saydığım demokratikleşme, hukuk devleti ve kurumsallaşma süreçlerinde süratle mesafe alınmasını temenni ediyoruz" diye konuştu.
"TÜRKİYE'NİN DEVLET YÖNETİMDE YÜRÜTME AYAĞININ OLDUKÇA GÜÇLENECEĞİ BİR DÖNEME GİRDİK"
Tuncay Özilhan, "Referandum sonrasında Türkiye'nin devlet yönetimde yürütme ayağının oldukça güçleneceği bir döneme girdik. Ancak güçlü devletler gücün bir yerde temerküz ettiği değil farklı organlar arasında dağıldığı ve birbirini dengelediği yapılardır. Güçlü devlet olmanın koşulu budur. Yürütme sütunu güçlenirken, yasama, yargı, bürokrasi, bağımsız medya ve bağımsız iş dünyası, sivil toplumunda çağdaş demokrasinin temel direkleri olarak güçlenmesi gerekir. Her birini dengelemeli ve hepsi diğerinin gücüne güç katmalı. Aksi takdirde organlar arasındaki dengesizlik vücuttaki ahengi bozar" dedi.
"BİRLİK VE BERABERLİK VURGUSU"
Özilhan, "Konuşmalarımda birlik ve beraberlik vurgusunu çok yaparım. Bunu lütfen naif bir temenni olarak algılamayın. Bunu Türkiye'nin en önemli meselesi olarak gördüğüm için tüm konuşmalarımda ısrarla vurguluyorum. Birlik ve beraberliğimiz hem sosyal ve siyasi istikrar hem de ekonomik istikrar ve refah artışı için çok önemli. Toplumsal iş birliğini sağlayan değerler, ilişki ağları ve örgütlenmelerin bütününü akademisyenlerin geliştirmiş olduğu bir kavram olan sosyal sermeye çerçevesinde düşünebilir. Sosyal sermaye toplumca bir şeyler üretmek bir şeyler başarmak, gelişmek ve kalkınmak açısından bildiğimiz sermaye kadar, teknoloji, bilgi ve emek kadar temel bir faktördür" dedi.
"MİLLİ MENFAATLERİMİZE VE DEMOKRASİMİZİN SAYGINLIĞINA DARBE VURMAKTADIR"
Tuncay Özilhan, "Sosyal sermayenin, finansal sermaye eksikliğini telafi edebilmesi, konuyu KOBİ ve yeni teknoloji alanları açısından daha da önemli kılmaktadır. Ekonomik büyüme ve refah için bu yüzden geleceğin zorlukları karşısında güçlü bir Türkiye için kutuplaşmayı azaltmak, birlik ve beraberlik ve uzlaşma zihniyetini egemen kılmak gerekiyor. Güçlü bir Türkiye'yi kurmanın belki de önündeki en temel engel çoklu terör tehdididir. Cani terör örgütlerine karşı en önemli güç kaynağımız milli beraberliğimiz ve demokrasidir. Bu noktada teröre karşı en sert şekilde önlemler almak, güvenlik güçlerini en yükse beşeri ve teknolojik imkanlarla donatmak her ülkenin en meşru politika tercihidir. Bunu yaparken Başta terörle mücadele yasası olmak üzere kanun ve uygulamalarda, düşünce suçu alanı yaratmamaya duyarlı olmakta yarar var. Dünya kamuoyunda Türkiye hakkında 'düşünce suçluları var, gazeteciler, akademisyen hapiste' şeklinde bahis olması, bizzat Türkiye düşmanı lobileri güçlendirmekte siyasi ve ekonomik, milli menfaatlerimize ve demokrasimizin saygınlığına darbe vurmaktadır" şeklinde konuştu.
"YENİ BİR MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK AÇILIMI..."
Özilhan, "Terör öncelikli bir milli güvenlik meselesidir. Sert ve kararlı güvenlik önlemleri gerektirir. Hükümetimizin terörizme karşı attığı her adımın yanındayız. Aynı zamanda terör eylemlerine başvuran hareketlerin, toplumun kimi kesimlerinde destek görmesi siyasi bir meseledir. Bunun çözüm yolu da siyasidir. Ak Parti hükümetlerinin siyasi vizyon ve cesaretle tasarlayıp hayata geçirdiği çözüm sürecinin değerini şimdi daha iyi anlıyoruz. Çözüm süreci ne yazık ki çeşitli nedenlerle akamete uğradı. Sorun bugün komşularımızdaki içi savaş ve kargaşa ortamı yüzünden daha da karmaşık hale geldi. Rusya ve İran'ın Esat rejimine desteği, ABD'nin PKK ilişkisi açık olan YPG'ye ağır silahlar vermesi, bölgemizin daha uzun bir süre rahat bir nefes alamayacağını gösteriyor. Buna karşılık çözüm sürecinden çıkarılan derslerle tahkim edilmiş yeni bir milli birlik ve kardeşlik açılımı ülkemize ve bölgemize yönelik oyunları bozan ve yeni oyun kuran, böylece bölgenin her etnik kökenden insanlarına umut veren atılım olabilir" dedi.
(FOTOĞRAF)