Güncelleme Tarihi:
Özden ATİK - Hayati KILIÇ / İSTANBUL, (DHA) GAZETECİLER Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın ile Yalçın Küçük ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın aralarında bulunduğu 13 sanıklı Oda TV Davası'nın karar duruşmasına devam edildi. Duruşmada savunmasını yapan Ahmet Şık, "Türkiye'nin bir gariplikler ülkesi olduğunu" belirterek "Yine gazetecilik faaliyetlerim soruşturma konusu ediliyor" dedi. Davanın sanığı iken cezaevinde ölen MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu'ndan bahseden Oda TV İmtiyaz Sahibi sanık Soner Yalçın ise "Oda TV davasına kan bulaştı" diyerek kumpas kuranlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 9.celsesi görülen duruşmaya, bu davanın tutuksuz sanıklarından olan ancak sosyal paylaşımları nedeniyle "PKK ve FETÖ/ PDY Silahlı Terör Örgütü propagandası yapmak" suçlarından 30 Aralık'ta tutuklanan gazeteci Ahmet Şık getirildi. Duruşmada tutuksuz sanıklar Hanefi Avcı, Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Nedim Şener, Muhammet Sait Çakır, Şükrü Doğan Yurdakul, İlkim Kaleli ve Coşkun Musluk da hazır bulundu. Diğer sanıklar Mümtaz İdil ve Müesser Yıldız Uğur ise duruşmaya katılmadı. Uluslararası PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler'den temsiciler ve CHP Milletvekilleri Mahmut Tanal, İlhan Cihaner de duruşmaya izleyici olarak katıldı.
KALPAK DİYALOĞU
Yalçın Küçük kimlik sorgusu yapıldığı sırada, üye hakimin başörtüsüne işaret ederek elindeki kalpağı mahkeme başkanına gösterdi ve "İlk duruşmalar yapılırken bunu kafama takmama izin verilmiyordu. Şimdi görüyorum ki başörtüsüne izin veriyorsunuz. Bu Cumhuriyet'in ve Kurtuluş Savaşı'nın simgesidir. Başıma koyabilir miyim?" dedi. Mahkeme Başkanı izin verince Küçük kalpağı başına taktı.
İLK SAVUNMAYI AHMET ŞIK YAPTI
Duruşmada ilk savunmayı Ahmet Şık yaptı. Şık, "Türkiye bir gariplikler ülkesi ve her dönemde bir çok absürtlük yaşandı. Ama evrensel demokratik normaların her birinin içinin boşaltılıp, ülkeyi teslim alan bir örgütlü kötülüğün menfaatlerine uygun olarak, tam tersi anlamlara gelecek şekilde yeniden tanımlandığı bir başka dönem olmadı. Öyle ki, yıllar öncesinde yazdığı 1984 adlı eserinde günümüz Türkiye'sini anlatmış olduğu benzetmesi sıklıkla yapılan George Orwell mezarında ters dönmüşse haklıdır" dedi.
"GAZETECİLİK FAALİYETLERİM SORUŞTURMA KONUSU EDİLİYOR"
Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve çalışanlarının tutukluluğuna değinen Şık, "Meslektaşlarım ve avukatlarım burada yok. Tıpkı bu davadakine benzer bir kumpasla gazetemiz Cumhuriyeti hedef alarak gazeteciliği yargılamaya kalkan bir soruşturma nedeniyle 108 gün önce tutuklandılar. Melektaşlarıma yöneltilen suçlama FETÖ'cü olmak. Bu davaya 'FETÖ propagandası yaptığım' iddiasıyla tutuklu olarak getirildim. Yine gazetecilik faaliyetlerim soruşturma konusu ediliyor. Yani cemaatin savcı ve hakimlerinkinden farklı bir yargı teşkilatı yok. O zaman da birtakım suçlar gizli kalsın diye tutuklama terörüne maruz kalmıştım. Şimdi de öyle. Duyulmasın, yazılmasın istenen gerçeklerin ne yapılırsa yapılsın ortaya çıkacağından kimsenin kuşkusu olmasın " diye konuştu.
SONER YALÇIN: AYDINLIK DÜŞMANLARIYLA KALEMİMLE SAVAŞTIM
Oda TV İmtiyaz Sahibi Soner Yalçın ise savunmasında, "Düşünceyi yargılayanları tarih, hiçbir zaman affetmemiştir. Gerçek yargı, tarihin yargısıdır. Türkiye'de dürüstlüğünden taviz vermeyen gazeteciler ya hapse atılır, ya işsiz bırakılır ya da katledilir. Ama cesur gazeteciler hep olmuştu, olacaktır. Gazetecinin kendini iktidarlara beğendirme sorumluluğu ve zorunluluğu yoktur. Yoksa gazetecilikten bahsedilemez. Gerçeği yazdığım için hapse atıldım. Aydınlık düşmanlarıyla kalemimle savaştım. Mesleğime hiç ihanet etmedim; tutkuyla bağlı kaldım. Gazetecilik yaşamın anlamı ve biçimi oldu benim için. Bu kumpasın hesabını soracağız dedik, çıktık yazdık. Bunu kan davası için yapmıyoruz, halkımız için yapıyoruz" dedi.
"ODA TV DAVASINA KAN BULAŞTI"
Soner Yalçın, "6 yıllık zorlu sürecin sonuna geliyoruz. Burada kendisine yapılan haksızlığa sesini çıkaramayacak biri vardı. O da cezaevinde ölen MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu'dur. Oda TV davasına kan bulaştı. Mahkemeniz, bu trajedinin hesabının sorulmasına yardımcı olmalıdır; suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyorum. Bize kumpas kuran polisler, savcılar, hakimler, ayrıca cinayetten de yargılanmalıdır. Kararınızla, bu kumpasın siyasi sorumlularından da hesap sorulmasına yardımcı olunuz" diye konuştu.
"AF DİLEYECEK BİR HABERE İMZA ATMADIM"
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan da 6 yıldır sanık kürsüsünde olduklarını vurgulayarak "Bu davanın 12 numaralı sanığı artık ölü. Savunmasını yapamadan, cezaevinde şüpheli şekilde ölen Kaşif Kozinoglu . Oda TV Davası artık bir cinayet davasıdır. Polisler, savcılar ve hakimlerle birlikte o dönemin başbakanı da sorumludur" dedi. Pehlivan, gazeteci Ahmet Şık'ın da "FETÖ'ye dokundu diye tutuklandığını" belirterek "Bu davanın sanıklarının yazdıkları dün dikkate alınsaydı, bugün Türkiye bu kadar sorunla boğuşmazdı. Son sözüm, neyse ki, Rab'den ve milletten af ya da özür dileyecek bir habere imza atmadım" ifadesini kullandı.
"BU DAVA ÇOKTAN ÇÖKMÜŞ BİR DAVADIR"
Sanık Oda TV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ise "Ergenekon davasındaki kumpasları yazdığım için yargılanıyorum. Balyozun komplo olduğunu yazdığım için yargılanıyorum. Yargıda, poliste, orduda örgütlü çeteyi yazdığım için yargılanıyorum. Bu dava çoktan çökmüş bir davadır" diye konuştu. Terkoğlu, tutuklu olan Cumhuriyet Gazetesi çalışanları için ise "Yarın bizim gibi çıkacaklar ama bizim içimiz yanıyor" dedi.
"POLİS ÇIRAKLARININ HAZIRLADIĞI İDDİANAME"
Sanık Prof. Dr. Yalçın Küçük de "Bu hukukun iddianamesine benzemiyor. Bu iddianame polis çıraklarının hazırladığı iddianame. Bizi olmayan bir iddianame ile yargılıyorsunuz. Bizimle yeterince alay ettiniz. Lütfen daha fazla alay etmeyin Fetullah Gülen'i 1961'den beri tanırım. Bize karşıdır. Hiçbir önem vermeyiz. İslamcılar'ın çoğu beni çok sever, beni çok okurlar. (Türbanlı üye hakime dönerek) Hanımefendi lütfen beni okuyun" dedi. Duruşmaya ara verildi.