Güncelleme Tarihi:
Selin GÜRSEL / İSTANBUL, (DHA) – KANSER hastalığının bütün vücudu ilgilendirdiğini ve tedaviye bağlı olarak ağızda oluşan değişikliklerin hastanın hayat kalitesini etkileyecek önemli sonuçlar ortaya çıkartabildiğini ifade eden Diş Hekimi Prof. Dr. Semih Özbayrak, “Kanser tedavisine başlayacak olan hasta, tedaviden en az 2 hafta önce bir diş hekimine görünmeli” dedi.
Kemoterapi veya baş ve boyun bölgesine radyoterapi uygulanacak olan hastaların bu konuda özellikle dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Altınbaş Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden Prof. Dr. Semih Özbayrak, “Tedavilerin bütün ağzı kaplayan mukoza, diş etleri, tükürük bezleri veya çene kemiği üzerinde olumsuz etkisi oluyor. Bu etkiler tedaviye bağlı olarak çok ciddi tablolar ortaya çıkartabilir” dedi.
Ağız bölgesinin hastalar için önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Özbayrak, “Yaşamla ilgili kafasında çok büyük soru işaretleri olan bir hastanın ağzında hayat kalitesini etkileyen sıkıntıların meydana gelmesi hiç istemediğimiz bir şey. Çünkü ağız her şeyden evvel göze hitap eden bir bölge. Hastalar, ağız içinde ve çevresindeki değişiklikten karşıdaki insanın etkilendiğini bildiği için bu konuda sıkıntı yaşayabiliyorlar” diye konuştu.
PROBLEM YARATACAK TÜM DURUMLAR ORTADAN KALDIRILMALI
Rahatsızlık veren problemlerin olmamasını sağlamak ya da olacak olan değişiklikleri en aza indirmek için hastanın, kanser tedavisine başlamadan en az 2 hafta önce üniversitelerin diş hekimliği kliniklerine gitmesinin uygun olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özbayrak, konuşmasına şöyle devam etti:
“İleride tahriş yapabilecek protez vurukları, taşkın kenarlı dolgu, diş taşları, eksik kanal tedavileri, kök ucu iltihaplı dişler, çevresinde kemiği erimiş dişeti iltihabı ya da apseli dişler gibi faktörlerin uzaklaştırılması lazım. Çünkü kanser tedavisi, ağız mukozasının doku direncini düşürdüğü için orada iltihabi değişikliklerin başlamasına veya ilerlemesine ve kemiğe inmesine neden olabilir. Eğer hastanın yarı gömük 20 yaş dişleri varsa, ileride infeksiyona neden olacağı için çekilmesi lazım. Bir dişin etrafındaki cep derinliği 5 milimetreden fazlaysa o dişin çekilmesi lazım, 4 milimetreden az ise o zaman da küretaj düşünülebilir. Çene kemiğinde kök parçası, iltihabi doku veya kist gibi değişiklikler var ise tüm bunların önceden temizlenmesi lazım. Hastanın genel direncine bağlı olarak kanal tedavisi gibi yöntemlerden uzak durmak ve dişi kaybetmeyi göze almak lazım. Eğer cerrahi bir müdahale yapılacaksa mutlaka antibiyotik koruması altında yapılmalı. Bunlar için de bütün çeneyi gösteren panoramik bir röntgenle işe başlamak gerekir.”
“DİRENCİ DÜŞEN HASTADA AĞIZ İÇİNDE CERRAHİ MÜDEHALE UYGULANMAMALI”
Bu noktada diş hekimleri ile onkologların birlikte hareket etmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Özbayrak, “Kanser tedavisinden minimum 2 hafta öncesinde tüm bu işlemlerin bitmiş olması lazım, çünkü özellikle kemoterapide, 1-2 hafta içerisinde kemik iliği baskılandığı için genel direnç düşüklüğü yaşanıyor. Direnci düşen hastalara ağız içinde diş çekimi, dişeti müdahalesi, diş taşı temizlemesi gibi kanamayla ilgili müdahaleler uygulamak çene kemiğinin iltihaplanmasına kadar varabilen sonuçlar ortaya çıkartacaktır” dedi.
BAZI DURUMLARDA HASTANIN ÖLÇÜLERİ ÖNCEDEN ALINABİLİR
Diş ölçülerinin gerektiği durumlarda mukozayı tahriş etmemek için kanser tedavisinden önce alınabileceğini ifade eden Prof. Dr. Özbayrak, “Özellikle çocuk hastalarda daimi dişler çıkmadıysa ve radyoterapi uygulanacaksa sürmemiş olan dişler de etkilenir. Bu sebeple dişler için kurşun koruyucular yapılabilir. Bunlar için de ölçülerin önceden alınıp hazırlanması lazım. Tedaviden sonra yetişkin hastalar hareketli bir protez kullanacaksa, ölçülerinin önceden alınması lazım çünkü kaslarda sertleşme olabilir ve hasta ağzını açamayabilir” diye konuştu.
“AĞIZDA EN ÇOK MANTAR İNFEKSİYONUNA RASTLANIYOR”
Tedavi sürecinde yapılabilecekler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Özbayrak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hasta radyoterapi görecekse ve ağzında büyük metal parçalar varsa, radyasyon yansıyacağı için bunların çıkartılması düşünülebilir. Çok büyük köprüler, çok fazla amalgam dolgu varsa diş hekimi bunları beyaz dolgularla değiştirmeyi değerlendirmeli. Ağız mukozasında tedaviye bağlı iltihap ortaya çıkabilir. Çünkü hücre yenilenme döngüsü zarara uğrar. Bölgeyi koruyacak gargaralarla bunlar önlenmeye çalışabilir. Direnç düşüklüğünde ağızda en çok mantar infeksiyonuna rastlanır. Uçuk ve zona atakları olabilir. Radyoterapi uygulanacak hastalarda, tükürük bezleri etkilenir ve ağız kuruluğu problemi ortaya çıkabilir. Çene kemiğinin beslenmesini bozulması ve canlılığını kaybetmesi söz konusu olabilir. Radyoterapi görmüş bir hastanın diş ipi kullanmaması lazım. Çünkü ipin yaptığı bir zedeleme bile bu iltihabi durumun diş etinden başlayıp çene kemiğine inmesine neden olabilir. Hastanın hayatı söz konusuyken böyle bir yan etki olacak diye bu tedavilerden vazgeçmek mümkün değildir. Onun için diş hekimliği bakımından gerekli önlemleri almak şarttır.”
TEDAVİNİN ETKİLERİ ÇOK SONRA ORTAYA ÇIKABİLİR
Tüm bu tedavilerden sonra hiçbir problem olmasa dahi senede en az 3 kere diş hekimi kontrolüne gitmek gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Özbayrak, “Baş ve boyun bölgesinde hem yumuşak hem de kemik dokusuyla ilgili tüm kanser türlerinde ve ayrıca meme, prostat, akciğer gibi özellikle kemiğe metastaz yapma ihtimali olan kanser türlerinde bu konuya dikkat edilmelidir. Kanser tedavisinin olumsuz etkileri, tedaviden 5-6 ay veya seneler sonra ortaya çıkabilir. Bu nedenle bir hastanın ‘Ben tedavi oldum ve hiçbir şey olmadı’ demesi yanlış olacaktır. Bu bakımdan hastanın diş hekimliği bakımdan kontrolü önemlidir” dedi.