Güncelleme Tarihi:
Merve DUNDAR / İSTANBUL, (DHA)- SÜPER Lig 2017-2018 sezonu bugün başlıyor. Yeni sezon öncesinde gündemin en sıcak olayı ise pazar günü Beşiktaş ile Konyaspor arasında oynanan ve olaylı geçen Süper Kupa maçı. Sporda özellikle futbolda şiddetin önlenmesi adına yapılan çalışmalara hız verilmiş durumda. Yeni sezon öncesinde yaşanan olayları bir de sporun içinde yer alan farklı gruplardan dinledik. Spor hukuku uzmanı, gazeteci ve taraftarlardan aldığımız görüşlerin ortak noktası; alınan önlemler yetersiz, çoğu zaman formaliteden ibaret olduğu ve şiddetin önlenmesi için eğitim kalitesinin yükselmesinin şart olduğu yönünde.
Sporda şiddet son haftanın en önemli gündem maddelerinden biriydi. Beşiktaş ile Konyaspor arasında oynanan Süper Kupa maçında yaşanan olayların ardından yeni önlemler için adımlar atılmaya başlandı. Dün gerçekleşen zirvede İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile üst düzey emniyet görevlileri bir araya geldi ve 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine İlişkin Kanun tekrar masaya yatırıldı, yeni çözüm önerileri konuşuldu.
"ÇÖZÜME AMATÖR LİGLERDEN BAŞLANMALI"
Olayların gölgesinde bugün başlayacak 2017-2018 Süper Lig sezonu öncesinde ilk olarak spor hukuku alanında akademik çalışmaları bulunan İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Gündoğdu'ya çözüm için neler yapılabileceğini sorduk. Çözüme amatör liglerden başlanması gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, "Bu iş bir kültür ve eğitim meselesi. Bu tür olaylar üst liglerde olunca daha fazla konuşuluyor ama amatör liglerde durum daha vahim. Şiddet olayları bu liglerde çok daha fazla yaşanıyor ve kişiler maalesef ciddi bir yaptırımla karşılaşmıyor" dedi.
“SÜPER KUPA MAÇINDA E-BİLET UYGULAMASI NEDEN YOKTU?”
Beşiktaş ile Konyaspor arasında oynanan olaylı Süper Kupa karşılaşmasında elektronik bilet uygulaması olmamasını eleştiren Gündoğdu, “Böyle bir maçta elektronik bilet uygulaması olmamasının bence hiçbir açıklaması yok. Madem uygulama yapılmayacaktı o halde neden bu sistem getirildi. Öte yandan sahaya atılan kesici aletler söz konusu. Bu durum açık bir şekilde olası kastla adam öldürmeye teşebbüstür. Bu eylemlerin spor alanlarında yapılıyor olması suça ve suçluya bakış açımızı değiştirmemeli” diye konuştu.
“TFF DAHA FAZLA SORUMLULUK ALMALI”
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine İlişkin Kanun ile ilgili de konuşan Gündoğdu, "İçerikte ve uygulamada sorunlar yaşıyoruz. Çözüm yollarımız var ama önemli olan bunları uygulayabilmek. Mesela lig maçlarında müsabakanın asıl sorumluluğunu sadece ev sahibi kulüplere vermek ne kadar doğru? TFF, sadece alınacak önlemleri ortaya koymakla yetinmeyip, bunların denetimini de üstlenmeli. Müsabakanın asıl sorumluluğunu yalnızca ev sahibi kulüplere vermekve güvenliği büyük ölçüde özel güvenlik görevlilerine teslim etmek doğru değil. Çünkü özel güvenliklerin yetkileri sınırlı, yetkisi olmayan kişiye bu sorumluluğu vermek onu çaresiz bırakmakla eş değer. Bu noktada kamu nizamını sağlamak için kamu otoritesini daha etkin bir şekilde ortaya koymak ve teknolojinin sağladığı imkanlardan yararlanmak gerek. TFF'nin de bu organizasyonu yapan kuruluş olarak daha fazla sorumluluk alması lazım. En önemlisi de bu zihniyetin değişmesi ve her kesimin, kuruluşun şiddetle mücadeleye destek vermesi" dedi.
“OLAYLARA SEBEP OLAN TARAFTARLARIN TAZMİNAT SORUMLULUĞUNA GİDİLMELİ”
Gündoğdu ayrıca,taşkınlık yapan seyircilere karşı, bu taşkınlıklar sebebiyle ceza ödemek zorunda kalan ev sahibi kulüplerin tazminat davası açabileceğini ve bu davaların bu tip olayların önüne geçebilmek için etkili olabileceğinide ifade etti. Konuyla ilgili Alman Federal Mahkemesinin birçok kararının olduğunu belirten Gündoğdu, “ev sahibi kulüp ile seyirciler arasında var olan sözleşme ilişkisi sebebiyle seyirciler ev sahibi kulübün organize ettiği etkinliğin düzgün bir şekilde devam etmesine engel olacak davranışlarda bulunmama yükümlülüğü altındadırlar. Durum böyle olunca, örneğin sahaya girme olayı sebebiyle ceza ödemek zorunda kalan ve dolayısıyla zarara uğrayan ev sahibi kulüpler, zararlarını bu olaylara sebebiyet veren seyircilerden talep edebileceklerdir”diyerek sözlerini noktaladı.
TARAFTARLAR NE DİYOR?
Galatasaray taraftarı ve kombine sahibi olan 26 yaşındaki BerktuğAygüney, “Deplasman maçlarına da gidiyorum. Özellikle Fenerbahçe derbilerinde stada giderken ve stat içinde olaylar çıkar, polis müdahalesi ile yatıştırılırdı. Ancak güvenlik önlemlerinin genel olarak yetersiz kaldığı görüşündeyim. Olaylara tek bir taraf sebep oluyor demek zor. Ben 7 yaşımdan beri maçlara gidiyorum ve kendimi bildim bileli hep Fenerbahçe’yi düşman olarak gördüm. Yapılan açıklamalar, çevrem, duyduğum küfürler ve oluşturulan nefret ortamı beni bu düşünceye iten sebeplerdi. Eğer karşımdaki düşman değil de rakip olarak anlatılsaydı, bazı yöneticiler, oyuncular veya yetkili isimler birbirlerini tebrik etmeyi bilseydi düşüncelerim farklı olabilirdi” diye konuştu.
“FUTBOL HOLİGANLIK DEĞİL, AŞKTIR”
Fenerbahçe taraftarı olan 25 yaşındaki Akın Turan, bir sezona ortalama ev sahibi oldukları 10 maça gittiğini belirtti. Farklı takım taraftarları arasında olmasa da aynı takımın taraftar grupları arasında yaşanan şiddet olaylarına şahit olduğunu dile getiren Turan, “Son zamanlarda tribünlerde yaşanan olayları izliyoruz. Bu olayların Türk sporuna zarar verdiği aşikar. Olayların önüne geçmek için sporda şiddet yasası kuvvetlendirilmeli ve uygulamadaki eksikler giderilmeli. Kulüplerin ceza almasından ziyade olaylara sebebiyet veren holiganlar bulunmalı caydırıcı para veya hapis cezası almalılar. Kulüp başkanlarının medyaya verdikleri demeçlerin daha barışçıl ve spor ruhuna uygun olması gerekiyor. Ve en önemlisi biz futbol severlerin o stadlara o salonlara gittiğimiz zaman orada oynanın bir oyun ve bunun bizim zevk almamız için oynandığını unutmamalıyız. Her takımın taraftarı ailesiyle eşiyle çocuğuyla güvenle daha sık maçlara gidebilmelidir. Futbol holiganlık değil, futbol aşktır” ifadelerinde bulundu.
"ALINAN ÖNLEMLER FORMALİTEDEN İBARET"
Başka bir Fenerbahçe taraftarı 32 yaşındaki Onur Sanduğaç ise sık sık maçlara gittiğini ve alınan önlemlerin sadece formalite olduğunu söyledi. "Herhangi bir olay esnasında özel güvenlik görevlileri hiçbir şeye müdahale etmiyor" diyen Sanduğaç, "Alınan önlemler kağıt üzerinde çok sıkı gibi görünse de uygulamada insan faktörü devreye girdiği için büyük eksikler var. Diğer yandan Türkiye'de futbol sevgisi genellikle fanatizm boyutlarında. İnsanlar stadyumları deşarj merkezi olarak kullanıyor. Futbolda şiddetin bu derece artmasının en önemli sebeplerinden biri de sosyal medya. Özellikle 'halka mal olmuş' diyebileceğimiz bazı kişilerin insanlara sağduyu yerine fanatizm pompalamaları bu şiddeti daha körüklüyor. Statlardan yaşanan bu olayların sona ereceği yönünde ise hiç umudum yok. Çünkü asıl sorun kültürel boşluk" dedi.
Beşiktaş taraftarı 25 yaşındaki Osman Zeren eskiden sık sık maçlara gittiğini Passolig uygulamasına geçildiğinden bu yana gitmediğini söyledi. Statta ve stat dışında şiddet olaylarına şahit olduğunu belirten Zeren, "İçeride kavga çıkarsa olay, taraftarların çabasıyla sona ererdi. Stat dışındaysa olayları polis ayırırdı. Olay çıkmaması adına alınan önlemlerin kesinlikle yetersiz olduğunu düşünüyorum. Taraftarlar arasında yaşanan sıkıntıların ise anlaşılarak çözülmesi gerektiği inancındayım" dedi.
"ŞİDDETİ EĞİTİM KALİTESİ ÖNLER"
Sporda şiddetin önlenmesine dair görüşlerine başvurduğumuz DHA Spor Müdür Yardımcısı Uğur Demirkırdı şu konulara dikkat çekti:
"Türkiye'de spor kültürü yok. Ne taraftarda ne futbolcuda ne de yöneticilerde. Hepsini kapsamıyorum ama yüzde 80'inde maalesef spor kültürü yok. Birçok alanda olduğu gibi sporda da şiddeti eğitim kalitesinin ve seviyesinin yüksekliğinin önleyeceği kanaatindeyim. Ben stada gidip de sahaya atlayan, taş-sopa atan, meşale atarak çimlere zarar veren hiç bir doktor, avukat, mimar, mühendise rastlamadım. Duymadım, görmedim. Biz, maça niye gideriz? Taraf olmayı neden holiganlık seviyesine getiririz. Bence eğitim seviyesi yüksek olursa anlayış farklı olur ve spor kültürü oluşur.
"FUTBOL 3 NETİCELİ AMA ÇOĞU ZAMAN TÜRKİYE'DE BU 4 NETİCEYE ÇIKIYOR"
Sporun iki neticeli olduğunu, kaybetmenin de kazanmak kadar doğal olduğunu kabul edemiyoruz. Keyif almaktansa öfke ile beslenen bir kesim var. Futbol ise 3 neticeli ama biz ülkemizde çoğu zaman 4 netice çıkarıyoruz. nasıl mı, ya kazanıyor, ya kaybediyor ya berabere kalıyor ya da maçı olaylar yüzünden tamamlayamıyor tatil ediyoruz.
"YA O 'KELEBEK' FUTBOLCUYA YA DA HAKEME SAPLANSAYDI?"
Sahaya kelebek atacak kadar, hatta öncesinde onu stada getirmeyi kafaya koyacak kadar gözü dönmüş insanlar var. Nasıl kontrol edemezsin ve onun içeri girmesine engel olamazsın bu da güvenlik zafiyeti. Ya o 'kelebek' futbolcuya ya da hakeme saplansaydı? Hatta Beşiktaş'a yeni gelmiş Pepe'ye bir şey olsaydı. Real Madrid'den gelmiş ve tüm dünyanın bildiği futbolcu Türkiye'de bıçaklansaydı. İşte o zaman eyvah eyvah. Tüm dünyaya rezil olur, futbolumuz baltalanır, turizm darbe alır, ve daha neler neler…
"KAHRAMAN YAPMAYALIM, CEZA VERELİM"
O yüzdendir ki, ne zaman futbolcuyu otobüsü basarak fiili saldırıda bulunan taraftarı kahraman yapmazsak, ne zaman ki gazeteci döven futbolcuyu hemen affetmezsek, ne zaman ki sahaya atlayan ve hakeme tekme tokat giren taraftarı ertesi gün mahallesinde krallar gibi karşılayıp alkış tutmazsak işte o zaman futbol keyif haline gelir.
“MEDYAYA DA ÖNEMLİ GÖREV DÜŞÜYOR”
Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi veya ulusal milli maçlarda bir basit pankartı, sahaya atlayan bir taraftarı veya yaşanan bir taşkınlığı; reji asla, ama asla göstermiyor. Bunu hiç göz önüne ve gündeme getirmiyorlar. Yani bunu yapanlara prim vermiyorlar. Bizde ise biraz tersine işliyor. Medya çok dikkatli, seçici ve topluma olumlu mesajlar veren bir unsur olmalı.”
(FOTOĞRAF)