Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA)- TÜRKİYE’DE ve dünyada sayıları milyonları bulan mültecilerin yerleşim sorunlarına yeni çözümler bulmak amacıyla düzenlenen “Acil Durumda Mimarlık: Sığınmacı/Mülteci Krizini Yeniden Düşünmek” başlıklı sempozyum başladı.
İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Mimarlık Bölümü ve Norveç’ten Bergen School of Architecture işbirliği ile gerçekleştirilen sempozyum yarın da devam edecek. Avrupa Mimarlık Eğitimi Birliği (EAAE) tarafından desteklenen etkinliğin ev sahipliğini İKÜ, Ataköy Yerleşkesi’nde yapıyor. Farklı disiplinlerden yenilikçi yaklaşımların sunulacağı 2 günlük sempozyumda; sığınmacı/mülteci krizine çözüm aracı olarak tasarım, sığınmacıların/mültecilerin aidiyet sorunsalı ve nekahet mekanları, ekonomik ve politik yönler, sığınmacı/mülteci mekanlarının sosyal ve psikolojik boyutları gibi konular ele alınacak. Sempozyumun yanı sıra 19 okuldan çalışmanın yer aldığı, bu konuda yapılmış mimari ve kentsel tasarım ölçeğindeki çalışmalar da okul içinde sergileniyor.
“TÜRKİYE’DEKİ MÜLTECİLERİN YÜZDE 10’U KAMPLARDA YAŞIYOR”
Mültecilerin yaşam alanların önemine değinen İKÜ Mimarlık Bölümü Başkanı Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu, Türkiye’deki mültecilerin sadece yüzde 10’unun kamplarda yaşadığına dikkat çekti. Dostoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geriye kalan sığınmacılar değişik kentlerde kendi imkanları ile hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Dolayısıyla ülkemiz açısından bu konu iki boyutlu. Birinci boyut kampların daha sağlıklı ve yaşanabilir şartlarda olması. İkincisi ise kentlerde yaşayan sığınmacıların kendilerini ortama daha ait hissedebilecekleri olanakların sağlanması.”
“Sempozyum boyunca ‘Bu konuya daha sağlıklı nasıl yaklaşabiliriz?’ sorusunun cevaplarını arayacağız” diyen Dostoğlu, konunun sadece mimarlık ve planlama boyutlarıyla çözülemeyeceğini; sosyoloji, psikoloji, uluslararası ilişkiler, hukuk gibi farklı disiplinlerin de bu konuyu ele alması gerektiğini söyledi.
NORVEÇ’E GÖÇ DURDU
Bergen School of Architecture Rektörü Cecilia Andersson ise Norveç’te yaşayan mültecilerin durumu ile ilgili bilgi verdi. Ülkelerine geçen yıl 30 bin mülteci geldiğini söyleyen Andersson kendi nüfuslarının sadece 5 milyon olduğunu belirtti. Avrupa’nın en uç noktasında yer alan bir ülke olduklarını ifade eden Andersson, “Biz geçiş ülkesi olarak kullanılacak bir durumda değiliz. Bizden sonra gidilebilecek başka bir yer yok” dedi.
Geçen yıl yoğun bir göç aldıklarını dile getiren Andersson şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz yıl içinde Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa ülkelerinin aralarında yaptığı anlaşmalar sonucunda bu göç durmuş durumda. Şu anda ülkemize göçmen gelmiyor. Burada olanlar ise daha çok kabul merkezlerinde barınıyorlar ve işlemleri burada devam ediyor. Bu işlem tamamlandıktan sonra onları bazı mahallelere ve konutlara yerleştirecekler. Ancak şu anda devam eden bir sürecin içindeyiz.”
Düzenledikleri etkinliğin önemini de vurgulayan Andersson, “Dünyanın birçok yerinden üniversite ve okullar bir araya geliyor ve bu konuda neler yapılabileceğini tartışıyor. Bu çok güzel bir fırsat” dedi.
(FOTOĞRAFLI)