Güncelleme Tarihi:
Deniz Kılınç / İstanbul, 25 Şubat (DHA) –İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Coşkun Küçüközmen, blockchain teknolojisinin “üzerinde yaşadığımız ve bize çok da yabancı olmayan bir coğrafyanın ürünü olabileceğini” söyledi.
Küresel gelişmelerin de etkisiyle dünya gündeminde oldukça yer edinen blokchain (blok zinciri) teknolojisi ve kripto para birimleri konularında DHA’nın sorularını yanıtlayan Prof. Küçüközmen, blok zinciri teknolojisinin yaklaşık 2,500 yıl öncesine dayanabileceğini vurguladı.
Küçüközmen toplumun sürekli olarak bilgisayar ve cep telefonu gibi teknolojilerle bir arada olmasının, “bir şeyleri daha iyi yapmak, iyileştirmek ve nihai ürün her ne ise onu daha az maliyetle daha kaliteli ve hızlı bir şekilde yapmak ve neticede kazancımızı artırmak” hedefinde olduğunu belirtirken, “Ancak bunu yaparken yüzde 99’umuzun karşı karşıya olduğu bir gerçek var: Bunu sadece bize sağlanan alan ve sınırlar içinde, yani kapsamını bile kısmen bilip çok küçük bir kısmını kullandığımız yazılımlar aracılığıyla yapıyoruz” dedi.
Prof. Küçüközmen, günümüzde teknoloji firmaları için en kıymetli madenin veri olduğuna dikkat çekerken, asıl meselenin elde edilen verilerden sonuç çıkarmak kadar veriyi oluşturan süreçleri de analiz etmek olduğunun altını çizdi.
Verinin anlaşılabilir ve anlamlı bir şekilde görselleştirilmesinin büyük önem arz ettiğini vurgulayan Prof. Küçüközmen, blok zinciri teknolojisi ve kripto para birimlerinin güçlü bir şekilde gündemde yer edinmesiyle ilgili, şöyle konuştu:
“Benim yanıtım bu sürecin itici gücünün para ve Bitcoin olduğu yönünde. Bir şeye para demek için üç temel şart öğretildi kitaplarda, biz de aynılarını öğrettik öğrencilerimize: Hesap birimi olma, ödeme aracı olma ve değer saklama aracı olma.
"Buna bir de son zamanlarda politika aracı olma özelliği eklendi. Eski paralar değerini yapıldıkları madenden alırken zaman içinde bu değer parayı çıkaranın değerine doğru yakınsamaya başladı ve Fiat Currency yani 'itibari para' denilen noktada durdu.
"Bu noktada paranın değeri sadece ekonomiye olan inanç ve itibara bağlandı. Paranın maliyeti ve satın alma gücü arasındaki fark devletin kasasına gelir olarak girer ve devletin vergiler dışında en ciddi gelir kaynağıdır.”
“Blok zinciri bize çok da yabancı olmayan bir coğrafyanın ürünü”
Blok zinciri teknolojisinin nasıl doğmuş olabileceğiyle ilgili sorulan soruya ise, bu teknolojinin çok yabancı olmayan bir coğrafyanın ürünü olabileceğine dikkat çekti ve ekledi:
“Eski çağda bankacılığı anlatan bir kitabı okurken İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çiviyazılı Belgeler Uzmanı Fatma Yıldız Hanımefendi’nin bir çalışmasına atıfta bulunan bir bilgi ve yer alan bir kelime beni heyecanlandırdı.
"Çalışma 1989 yılında bir Sanat Dergisi’nde basılmış ve yazının başlığı 'Bankacılığa Atılan İlk Adım'. Yer Mezopotamya ve tabii ki akla ilk gelen Sümerler oluyor, Sümerler diyince de çivi yazılı belgeler.
"Yazar burada Kaneş-Karum’da (Karum: Asurca Liman/rıhtım) Asurlu tüccarın karumlardaki merkez bürosuna 'bit-karim' adı verilmekte olduğunu söylüyor.
"Bit-karim, tüm organizasyonun düzenli işleyişinden sorumlu olduğu gibi tüm vergilerin toplandığı bir merkez durumunda. Bir ticaret odası gibi çalışan kurum aynı zamanda tüccarlar arası ihtilafları çözmede bir hakem gibi işlev üstlenmekte.
"Diğer yandan kayıt, depolama ve emanete bırakma işlemleri de bu bürolarda yapılmakta. Bit-karim aynı zamanda Asurlu tüccarlar arasındaki havale ve para gönderme işini de yaparak bir tür banka görevini üstlenmiş.
"Ancak borç alacak ilişkisi ve bunun kayda geçirilmesi çok önemli hatta ilk Blockchain işlemi desek çok mu abartmış oluruz? Evet, borç alacak ilişkisini kayda geçirmek için borçlunun tırnak baskısı ve 9 tanığın isimleri ile saygın biri olarak katibin ismi tablete basılıyordu.
"Çoğu birkaç tanıklı olan ve borçlunun ve alacaklının mühürleri bulunan bu kontratların hiçbiri basit hesap pusulası ya da tutanak defteri niteliğinde değildi. Hepsi, her iki taraftan gelecek anlaşmazlığa ve itiraza karşı hukuken geçerli belgeler olarak arşive saklanmaktaydı."
Bitcoin ve blok zinciri teknolojisini tarihiyle ilgili Küçüközmen, “ACM Magazine Aralık/2017 sayısında Bitcoin’in akademik soyağacını ifade eden çalışmada ise bu işin temelini David Chaum’un 1983 ve 1988 yıllarındaki çalışmasına atıfta bulunularak dijital kimlik, dijital şifreleme ve dijital imza ile işlemlerin nasıl yapılacağının önemini vurguluyor. Makale akademisyenlerin kuşkucu bakış açısı nedeniyle piyasada olup biteni anlamakta geç kaldığını, en azından Satoshi Nakamoto’nun 2008 yılında internet üzerinden yayınladığı makale ile Bitcoin üzerine yapılan akademik çalışmalar arasındaki birkaç yıllık sürenin bile bunu teyit ettiğini söylüyor" dedi.
Sözlerine devam ederken, icadın ihtiyaçtan doğduğunu vurgulayan Küçüközmen, aracı firmaları blok zinciri teknolojisi ve Bitcoin hakkında uyarırken, “Satoshi Nakamoto 2008 yılında bizi tanıştırdığı makalesinde şunu söylüyor: ‘İhtiyaç duyulan şey; güven yerine şifreleme kanıtı üzerine kurulu, iki tarafın birbiri ile doğrudan bağlantılı olduğu elektronik bir ödeme sistemidir. Bu sistem, ağa dahil olan dürüst düğümlerin işlemci gücünün, ortak çalışan saldırgan düğümlerin işlemci gücünden fazlalığı oranında güvenlidir’. Yani Nakamoto’nun makalesi, tüm aracılara ve aracılıktan para kazananlara 2008 yılında yapılan ve çok ama çok fazla ciddiye alınması gereken bir uyarı. Sizin yaptığınız işi artık bir sistem yapacak ve ister yasa ile isterse piyasa hükümranlığı neticesinde kazandığınız güç ve para tahmin etmediğiniz kadar hızla ve kısa bir süre içinde elinizden gidecek” dedi.
“En büyük risk anlamadan bu işe girmek”
Kripto para birimleri yatırımı yapmanın blok zinciri teknolojisini anlamaktan geçtiğini vurgulayan Küçüközmen, “Bitcoin’in üzerinde gezindiği bu blok zincir sürecini anlamak da sizi zengin edebilir, en azından gelecekteki kayıplarınızın önüne geçebilir. Ancak bu kârlı süreç çok ciddi yatırım risklerini de içeriyor. En büyük risk anlamadan bu işe girmek. Para ve zaman kaybetme ihtimaliniz yüzde 99. Bu süreci anlamak için başlangıç seviyesinde dahi olsa teknoloji okuryazarı olmak, internet dünyasının her gün yenileri eklenen terimlerine aşina olmak ve bunları dağarcığa ekleyerek bu dili konuşamasanız bile anlayabilecek seviyede olmanız gerekiyor” dedi.
“Blokchain ayak sesleri ufukta beliriyor”
Blok zinciri teknolojisinin yatıırm amaçları dışında kurum ve firmaları nasıl etkileyebileceği hakkında düşüncelerini dile getiren Küçüközmen, “Şirketler, özellikle bankalar teknolojiyi kopyalamada ve uygulamada çok başarılı. Ancak mobil ödeme sistemlerindeki gelişimin hızı ile Blockchain ayak sesleri ile ufukta beliren devre dışı kalma ihtimali birçok bankayı harekete geçirmiş durumda. JP Morgan Bankası’nın CEO’su Jamie Dimon Bitcoin için “iğrenç bir sahtekârlık” dedikten kısa bir süre sonra bu sözü söylediğine pişman olduğunu dile getirdi. Bu yankı bile Bitcoin değerini ciddi oranda aşağı/yukarı oynatmaya yetti” diye ekledi. (Fotoğraflı)