Güncelleme Tarihi:
Gül KABA/İSTANBUL, (DHA) - İZMİR'DE geçtiğimiz gün meydana gelen ve 22 mültecinin hayatını kaybettiği kaza, can güvenliği sorununu yeniden tartışmaya açtı. Ölümleri engellemek için yetkililere acil eylem planı önerisinde bulunan Sosyolog Doç. Dr. Nur Banu Kavaklı, "Statüleri netleşsin, güvenli geçiş hakları verilsin, ötekileştirici dil ve nefret söylemleri terk edilsin ve bu insanların Türkiye'de kalıcı oldukları kabul edilsin" dedi.
İzmir'de geçtiğimiz gün mültecileri taşıyan kamyon çaya devrildi. Kasasında aralarında çocukların da bulunduğu 22 kişi hayatını kaybetti, sürücü de dahil 13 kişi yaralandı. Mültecilerin, Ege kıyısından tekneyle Yunanistan'ın Samos Adası'na geçmek üzere kamyonun kasasında bulunduğu öğrenildi. Mültecilerin can güvenliği nasıl sağlanır? sorusundan yola çıkarak acil atılması gereken adımları sıralayan Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nur Banu Kavaklı, "Öncelikle mültecilerin Türkiye'deki statülerinin netleşmesi lazım. Şu anda Türkiye'de Suriyeliler geçici korunma statüsü altında, diğer mülteciler ise hukuken mülteci olarak kabul edilmiyorlar" diye konuştu.
"ÖTEKİLEŞTİRİCİ DİLİ TERK ETMELİYİZ"
Savaş ortamında, insani olmayan yaşam koşullarından kendilerini kurtarmaya çalışan insanlara güvenli geçiş hakkının sağlanması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Kavaklı, "Mültecilikten doğan haklar çok önemli. Başta çalışma izni olmak üzere eğitime, sağlığa erişim de öyle. Geçici koruma statüsü altındaki Suriyeliler eğitim ve sağlığa erişebiliyor ama bu diğer sığınmacılar için aynı şekilde işletilmiyor. Resmi bir şekilde çalışma izni olmadığında insanlar kayıt dışı çalışmak, kaçak işçi olmak zorunda kalıyor. Bu hem sömürüye sebep oluyor hem de devlet açısından ciddi bir kaynak kaybı anlamına geliyor. Sosyal medya ve kitle iletişim araçlarında kullanılan dile dikkat etmek lazım. Ötekileştirici ve nefret söylemini destekleyici dili terk etmeliyiz" ifadelerini kullandı.
HERHANGİ BİR SORUNDA SURİYELİLERİ ORADAN UZAKLAŞTIRMAK ÇÖZÜM DEĞİL
Bir yerleşim yerinde yerli halkla Suriyeliler arasında herhangi bir sorun yaşandığında çözüm olarak hemen mültecilerin oradan gönderilmesi anlayışının yanlış olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kavaklı, "Çünkü artık 7 yıldan uzun bir zamandır iki halk bir arada bulunuyor, ev sahibi-misafir algısının terk edilmiş olması gerekiyor. Her bir sorunda Suriyelileri oradan uzaklaştırarak bir çözüm bulunmaya çalışıldığında birlikte yaşama koşulları daha oluşamadan ortadan kalkmış oluyor" dedi.
ALMANYA'DAKİ TÜRKLER BENZETMESİ
Suriyelilerin kalıcı olduğunu kabul etmek gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Kavaklı, "Burada birlikte yaşanılacağının anlaşılıp, bunun iki halk için de barışçıl, insani ve adil koşullarda kurulması için önce kabul ardından mültecilik haklarının, ve duruma göre vatandaşlık imkanının da konuşulması gerekiyor. Almanya'daki Türkiyeli göçmenlerin durumunu bunu anlamak için iyi bir örnek. Onlar için talep edilen sosyal ve ekonomik hak ve imkanların burada Suriyeliler için de uygulanması gerekecektir" diye konuştu.
"SADECE AVRUPA'DAN GELENLER MÜLTECİ KABUL EDİLİYOR"
Türkiye'nin Cenevre Konvansiyonu'na koyduğu çekince nedeniyle sadece Avrupa ve batısından gelenlerin mülteci kabul edildiğini ve bunun yaşanan sorunlara yol açtığını söyleyen Doç. Dr. Kavaklı, "Şu anda Türkiye'de Suriyeliler geçici korunma statüsü altında, diğer sığınmacılar ise Türkiye’ye mültecilik başvurusu dahi yapamıyor.Bir kişi uluslararası hukuka göre mültecilik koşullarına haiz olsa dahi Türkiye’nin kendisini mülteci olarak tanıması için Avrupa ve batısından geliyor olması lazım. Öyle bir durum ki savaş aynı savaş,birey aynı birey ama Avrupa'nın doğusunda olduğu zaman mültecilik, sığınma hakkı sağlamıyor, bu temel bir sorun" diye konuştu.
2018 YILINDA BİN 839 MÜLTECİ HAYATINI KAYBETTİ
Dünya üzerinde Akdeniz hattının en tehlikeli geçiş hattı olarak kabul edildiğini belirten Doç. Dr. Kavaklı, "Mülteciler, Kuzey Afrika'dan İspanya üzerinden Avrupa'ya geçiş yapmaya çalışıyor. Bu hattın kullanılması sonucunda da geçiş yapmaya çalışırken yaşamını yitiren insanların sayısı korkunç derece fazla. 2018'in ilk 10 ayında bin 839, 2017'de 2 bin 832, 2016'da 3 bin 709, 2015'de 3 bin 177, 2014'te ise 3 bin 64 mülteci sadece Akdeniz üzerinden geçiş yaparken hayatını kaybetti" ifadelerini kullandı.
"SEYAHAT YÖNTEMLERİ İNSANCA DEĞİL"
Resmi rakamlara göre Türkiye'de 3 milyon 577 bin mültecinin yaşadığını söyleyen Doç. Dr.Kavaklı, "İnsanların pasaportlarını verip yasal yollarla tekneye, uçağa binip gitmesi mümkün olmadığı için kaçak yollardan geçmeye çalışıyor. Böyle olunca da hem güvensiz bir şekilde canlarını tehlikeye atıyorlar hem de ellerindeki sınırlı maddi imkanları tüketmiş oluyorlar. En son İzmir'de yaşanan olay buna örnek. Bu insanca bir seyahat yöntemi değil" dedi.
"TOPLUMDA YANLIŞ VE EKSİK BİLGİLENDİRME VAR"
Devlet tarafından Suriyeli vatandaşlara sağlandığı söylenen birtakım hakların toplumda olumsuz algı oluşturduğunu fakat birçok söylentinin yanlış ve eksik olduğunu ifade eden Doç. Dr. Kavaklı, "Suriyeli vatandaşlara tanındığı konuşulan aslında doğru olmayan pek çok ekonomik imkandan tutun da devlet eliyle yapılan yardımlara kadar yanlış ve eksik bilgilendirme söz konusu.Bu özellikle yoksulluk çeken insanlarda ekonomik rekabet hissini de doğuruyor. Türklere, 'benim hakkım olan şeyi neden devlet onlara veriyor' diye düşündürüyor. Söylentiden ibaret böyle durumlar bile günlük hayatta negatif tavırlara ve ötekileştirmeye neden oluyor" diye konuştu.