Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA)- DÜNYA genelinde otizmin görülme sıklığında özellikle son 20 yıl içerisinde hızlı bir yükseliş olduğunu belirten Altınbaş Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Akın Sevinç, "Otizmin ortaya çıkmasında genetik değişiklikler önemli rol oynar. Bunun yanı sıra vitamin eksikliği, bireyin toksik kimyasallara maruz kalması gibi birçok faktör de otizmin ortaya çıkmasına neden olabilir" dedi.
Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Akın Sevinç, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü nedeniyle önemli açıklamalarda bulundu. Tıbbi olarak kesinleşmiş herhangi bir tanı yöntemi bulunmayan bir spektrum hastalığı olan otizmin erkeklerde görülme olasılığı kızlara nazaran 4-5 kat daha fazla olduğunu belirten Dr. Akın Sevinç, "Otistik bireylerin gerekli eğitimleri alarak iletişim becerileri kazanmaları, sosyal hayata katılmaları ve meslek sahibi olmaları mümkün. Genellikle yapılanmış ve tekrarlayan görevlerin bulunduğu işlerde önemli başarı göstermektedirler. Ancak, bireylerin genetik açıdan incelenmesi, davranış, iletişim, beslenme ve mesleki yatkınlıklarının belirlenmesinde yardımcı olabilecektir" diye konuştu.
"GENELLİKLE 12-18 AYLIKKEN ORTAYA ÇIKIYOR"
Otizm belirtilerinin bebek 12-18 aylık olunca anlaşılır biçimde ortaya çıktığını belirten Sevinç, “Otizm, çocuğun beyin gelişiminde vuku bulan problemler ile ortaya çıkar. Ancak, genellikle, bir bireyde otizm ve semptomlarının tanıya izin verecek şekilde açık olarak ortaya çıkması hemen doğumdan sonra değil, bebek 12-18 aylık iken olmaktadır. Daha nadiren de olsa, bazı durumlarda hastalar iki yaş sonuna kadar normal gelişimlerine devam etmektedirler ve ancak bu noktadan sonra hastalığın ilerlemesi gözlemlenmekte, anahtar becerilerini yitirmekte ve otizm belirtilerini göstermeye başlamaktadırlar" ifadelerini kullandı.
"TEK YUMURTA İKİZLERİNDE RİSK YÜZDE 60"
Otizmin ortaya çıkmasında, genetik değişikliklerin önemli bir rol oynadığını ortaya koyan birçok çalışmanın olduğuna dikkat çeken Sevinç, "Örneğin, otistik çocuğu olan bir ailenin bir sonraki çocuklarında otizm görülme oranı yüzde 3 ile 8 arasındadır. Bu oran, otizmin genel toplumda görülme olasılığından daha yüksektir. Tek yumurta ikizlerinde ise bu risk yüzde 60'ların üzerine çıkmaktadır. Ancak, birçok başka rahatsızlıkta da olduğu gibi, bu hastalığın ortaya çıkmasında genetik dışı faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Bu faktörlerin tanımlanabilmesi, rahatsızlığın doğası gereği kolay olmamaktadır. Bunlardan başlıcaları arasında, vitamin eksikliği veya bireyin bazı toksik kimyasal ya da etkilere maruz kalması sayılabilir" dedi.
HASTALIK KARMAŞIK BİR KLİNİK TABLO ÇİZİYOR
Otizm tanısı alan bireylerin sadece yüzde 5-10'unda belirgin bir tıbbi neden tanımlanabildiğine dikkat çeken Sevinç, hastalığın karmaşık bir klinik tablo çizdiğini ifade ederek şunları söyledi:
"Otizm spektrum hastalıklarının ortaya çıkmasında neden olarak incelenebilecek değişikliklerin başında, beyin hücrelerinin normal çalışma biçimlerinin dışında çalışması, hücreler arasında iletişimi sağlayan kimyasalların etkileşim veya etkilerinde farklılıklar görülmesi sayılabilir. Bu bağlamda, beyin gelişimi üzerinde etkili olabilecek genlerde meydana gelecek bozukluklar nedeni ile otizm ortaya çıkabileceği gibi, çevresel etmenler de otizmin ortaya çıkmasına neden olabiiyor. Bireylerde gözlemlenebilecek kimyasal homeostaz bozukluğu, virüs veya kimyasal etkisi ya da doğum sırasında oksijensizliğe maruz kalmak gibi nedenleri otizm spektrumu içerisinde bulunan rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olabiliyor."
"TEDAVİ BİREYE GÖRE FARKLILIK GÖSTERİYOR"
Sevinç, otizmin ortaya çıkarken neden olduğu fiziksel ve psikolojik problemler bireyden bireye değiştiği için, otistik bireyler için izlenmesi gereken tedavi stratejilerinin de bireyler için büyük farklılıklar gösterebildiğini söyledi ve şunları ekledi:
“Ancak, genel olarak tedavi stratejileri çocuğun klinik tablosunun düzenlenmesi ve iletişim, sosyal, davranışsal ve öğrenme becerileri açısından kapasitesinin geliştirilmesi üzerine dayanmaktadır. The American Academy of Pediatrics (AAP) otistik bir çocuğun kapasitelerinin geliştirilmesi ve potansiyelini etkin bir şekilde kullanabilmesi için kendi hastalığına özel bir bireysel program takip etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Özellikle otistik bireylerde, hastanın genetik yapısının çözümlenmesi önem taşımaktadır.”
(FOTOĞRAF)