Güncelleme Tarihi:
Mustafa Denizli: "DERWALL'İN PEŞİNDE KEDİ GİBİYDİM"
"Kaybetmeyen teknik adam görevine devam eder"
"Türk teknik direktörlere güven artıyor"
"Yabancı teknik adamların ülkemizde çalışmasını isterim"
"Teknik adam konusunda isabetli karar verilmeli"
"Testi kırıldıktan sonra çocuğu dövmenin anlamı yok"
"Futbolda akıcılığın devam etmesi gerekir"
"Şimdiki hakemlerin temiz olduğuna inanıyorum"
"Burada hakem ablukaya alınıyor"
"Golü kimin attığı önemli değil"
"Hedefimiz bulunduğumuz yeri korumak"
"Göze hoş gelen futbol sonucu getirir"
Fatih UZUNER, İSTANBUL,(DHA)
Kasımpaşa'da Kemal Özdeş yerine teknik direktörlüğe getirilen Mustafa Denizli bu sezonki hedefleri hakkında açıklamalarda bulundu.
Tecrübeli teknik adam Kasımpaşa'ya iyi bir futbol oynamak istediğini belirterek, "Gayet tabi kazanmayı düşünüyorduk. Ancak golle ilgili hiçbir teknik adamın düşüncesi olmaz. Yani takımının gol pozisyonu üretmesi, kollektif oyunu, organizasyon sonucu goller bulması bizim adımıza çok önemli. Ama Türkiye Ligleri'ne baktığımızda geçen yıl en fazla gol atılan ligiydi, bu sene o hüviyetini kaybetti. Bizim felsefemiz şu: İyi futbol oynamak" ifadelerini kullandı.
MUSTAFA DENİZLİ: "GÖZE HOŞ GELEN FUTBOL SONUCU GETİRİR"
Göze hoş gelen bir futbolun, taraftara futbol adına güzel şeyler göstereceğini aktaran Mustafa Denizli SporLig Dergisi'ne birbirinden dikkat çeken açıklamalar yaptı. Denizli, "Göze hoş gelen futbol mutlaka sonucu getirecek. İzleyenlerin ''Ben bugün futbol adına güzel şeyler gördüm' diyebileceği bir futbol türü. Bunun içinde sonuca gitmek önemli. Burada günlerce çalışıyoruz ne için? Bu çalışmaların tamamı fizik kapasitenin dışında, bir tek amacı var. Rakip kaleye en çabuk en kısa yoldan nasıl giderim? Sonuca nasıl ulaşırım? Tam demiyorum ama bizim yapımızda buna biraz müsait. Hem Göztepe, hem de Akhisarpor maçlarında gol üretme oranı yüksek pozisyonlar yaşadık, dolayısıyla böyle bir tablo ortaya çıktı" dedi.
"KAYBETMEYEN TEKNİK ADAM GÖREVİNE DEVAM EDER"
Bu sezon Türkiye Ligleri'nin gol oranlarında geçen sezonlara oranla düşüş olduğunu ifade eden Denizli, "Türkiye Ligleri'nde esasında düşünce veya şartlar yıllardır kaybetmeme üzerine kurulu. Kaybetmeyen teknik adamlar görevine devam eder ama bir maç kaybetmeden küme de düşebilir, bir takım. Namağlup küme düşen bir takım görebilirsiniz örneğin. 34 maçta 34 beraberlik alan bir takım da küme düşebilir. O da kaybetmiyor. Bizim öyle kaybetmeyelim diye bir derdimiz yok. Kimse kaybetmek istemez. Ama kazanmak için ne yaparız? Bizim esas felsefemiz bu. Kazanmak için ortaya koyduğun oyun şeklinin, tarzının ve felsefenin içinde kaybetmek de var. Çünkü bu biraz daha riskli oyundur. Ben kendi yaşamımdam biliyorum. Başında olduğum takımları kaybetmeme üzerine kurdun mu organizasyonlar daha kolaydır. Bir teknik adam için defansif aksiyonları güçlü bir takım yaratmak daha kolaydır. Ofansif aksiyonları düşündüğün zaman orada çeşitlilik vardır. Farklı profiller vardır. Benim tercihim hep o yönde oldu" şeklinde konuştu
"GOLÜ KİMİN ATTIĞI ÖNEMLİ DEĞİL"
Çalıştırdığı takımlarda gollerin hep belirli isimlerden geldiğini belirten Mustafa Denizli, "Evet, bizim attığımız gollerde adil dağılım yok. Gollerimiz hep belli ayaklardan çıkıyor. Bunu çeşitlendirmemiz lazım. Bu da oyun anlayışı ile ancak ortaya çıkar. Yani bir takımda bir futbolcu hangi bölgede oynarsa oynasın, gol hissini yaşaması, gol vuruşunu yapması lazım. Attığımız gollerden genelde aynı futbolculardan gelince, bu rakip tarafından çok daha kolay çözülür bir durum olabilir. Ama yeteneğin varsa bunu aşarsın. Yıllardır dünya futbolunda Messi ve Ronaldo var. Bilmiyorlar mı rakipleri gol attıklarını? Liglerinde tonlarca gol atıyorlar. Ama kesmiyorlar. Neticede yeteneğin varsa kesilmez. Bunlar böyle devam edecekse bizim için sorun yok. Benim için problem yok. Yani kimin attığı önemli değil. Çalıştığım takımlarda kafamdaki gol oranları atıyorum 50 gol attıysak, o gollerde 15 tane isim vardır" dedi.
"HEDEFİMİZ BULUNDUĞUMUZ YERİ KORUMAK"
Kasımpaşa'da ilk hedeflerinin bulundukları yeri korumak olduğunu aktaran tecrübeli teknik adam, "Yani maç maç gittiğin zaman Türkiye'de zaten totale varıyorsun. Yani bizim şu anki düşüncemiz ve ihtiyacımız bulunduğumuz konumun gerisine düşmemek. Yukarısı eğer senden farklı takımlar tarafından işgal ediliyorsa demek ki yapacak daha çok işin var. Ancak en tepede olursan artık uğraşacak bir rakip olmaz karşında. Dolayısıyla ile bizim ilk hedefimiz bulunduğumuz yeri, muhafaza etmek ve daha iyisi var ise onu ortaya çıkarmak. Başka türlü o grubun içinde olmazsınız. Tabi o grubun içinde olmak, süreklilik kazanmak çok farklı şeyler. Yani birinin o bölgelere her şeyiyle hazır olması lazım" şeklinde konuştu.
"YABANCI TEKNİK ADAMLARIN ÜLKEMİZDE ÇALIŞMASINI İSTERİM"
Mustafa Denizli, yabancı teknik direktörlerin Türkiye'de çalışmasının ulusal ve uluslararası rekabette faydalı olacağını belirterek, "Bu hem ulusal hem de uluslararası bir yarıştır. Ben yabancı teknik adamların ülkemizde çalışmasını isterim. Zaman zaman daha keyifli oluyor. Siz 18 takımın 18'inde de Türk Hoca çalıştırırsanız mutlaka bir Türk Hocanın takımı şampiyon olacaktır. O çok önemli değil" ifadelerini kullandı.
DERWALL'İN PEŞİNDE KEDİ GİBİYDİM.
Yıllar önce futbolculuktan sonra teknik adamlığa geçisindeki püf noktayı da açıklayan tecrübeli teknik adam; "Ben Galatasaray'da Derwall'in yardımcısıydım. Hocam ne yapıyor? Bunu nasıl kullandı? O gelip bana gel sen otur, şunları şunları yap demedi. Onlar zaten benim görevim, yapacağım. Yani ''teknik adamlık öğretilen değil, öğrenilen bir meslektir''. Burada vizyonu, hedefi olan, başarmak isteyen bunları iyi kullandığı zaman başarılı olabilir" dedi.
"TEKNİK ADAM KONUSUNDA İSABETLİ KARAR VERİLMELİ"
Bir takımın başına teknik direktör getirilirken isabetli kararlar alınması gerektiğini vurgulayan Mustafa Denizli, "Bakın teknik adamın yerlisi yabancısı olmaz. İyisi vardır veya yeterli olmayanı vardır. Burada da bulabilirsiniz dışarıdan da. Dolayısıyla bu tercihleri yaparken teknik adam konusunda isabetli kararlar verdiğiniz zaman ister dışarıdan olsun, ister içeriden olsun, başarı yolunda ilk adımı doğru atmış olabilirsiniz" dedi.
"TÜRK TEKNİK DİREKTÖRLERE GÜVEN ARTIYOR"
Teknik adamlığın sadece sahada takım yönetmek olmadığını aktaran Denizli, "18 hocanın 17'sinin Türk olması çok umurumda değil. 9-9 da olabilirdi. Zaman geldi Türkiye'de yabancı teknik adamların sayısı daha fazla oldu. Bu bir dönemdir. Devam eden bu süreçte değerlendirmeler yapılır. Niye verdiler? İşte daha evvelki örnekleri başarısız olsaydı Türk teknik adamlara dönerler miydi? Dönmezlerdi. Türk teknik direktörler, verilen fırsatları tamamını değil belki ama önemli bir bölümünü olumlu kullandığı için, Türk teknik adamına güven artıyor. Ama teknik adamlık sahaya çıkıp takım çalıştırmak veya sahaya takımı sürüp kulübede oturmak değil. Teknik adamların fonksiyonları çok farklıdır. Yani herkes takım yapar. Yönetme dediğimiz bir hadise vardır. Teknik adamlığın zor tarafları saha içinde değildir. Saha içinde detaylar vardır. Sen burada geniş bir hazırlık dönemi geçiriyorsun. Onun dışında bir sürü faktörler var. Sadece çalışma ile bir takımın form grafiğini yükseltemezsin. Çeşitli meslek gruplarından alacağın yardımlar vardır. Yani sana gel burada sana yardım edelim demezler. Sen bulacaksın ve bunu nasıl kullanabilirim. Gazeteci, ekonomist, tıpta nasıl kullanabilirim, bulunduğum mekanları nasıl değerlendirebilirim? Bulunduğum yapıyı nasıl değerlendirebilirim? Ben de iyi ve yetenekli futbolcuyu çok seven bir teknik adamım. Onlara da bayılırım. Saha kenarında maç kazanırken onları seyretmek daha keyiflidir. Fizikte bir kanun vardır. Işık artı ışık karanlık demektir. Hep iyi futbolculardan bir takım oluşturursak sadece kemanlardan bir orkestra oluşturulmuş olur. Yok mu? Var, ama nadir. Çeşitli estrümanlarlar lazım. Dolayısıyla ile bu takımın içerisindeki çeşitli enstrümanlar vasfını taşıyan futbolcu profilleri bulmak. Takım o dur. Hep iyileri koyduğun zaman olmaz. Yani 11 tane Messi'den takım yapıp maç kaznabilir misin? Kazanamazsın. O nu da bulmak önemli. Yani teknik adamın en önemli görevi üretmektir. Bu nasıl olur? Karşıdan göreceksin, okuyacaksın, izleyeceksin bir de kendi zekanla bunları birleştirdiğin zaman işte elimde 25 kişilik bir grup var. Hepsinin değerlendirmesini yaparken bunlar çok önemli faktörler. O yüzden her teknik adam için Türkiye'de "kimi yetiştirmiş ?" derler. Kimse kimseyi yetiştirmez. Herkes kendisini yetiştirir" şeklinde konuştu.
"TESTİ KIRILDIKTAN SONRA ÇOCUĞU DÖVMENİN ANLAMI YOK"
14 yabancı kuralı ve Türkiye'ye gelen yabancı futbolcuların kalitesizliğinden yakınan Mustafa Denizli, "14 yabancı kuralına nasıl bakayım yan gözle bakıyorum.Varsa başımızın üstünde yeri var. Yoksa yok. O soruyu bugün sormayacaksın, o kararları alırken soracaksın. Nedir, ne değildir? Ne getirir, ne götürür? Nasrettin Hoca gibi yapmayalım. Testi kırıldıktan sonra çocuğu dövmenin bir anlamı yok. Bu karar kim tarafından, nasıl alındı, ben bilmiyorum. Bu bir kolektif aklın ortaya koyduğu durumdur. Ne getirir? Bunun bize katkıları, eksileri nedir? Zamanla göreceğiz. Futbol bir görseldir, bakarak ta öğrenilir. Tekrarla, yetenekle geliştirilen bir spor dalıdır. Yetenekli Türkiye'ye son 15 yılda gelen yabancı futbolcuların profillerine bir bakın. Bir de son 3 senede gelenlere bakın. Bir Hagi'si, Alex'i, Popescu'su, Taffarel'i... Ne bileyim Beşiktaş'a gelen Brezilyalıları yok yani. Son gelen yıldızlardan 1-2 tanesi oynuyor. Onlar da gidince kalan yabancı kalitesi nerede söyleyin bana? 14 yabancısı olan takım var. 5 tane Avrupa çapında kaliteli yabancı söyleyin bana gerçek anlamda. Söyleyebilir misiniz? Galatasaray'dan kaç tane söylersiniz? Yok. Beşiktaş'tan 2-3 tane Pepe, Quaresma, Adriano vs, Fenerbahçe'den Skrtel diyeceksin. Olanlar da zaten oynamıyor" dedi.
"ŞİMDİKİ HAKEMLERİN TEMİZ OLDUĞUNA İNANIYORUM"
Hakemlerin maç yönetiminin geçmiş dönemlere oranla daha tarafsız olduğunu aktaran Denizli, "İngiltere' de futbol niye bu kadar çok seyrediliyor? Niye bu kadar zevkli? Biliyor musunuz? Bunun tek sebebi hakemdir. Biz olanı versin, vermesin demiyoruz. Ben şunu söyledim yıllardır konuşmalarımda, televizyon programı yaptım, belki takip etmişsinizdir. Şu anda Türkiye'de kamuoyu araştırmaları yapıyorlar. İşte en güvenilir kurum, bir zamanlar şu çıkıyordu, bir zamanlar bu çıkıyordu. Şimdi ''benim için en güvenilir kurumlardan bir tanesi "Hakemlik Müessesesi". Kendi zamanım için bu ifadeyi kullanamıyorum ama şimdi kullanabiliyorum. Yeteneği az olmak, korkak olmak başka bir şey; ön yargılı olup daha başka düşüncelerle maç yönetmek başka bir şey. Ben şimdiki hakemlerin çok temiz olduğuna inanıyorum" şeklinde konuştu.
"BİZİM ÜLKEMİZDE HAKEM ABLUKAYA ALINIYOR... KASIMPAŞA'DA BUNLARI GÖRMEYECEKSİNİZ""
Dünyada futbolun konuşulmasının başlıca sebeplerinin hakemler olduğunu bunun da futbolun doğasında olduğunu belirten deneyimli teknik adam, "Adaleti herkes istiyor, biz de istiyoruz. Zaten ''VAR'ın Türkiye'ye gelme nedenlerinden başlıcası ve dünyada rağbet görmesinin nedeni hakemlerin istemesi. Türkiye'de hakemlerin ''VAR'' sistemini istemesini ben anladım. Böyle bir ülkede bir ofsaytı, bir taçı kaçıran, yanlış düdük çalan bir hakem hakkında olumsuz bir kitap yazıyoruz. Bu hakikaten yenilir, yutulur bir şey değil. Yazık!Bu sistem gelmeden önce ben Cüneyt Çakır'la konuştum. Haklı olarak aynen söylediğime yakın şeyler söyledi. Belli konularda bu adaletsizliği ortadan kaldırıyor. Benim anlatmak istediğim şu; Dünyada futbol bu kadar çok konuşuluyorsa, bunun %80'i ya da daha fazlası maç sonrası hakem kararları ile ilgili. Sizi futbol konuşmaya zorlayan bir grubu meşgul eden şey, hakem kararları. Meşgul ederken adaletsiz olsun demiyorum ama şimdi ''VAR'' sisteminde dahi aynı görüşte olamadığım konular var. VAR birçok konuda yardımcı oluyor mu? Oluyor. Bunun zaman içerisinde çok daha çabuklaştırılması, bu adil kararların ortaya çıkması açısından doğru bir şey.
Yani futbolu fazla kesintiye uğratmayacaksın. Çok duruyor. Ama daha önce bahsettiğim gibi, biz üçümüz bir araya geldiğimizde bir hakem kararı üzerinde 3 ayrı fikri tartışabiliyoruz. Ve farkında olmadan bu seni futbol konuşmaya sevkediyor. Sen bu konuşmaları ortadan kaldıracaksın. Dolayısıyla futbol konuşulduğu zaman o kadar çok ilgi çeken spor dalı. Hatta bazen millet bekliyor.2-3 kişi televizyonda maç seyrediyor. Onun üzerinden tartışıyor. En fazla tartıştığı konu; vuruş tercihi neydi, bunu yapması lazımdı deyip onu konuşup geçiyor. Ama hakem kararında öyle değil. Hakemler kendilerini bir yerde bu yan faktörlerden veya bu baskıda, bu aslında baskı da değil, baskının üzerine çıkıyor, bazı şeyler. Neticede, hangi meslekte olursa olsun yanlış yapmayan insan olur mu? Al işte bir gazeteci arkadaşım bir değerlendirme yapıyor. Sonrasında takip ediyor, yanlış yapmışım diyebiliyor. Ben sahaya bir takım çıkarıyorum. Nasıl çıkarıyorum? Bir sürü çalışma yapıyorum, bakıyorum ki, o çalışma doğru bir çalışma değil. İnsanlar kendi yanlışlarını düzeltebiliyor. Ancak hakemler düzeltemiyor. Şöyle oluyor mu mesela? Maç sonunda diyorsun ki, ''Çok iyi oynadık aslında, nasıl verdik bu maçı anlamadım.'' Maçtan sonra seyredince "Ben başka maç mı seyrettim?" diyorsun. Tabi oluyor. İşte bütün bunlar futbolun içinde olan, hatta futbolun güzelliği olarak sınıflandıracağımız şeyler. VAR olmadan ben yaşadım. Doğru, yanlış. Bizim bir golümüz VAR kararıyla iptal oldu. Sonra golü iptal edilen futbolcu hakeme ekran işareti yaptı. Sarı kartı da vardı. Normalde atılması lazım. Avrupa'da bu VAR yok farketmiyor. Hakem düdüğü çaldığı zaman maksimum yanına yaklaşıp sözlü bir şey söyleyip devam ediyor. Bizde hakemi ablukaya alıyorlar. Ya böyle bir şey olabilir mi? Bakın Kasımpaşa'da bunları görmeyeceksiniz" açıklamalarında bulundu.