Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA) - İSTANBUL Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Nazlı, Müslümanların refahını, rahatını bozacak ürünleri tüketmek istememesinin gayet doğal hakları olduğunu belirterek helal gıda sertifikalarının yeterli olmadığını söyledi.
Helal gıdanın İslam koşullarına göre üretilen gıda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nazlı, "Müslüman insanlar yediklerinden rahatsız olmayacak.Yani refahını, rahatını bozacak ürünler tüketmeyecek. İnsanın bu hakkı doğaldır. İnsanın yeme içme fonksiyonu eğer bu kadar acilse,elzemse bunu rahat koşullarda yapmak istiyor. Mecbur olduğu koşullarda değil. Siz bunlara mecbur olduğu koşullar sunamazsınız. Onu seçimine sunmanız lazım. Dünyada yaklaşık 1, 8 milyar Müslüman yaşıyor, o yüzden helal gıda piyasası önem kazandı" dedi.
"HELAL GIDA SERTİFİKALARI YETERLİ DEĞİL"
Helal gıda sertifikalarının hepsine güvenilir ve yeterli demenin yanlış olduğunu aktaran Prof. Dr. Nazlı şöyle devam etti:
" Ancak bu belgelerin güvenilir olması zorunlu. Bence bu belgeler yeterli de değil. Yani bir çok şey var helal gıdanın kendi içerisinde. Onun bir kaçını tamamlayıp da diğer bir kaçını tamamlayamıyorsak ,bu yeterli olmaz. Mesela domuz eti onu direkt tüketmek konusunu zaten herkes biliyor. O olsa ne olur olmasa ne olur.
Ama domuz etinden yapılmış bir ürün hatta etinden ve kanından elde edilen bir kimyasal protein olabilir, kan olabilir bu eğer bir gıdanın içerisinde girmişse,acaba bunun denetlemesi nasıl oluyor? İznini nasıl yapıyorlar? Ve dolayısıyla bunun belgesini nasıl veriyorlar? Yani mesela benim en önem verdiğim konulardan biri biz Türkiye'de helal et diyoruz. Ne demek helal et? İslami koşullara göre kesilmiş hayvanlar; bunun içerisinde kesilme hududu var,hayvana davranma var, hayvanın gözü önünde başka hayvanı kesmeme var, besmele çekme var, kıbleye doğru hayvanı yatırmak var, yöneltmek var, kanını doğru akıtmak var, hijyene dikkat etmek var."
"MEZBAHALARIMIZIN YARIDAN FAZLASI KÖTÜ DURUMDA"
Mezbahaların yarısından fazlasının hijyen olarak kötü durumda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nazlı, "Mezbahalarımıza dönüp bakmak gerekir. Bu konuların hiç biri izlenmiyor, takip edilmiyor. O zaman o hayvanlarımız helal mi oluyor acaba? Bu tartışılır. O zaman o hayvanın eti o kadar geniş bir sahaya yayılıyor ki sucuklara, salamlara, kebaplara, hamburgerlere, dönerlere daha bir çok insana, binlerce milyonlarca insana gidiyor. O zaman biz helal et yemiyor muyuz? Yani bakın aksayan kısımlar bunlar. Bir işi doğru dürüst yapmamız lazım. Buna belge veren insanlarda bu işi takip etmeleri lazım. Ve bu işe de devletin sahip çıkması lazım. Bunların hepsi birlikte paralel bir şekilde geçmeli ve helal sertifikasyon kurumları da daha güvenilir halde olması için bunları daha detaylı bir şekilde incelemeli. Daha bilimsel ve metodolojik bir şekilde yaklaşmaları gerekir" diye konuştu.
"HELAL AKREDİTASYON KURUMU'NUN KURULMASI GEREKİYORDU"
Helal Akreditasyon Kurumu'nun gereklilik olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nazlı, "Devletin bunu kurması şarttı. Akreditasyon ne demek bir şeyde güvenirliği arttırmak için bilgi donanımı demek ve bunun hayata geçirilmesi demek. Dolayısıyla da laboratuar akreditasyonu gerekiyor. Yani sınanmış bir şeyden geçiyor ki o bir güven telkin etsin. İnsanlar da ona güvensin, sonuçlarına da aynı şekilde. Yoksa yine mezbahalarda olduğu gibi biz kendi kendimizi kandırırız bu şekilde. Hayvan kesimlerinde de helal et mi değil mi? diye tartışır dururuz. Onun içinde bu akreditasyon olayları tabi ki önemli" dedi.
"HELAL GIDA AYNI ZAMANDA SAĞLIKLI GIDADIR"
Helal gıdanın aynı zamanda sağlıklı gıda olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nazlı, "Çünkü Müslümanlık dini hiç bir zaman insanlara zararı dokunacak bir gıdayı kabul etmez, satamazsın, tüketemezsin. Dolayısıyla insanlara bilgi vermek zorundasın, ikisi birbirinden ayrılmayacak bir parça. Yani normal gıda güvenliği koşulları ve bununla ilgili kanunlar ve helal gıda kanunları. Bunu özdeşleştirmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.
(FOTOĞRAFLI)