Güncelleme Tarihi:
Öykü Altuntaş / İstanbul, 24 Mart (DHA) - Temiz Hava Hakkı Platformu, Türkiye'de 81 ilin 80'inde hava kirliliğinin, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) hava kalitesi limitini aşarak alarm verdiği uyarısı yaptı.
"Türkiye'de Hava Kirliliği: Kara Rapor" başlıklı çalışmayı tanıtan platform üyeleri, klasik hava kirleticilerinden sadece ikisinin ölçülmesi ve istasyonların sınırlı olmasını eleştirerek, halk sağlığını giderek daha fazla tehdit eden hava kirliliğini önleme konusunda karar verici mekanizmaların hızla adım atması gerektiğini belirtti.
Rapora göre, 2015'te hava kirliliğine neden olan partikül madde (PM10), 81 ilin 50’sinde Türkiye'de 56 μg/m3 (mikrogram/metreküp) olan güvenilir limitin de üzerindeydi. PM10, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kesin kanser yapıcı madde olarak sınıflandırılıyor.
Ayrıca, özellikle Samsun, Bursa, Manisa, İstanbul'un Esenyurt bölgesi, Adana, Kayseri ve Bursa istasyonlarında, yılda 250 günden fazla süre boyunca günde 50 μg/m3’den daha fazla PM10 düzeyi ölçümü yapıldı. Rapora göre, WHO limiti dikkate alındığında, 81 ilde sadece Çankırı’da değerler sınırın altında.
Hava kirliliğinin yaygınlaşarak, bir halk sağlığı sorunu haline geldiğine dikkat çekilen raporda, kentleşme, ulaşım ve sanayileşmenin bir kısır döngü içinde birbirini etkilediği ifade edildi. Türkiye'de ve dünyada hava kirliliğine neden olan sanayi tesislerinin başında ise kömürle çalışan termik santrallarin geldiği açıklandı.
Raporda ayrıca, hava kirliliğini oluşturan parametrelerden biri olan Partikül Madde'nin (PM) de kanserojen etken olarak ilan edildiği yinelendi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC) 2013'te yaptığı açıklamada, dış ortam hava kirliliğinin akciğer ve mesane kanserine yakalanma riskini arttırdığı bilimsel kanıtlarla ortaya koyuldu.
Bilimsel araştırmalara değinilen raporda, hava kirliliği düzeyinde sadece 10 mg/m3’lık artışların dahi pek çok hastalığa neden olduğuna işaret edildi ve "Türkiye'de bu artışların çok üzerinde kısa ya da orta ve uzun vadeli artışlar yaşanmaktadır" diye vurgulandı.
Varolan kömürlü termik santraller ve projeler kirliliği birkaç misli artırıyor
Raporu açıklayan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı üyesi Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan da, Türkiye'de hava kirliliğinin özellikle 2015 yılında ciddi artış gösterdiğini vurguladı ve sera gazı emisyonlarının en önemli nedeninin "enerji sektörü" olduğunu açıkladı.
"Kümülatif etki" kavramına değinen Çağlayan, varolan termik santrallerle projelerin birleşimine bakıldığında kirletici maddelerin Adana, Zonguldak, Tekirdağ gibi bölgelerde birkaç misli arttığını duyurdu.
Türkiye’de halen termik santrallerin yoğun olarak bulunduğu ve yenilerinin planlandığı illerin PM10 düzeyi karşılaştırıldığında, rapor önemli artışa işaret etti. Örneğin Manisa-Soma'da 2013'te ortalama 76 olan PM10 düzeyi, 2015'te 304'te çıktı. Aynı dönemde, bu oran Çanakkale'nin Çan bölgesinde 27'den 70'e yükseldi.
Rapora göre, kömürlü termik santraller nedeniyle Türkiye’de her yıl en az 2 bin 876 erken ölüm, 4 bin 311 hastaneye yatış ve 637 bin 643 işgünü kaybı yaşanıyor. Kömürlü termik santrallerin hastalık ve ölüm nedeniyle yarattığı olumsuz ekonomik yük ise 2.9-3.6 milyar euro arasında değişiyor.
Pala: Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü'nün sınır değerlerini kullanmalı
Raporu hazırlayan ekipten Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, ülkemizde yalnızca SO2 ve PM10 hava kirleticilerinin tüm illerde ölçüldüğünü vurgularken, WHO tarafından önerilen sınır değerlerin kullanılmasını sağlamak amacıyla yasal düzenleme yapılması çağrısı yaptı.
Raporu değerlendiren Pala da, PM10 ve kükürt diyoksit ortalamalarına istinaden Manisa'da Soma ve Çanakkale'de Çan bölgelerindeki hava kirliliğinin öne çıkmasını, kömürlü termik santraller ve yeni santrallere yönelik projelere bağladı.
Türk Toraks Derneği: Kirleticiler en çok çocukları etkiliyor
Türk Toraks Derneği'nden Yrd Doç. Dr. Nilüfer Aykaç Kongar da, ozon gibi kirleticilerin en çok çocukları etkileyerek astım alevlenmeleri, akciğer kapasitesinde azalma, solunum yolu enfeksiyonu ve kronik bronşit gibi hastalıklara sebep olduğunu açıkladı. Kongar ayrıca, kronik etkiler, yaşam süresinde azalma, astım, Alzheimer, Parkinson ve erken doğum gibi sonuçlara vurgu yaptı.
Kongar'a göre, hava kirliliğinden en çok etkilenenler, çocuklar, gebeler, açık havada çalışan ve hatta spor yapanlar.
Kongar, PM10'daki sadece 10 mikronluk artışın bile 5 milyonluk nüfusta 1 ölüm anlamına geldiğini söyledi. Kongar'a göre, Türkiye'de tanınmayan ve ölçülmeyen PM2.5 değerindeki aynı yükselme, kalp hastalıklarında yüzde 24, ölümlerde de yüzde 76 artış anlamına geliyor.
Greenpeace avukatı: Yasal mevzuat değiştirilmeli, kömürden vazgeçilmeli
Greenpeace Akdeniz Avukatı Deniz Bayram ise, Türkiye'de hava kirliliği ile mücadele açısından yasal mevzuatın WHO'nun düzenlemelerine uyumlu hale getirilmesi gerektiğini vurguladı. Bayram, "temiz hava hakkı 2019-2020 hedeflerine ulaşmak için öncelikle kömüre dayalı enerji üretiminden vazgeçilmesi gerektiğini" söyledi. Bayram ayrıca, Sağlık ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi karar verici mekanizmalara, platformun çatısı altında buluşan çevreci ve sağlık uzmanlarıyla işbirliği çağrısı yaptı.
Greenpeace'ten Bayram, öncelikli konunun hava kirleticilere ilişkin verilerin detaylı ölçümü olduğunu söyledi ve verilerde "şeffaflık, anlaşılabilirlik ve erişilebilirliğin" gerekli olduğunu vurguladı.
Platform üyeleri, “Başta akciğer kanseri ve solunum sistemi hastalıkları olmak üzere birçok sağlık etkisi bulunan hava kirliliğine karşı ulusal ve yerel düzeyde yöneticileri önlem almaya çağırıyoruz” diye açıkladı.
Sağlık ve çevre kuruluşları el ele
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) doğa koruma ve sağlık alanında çalışan 18 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle Haziran 2015'te kuruldu. Platforum, amacını "öncelikle işletmede ve inşaat aşamasında olan kömürlü termik santrallerin yarattığı hava kirliliği ve çevre sorunlarına bağlı olarak halk sağlığını, temiz hava ve çevre hakkını savunmak" olarak tanımlıyor. Platform üyeleri ve destekçi uluslararası kurumlar arasında Greenpeace Akdeniz, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Nöroloji Derneği, TEMA Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA Vakfı), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Toraks Derneği (TTD) WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Avrupa İklim Ağı (CAN Europe) bulunuyor.
(Fotoğraflı)