Rapor: Uzman ve yöneticilerin yüzde 59’u küresel risklerin arttığını belirtiyor

Güncelleme Tarihi:

Rapor: Uzman ve yöneticilerin yüzde 59’u küresel risklerin arttığını belirtiyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2018 14:02

Rapor: Uzman ve yöneticilerin yüzde 59’u küresel risklerin arttığını belirtiyor

Haberin Devamı

İstanbul, 6 Nisan (DHA) - Küresel riskler arasında çevreyle ilişkili risklerin ağırlığını arttığını ortaya koyan 2018 Küresel Riskler Raporu kapsamında yapılan ankete katılan uzman ve yöneticilerin yüzde 59’u küresel risklerin arttığını belirtiyor.
Her yıl Davos Zirvesi öncesinde açıklanan “Dünya Ekonomi Forumu 2018 Yılı Küresel Riskler Raporu”, TÜSİAD ve Marsh iş birliğiyle düzenlenen etkinlikte kamuoyuyla paylaşıldı. Açılış konuşmalarını, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik ve Marsh Türkiye CEO’su Hakan Kayganacı’nın yaptığı etkinlikte rapor sunumunu MMC Küresel Riskler Merkezi Direktörü Richard Smith-Bingham gerçekleştirdi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, konuşmasında şunları söyledi:
Bilecik: Hem ekonomide, hem doğada 'geri veremeyeceğini almak, çalmaktır'
"Küresel büyüme yeniden canlanmaya başladı. Hala kriz öncesine göre bir miktar yavaş olsa da daha dengeli ve dünyanın hemen her bölgesine yayılan bir büyümeden söz edebiliyoruz.
"Küresel büyüme için en önemli riskin gelişmiş ülke para politikaları hızla normalleşirken sermaye akımlarının gelişmekte olan piyasalardan hızla çıkması olduğu uzun zamandır konuşuluyordu.
"Küresel büyüme açısından yeni bir risk unsuru ise korumacılık ve ticaret savaşları. Korumacı tedbirler karşılıklı olarak alınmaya başladığında geri dönülmeyen bir sarmala dönüşüp ekonomiye zarar verici noktalara çok hızlı bir şekilde ulaşma potansiyeli taşıyor.
"Günümüzde teknoloji baş döndürücü bir hızla değişirken, dijitalleşme hiç beklemediğimiz şekillerde sınırları ortadan kaldırır tüm dünyayı sararken, korumacı politikaların sürdürülebilirliği inandırıcı değildir.
"Küresel ekonominin canlanmasıyla 2017 yılında Türkiye ekonomisinde de yüzde 7.4 ile son dört yıldaki en yüksek büyüme oranını elde ettik.
"Yüksek büyüme oranını konuşurken, diğer bir yandan yüksek büyümenin getirdiği riskleri de tartışmamız gerekiyor.
"Doğrudan yabancı yatırımların zayıf seyrettiği, sıcak paranın da artık gelişmekte olan ülkeleri çok daha riskli görmeye başladığı bir dönemden geçiyoruz.
"Böyle bir ortamda para ve mali politikalarının enflasyonu düşürücü yönde çalışması, yatırımcıların finansal istikrarın sağlanacağına dair inançlarının güçlendirilip güvenlerinin kazanılması son derece kritik hale geldi.
"Büyümenin de ötesinde gerçek anlamda kalkınmak istiyorsak, güçlü demokrasi ve hukuk sistemi başta olmak üzere kurumlarımızı güçlendirmeli, eğitim, vergi, toplumsal cinsiyet eşitliği başta olmak üzere geleceğimizi inşa edeceğimiz alanlarda hızla gerekli reformları yapmalıyız.
"Bugün kamuoyuyla paylaştığımız raporda, gerçekleşme olasılığı en yüksek riskler arasında ‘iklim değişikliği ve çevresel etkilere bağlı riskler’ ön plana çıkıyor.
"İklim değişikliği ve hızla artan doğal kaynak kullanımının doğurduğu risklerin küresel ekonomiye etkilerini, her geçen gün daha fazla hissediyoruz.
"Doğal kaynakları düşünmeden kullanmak gibi bir lüksümüz olamaz. Hem ekonomide, hem doğada 'geri veremeyeceğini almak, çalmaktır.'
"Konunun artık, çevresel boyutlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal unsurları itibarıyla da ele alınması gerektiği aşikar. Türkiye ekonomisinin sektörel ve küresel rekabet gücünü koruması için düşük karbonlu kalkınmanın sunduğu fırsatları artık daha ciddi bir şekilde değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz."
Kaygancı: Çevresel riskleri siber ve jeopolitik yapı riskleri takip ediyor
Marsh Türkiye CEO’su Hakan Kayganacı da, 2017’den 2018’e kadar olan değişim incelendiğinde risk sıralamalarında çarpıcı farklılıklar görüldüğünü belirtti. Önceki yıllarda ekonomik dalgalanmalar ve istemsiz göçe bağlı toplumsal risklerin yüksek endişe yarattığını ifade eden Hakan Kayganacı, "Bu riskler sıralamalarını artık çevresel risklere bıraktılar" dedi ve ekledi:
"Çevresel riskleri ise siber ve jeopolitik yapı riskleri takip ediyor. Sıralamadaki radikal değişim hükümetlere ve iş dünyasına çevresel risklere karşı kayda değer aksiyonlar alma yükümlülüğü koşuyor.
"Zira raporu incelediğimizde ekstrem hava koşullarından su ve besin savaşlarına geniş bir yelpazeye yayılan çevresel risklerin, ekonomik ve jeopolitik düzen gibi diğer başlıklar için de önemli bir tetikleyici olduğunu görüyoruz.
"Küresel Riskler Raporu ışığında oldukça dikkat çeken birkaç risk örneğini ise şu şekilde sıralayabiliriz.
"Siber ihlaller son 5 yıl içinde tam 2 kat arttı. Webdeki zararlı yazılım sayısı ise 357 milyonun üzerinde.
"Siber atakların firma başına maliyeti ise geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde  27.4 artarak 11.7 milyon pounda ulaştı.
"Akıllı teknolojik bağlantılar ile hayatlarımızı kolaylaştıran nesnelerin interneti cihazı sayısı tam 8.4 milyar, yani 7.6 milyar kişilik dünya nüfusundan daha fazla. 2020 yılında bu sayının 20.4 milyona ulaşmasını bekliyoruz.
"Diğer bir değişle 20.4 milyon akıllı cihaz; evlerimizin sıcaklığını kontrol etme, TV kanallarını değiştirmek ya da alarm sistemini devre dışı bırakmak gibi fonksiyonlara sahip olacak."
Küresel Riskler Raporu’nda 10 kısa senaryo
Raporda ekonomik risklerin öneminin bu yıl belirli ölçüde azalmış olması kapsamında uzmanlar tarafından küresel GSYİH büyüme oranlarına kaydedilen iyileşmenin küresel ekonomik ve finansal sistemlerde süreklilik arz eden yapısal risklere müsamaha gösterilmesine yol açacağı endişesine dikkat çekiliyor.
Küresel Riskler Raporu’nda, herhangi bir tahmin anlamına gelmemekle birlikte dünya liderlerinin dünyayı hızla ve radikal bir şekilde değişime uğratabilecek olası gelecek şokları değerlendirmeleri için teşvik etmek üzere 10 kısa senaryo yer alıyor:
• Sert hasat: Eşzamanlı tahıl üretimi sorunları küresel gıda tedarikinin yeterliliğini tehdit eder.
• İnternetin karmaşıklaşması: Yapay zekanın “zararlı otları” yaygınlaşarak internetin performansını baskı altına alır.
• Ticaretin ölümü: Ticaret savaşları patlak verir ve uluslararası kuruluşlar bunlara müdahale etmekte fazla zayıf kalır.
• Demokrasinin çöküşü: Yeni popülizm dalgaları, bir ya da daha fazla gelişmiş demokraside toplumsal düzeni tehdit eder.
• Mutlak tükenme: İnsansız gemiler yasadışı balıkçılığı yeni – ve sürdürülebilirlik açısından çok daha olumsuz – seviyelere taşır.
• Uçurumun kenarında: Bir başka finansal kriz politik müdahaleleri çıkmaza sokar ve kaos ortamını tetikler.
• Eşitsizliğin derinleşmesi: Biyo-mühendislik ve bilişsel kapasiteyi geliştiren ilaçlar, sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki uçurumu derinleştirir.
• Kuralsız savaş: Siber savaş kuralları hakkında mutabakatın olmadığı bir ortamda devletlerarası çatışmalar umulmadık bir şekilde tırmanır.
• Kimlik jeopolitiği: Jeopolitik hareketlilik nedeniyle, ulusal kimlik çatışması sınırlarda artan bir gerilim kaynağı haline gelir.
• Duvarların örülmesi: Siber saldırılar, korumacılık ve mevzuat uyuşmazlıkları, internetin bölümlere ayrılmasına yol açar.
Sunumun ardından Küresel Riskler Raporu’nda öne çıkan konular “Siber Riskler” ile “İklim ve Çevresel Riskler” başlıkları altında düzenlenen iki ayrı panelde masaya yatırıldı. Siber Riskler Panelinde Akbank Bilgi Sistemleri Risk Müdürü Josh Ellis, BKM Bilgi Teknolojileri Grubu Genel Müdür Yardımcısı Celal Cündoğlu, IBM Türk Güvenlik İş Birimi Ülke Lideri Engin Özbay, Marsh Türkiye Finansal ve Profesyonel Sigortalar Lideri İpek Ünal, Marsh Risk Consulting Türkiye ve Orta Doğu & Kuzey Afrika Siber Risk Direktörü Alper Başaran panelist olarak yer aldı. İklim ve Çevresel Riskler panelinde ise EBRD Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği Müdürü Emre Oğuzöncül, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Avcı, Eczacıbaşı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Ata Selçuk, Munich Re İklim ve Kamu Sektörü İş Geliştirme Küresel Müdürü Ernst Rauch konuştu. (Fotoğraflı)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!