Prof. Dr. Zafer:Ülke planlamasında iklim değişikliği ana unsur olmalı

Güncelleme Tarihi:

Prof. Dr. Zafer:Ülke planlamasında iklim değişikliği ana unsur olmalı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2017 17:09

Prof. Dr. Zafer:Ülke planlamasında iklim değişikliği ana unsur olmalı

Haberin Devamı

İSTANBUL,(DHA)- ATILIM Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin,son günlerde İstanbul'da etkili olan ve hayatı felç eden sağanak yağışı için "Kent planlamasını altyapıdan koparmanın getirdiği felaket" dedi.

Atılım Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Savaş Zafer,İstanbul'da son günlerde yaşanan iklim olayları ve kente etkileri konusunda değerlendirme yaptı. Yaşanan felaketin çok uzun zamandır ertelediğimiz, görmezden geldiğimiz ve halının altına süpürdüğümüz gerçek sorunların en gerçeği ile insanları acımasızca yüz yüze getirdiğini söyleyen  Prof. Dr. Zafer, "Özellikle İstanbul’da yaşananları normalleştirilmeye çalışıldıysa da, her zaman gezintiye çıktığı yerde ancak yüzerek hayatta kalabilen, bir haftadır su altında kalmış evinin eşyalarını kurutmaya çalışan, dükkanındaki harap olmuş mallardan seçebildiklerini bir kenara ayıran kentliye bu durumu anlatmak oldukça güçleşti. Aslında, mesele uzunca bir süredir siyasi çalkantılar arasında unuttuğumuz/unutturulan deprem ve iklim değişikliği gibi doğal süreçler karşısında ne kadar hazırlıksız, bilimsel olandan uzak, korunaksız ve yanlışlara boğulmuş durumda olduğumuzu hatırlamamız için çıplak bir uyarı olarak görülmeli" diye konuştu.

"ÜLKE PLANLAMASINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ANA UNSUR OLMALI"

Türkiye’nin geleceği için öncelikle ülke planlama süreçlerinde iklim değişikliğinin bir ana unsur olarak en başa oturtulması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Zafer, "Kalkınma ve iklim değişikliği maliyetlerinin ve olumsuz etkilerinin azaltılması için bu tür bir anlayış değişikliği yaşamsaldır. Kentsel yerleşimlerin yapılanmasında bulundukları bölgenin yağış rejimi ve suyla kurdukları ilişkinin ne kadar önemli olduğunu uzunca bir süredir biliyoruz. Türkiye gibi coğrafyalarda, kentler dağ ve tepe yamaçlarına kurulmuştur. Bu farklılığın güvenlik gibi sebepleri olsa da temel sebep, yağış rejiminin değişmesi sebebiyle, kentlerin suya erişimlerini kolaylaştırmaktır" ifadelerini kullandı.

"OTOMOBİL ODAKLI YAŞAM ALTYAPIYI DA OLUMSUZ ETKİLEDİ"

Kentsel altyapılaşmanın tarihine değinen Prof. Dr. Zafer, "Sanayileşme sonrası dönemde, kentleşme sürecinin yarattığı çok hızlı nüfus artışı karşısında bir yanda ortaya çıkan temiz su ihtiyacını karşılaşmak ve sağlıklı bir yapılaşmayı sağlamak, bir yandan da atıkları uzaklaştırmak ve salgın hastalıkları önlemek gibi ihtiyaçları karşılamak için aydınlanma sonrası dönemde ortaya çıkan bilimsel devrimlerin katkısıyla kentsel altyapı sistemleri kurulmaya başlandı. Hızla değişen özellikle de otomobil odaklı ulaşım yatırımlarının aynı zamanda kentteki iktisadi dinamikleri, kentsel rant birikimini değiştirdiği ve paradoksal olarak nüfus dengelerini değiştiren yoğunluk artışı taleplerini arttırdığı ve nihai olarak kentsel altyapı kapasitesini aşırı yüklediği ve yeni maliyetleri zorunlu kıldığı bilinmektedir. İklim değişikliği gibi etkiler de bu döngünün etkilerini daha da derinleştirmektedir" açıklamalarında bulundu.

Kentte deniz ve nehirlere akacak yer bırakılmayınca su baskınlarına sebep olunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Zafer şunları söyledi:

"Kent planlama sürecinde ekolojik bir yaklaşımın benimsenmemesinin yanı sıra, kentsel tasarım dediğimiz, yapılaşmış çevrenin unsurlarının tasarlanması ve yapılandırılması için yapılan çalışmalar da kentsel altyapı ve iklim değişikliği karşısında kentlerin dayanıklılığı açısından yaşamsaldır. Kent içerisinde yolların, kaldırımların, parkların, çocuk bahçelerinin, meydanların, yapıların bahçelerinin, otoparkların ve daha birçok alanın su geçirmeyen asfalt ve beton gibi malzemelerle kaplanması, suyun doğal akışı önüne çeşitli engeller konması, doğal olarak su döngüsünün kentte deniz ve nehirlere akacak yer bulamaması ve su baskınlarına sebep olmasına yol açmaktadır. Burada kentte yapılar dışındaki alanların bütünsel bir anlayışla tasarlanmaması önemli bir sorudur. Her yapı adası ve parseli, her yerel yönetim kendi anlayışına uygun malzeme ve yöntemle kamusal alanları şekillendirmekte kentsel tasarım açısından ekolojik süreçlere uygun olmayan alanlar ortaya çıkmaktadır."

"BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK GELİŞMELERİN YARDIMIYLA YENİ BİR SİSTEM KURULMALI"

Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yardımıyla yeni bir sistem kurulması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Zafer, "Her ne kadar Devlet Su İşleri gibi bazı önemli kamu kurumlarının geleneksel olarak mühendislik kurallarının kurumsallaşması adına önemli mesafeler aldığı bilinse de, genel olarak kent yönetiminde ve planlamasında kent planlama ve kentsel altyapı ilişkisini bütünsel, ekolojik yapıyı ve iklim değişikliği süreçlerini dikkate alarak, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yardımıyla kuran yeni bir sistematiğin kurulması gerektiği açıktır. Bu tür bir yapı oluşturmadan, kent planlama ve kentsel altyapı süreçlerinin birbirinde kopuk ve kentsel yaşamın daha yaşanabilir hale getirilmesine katkıda bulunması mümkün olmayan bir girdapta kaybolması kaçınılmazdır" şeklinde konuştu.

"YOKSA ÜSTÜ YAPI ALTI ŞİŞHANE BİR KENTTE YAŞAMAYA DEVAM EDERİZ"

 Kent yönetimlerinin katılımcı, siyasal popülizmi ve kentsel rant dağıtımı kent yaşamının iklim değişikliği gibi süreçlere kurman etmeyen bir anlayışla yeniden ele alınması ve yapılandırılması gerektiğin de açık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Zafer, "Yeni büyükşehir belediyesi gibi yapılar oluşturulurken sanki kent yapısı ve verilen hizmetleri hiç değiştirmeden, afet ve iklim değişikliği gibi sorunları dikkate almadan eski hizmet sunum biçimleriyle ilerlemek yeterlidir  diyerek sürdürmek artık mümkün değildir. Mümkün olsa bile sürdürülebilir değildir. Çünkü dün Ankara’yı, bugün İstanbul’u ve yarın diğer şehirleri etkisi altına alacak afet ve iklim değişikliği gibi olayların yaratacağı sellerin ve su baskınlarının altında bunları görmeyen belediye başkanlarının, bürokratların, siyasetçilerin, akademisyenlerin de kalmaları sandığımızdan çok daha yakındır. Bir an önce siyasi tarafgirliğe dayalı tartışmaları bırakıp gerçek sorunlarımıza odaklanamadığımız müddetçe üstü yapı altı şişhane bir kentte belirsiz bir geleceğe bakmaya devam ediyor olacağız" diyerek sözlerini tamamladı.

(FOTOĞRAF)

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!