Güncelleme Tarihi:
Gülseli KENARLI – Harun UYANIK / İSTANBUL, (DHA) AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “Bugün hala ana muhalefet lideri, 15 Temmuz gibi bir kırılmadan sonra anayasanın hükmü gereği meclis iç tüzüğünün bir sonucu ve gereği olarak ilan edilmiş OHAL’i, 20 Temmuz’u ‘bir sivil darbe’ olarak nitelendiriyorsa işte bu noktada bizim durup düşünmemiz gerekiyor” dedi.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Türkiye Hukuk Platformu tarafından düzenlenen “Uluslararası Darbe ile Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu”na katıldı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde düzenlenen sempozyuma, AK Parti Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Irak eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi de katıldı.
Programın birinci oturumunda Mahir Ünal, şöyle konuştu:
“Bizim vesayetle siyasetin genetiğini çok iyi ayrıştırmamız gerekiyor. Çünkü vesayetle siyasetin bir arada olması düşünülemez. Hani diyorlar ya, ‘bu yapının siyasi ayağı nerede, bu yapının siyasi ayağı neden açıklanmadı?”. İşin doğası gereği vesayet oluşturmak isteyen odaklar siyasetin içerisinde, siyasetin ilkelerini yaşayamazlar. Bir vesayet odağının barınması mümkün değildir. Siyasetin doğası buna müsaade etmez. O yüzden bu yapı siyasetin içerisinde belli noktalarda her yere sızdığı gibi bulunmuş mudur? Siyasetin içerisine girme çabası göstermiştir. Ama siyasetin içerisinde tutunma imkanı bulmamıştır. Neden? Çünkü siyaset herhangi bir şekilde vesayet üretmek isteyen bir yapıyı doğası gereği kendi içerisinde barındırmaz. 17-25 Aralık sonrası özellikle sivil toplum örgütü görünümlü bu yapının maskesinin düşmesiyle beraber AK Parti yaptığı kongreler, yerel ve genel seçimlerle bu yapıya dönük ciddi bir hassasiyet geliştirdi. Ve bu yapının tasfiyesinde sadece siyasette değil, bütün alanlarda tasfiyesiyle ilgili ciddi bir mücadele başlattı. Daha doğrusu bu mücadelenin taşıyıcılığını üstlendi. Çünkü 17-25 Aralık’tan sonra hatırlayalım Recep Tayyip Erdoğan, 'paralel devlet yapısı' olarak isimlendirdiği ve her defasında paralel yapının tehdit ve riskleri üzerinden bunları bir terör örgütü olarak nitelendirdiğinde; bunları son derece masumane bulan ve bunların finans kuruluşları önünde adeta kalkan olan bazı siyasiler vardı. Bu siyasilerin bunu neden yaptığını burada tartışmayacağım. Ama bildiğimiz bir şey var ki bazen demokrasinin güvenliği siyasi hassasiyetler üzerinden doğal olarak bir siyasi akıl şeklinde devlete yansır. Zaten devlet aklı dediğimiz şey bir siyasi aklın ürünü değilse o devlet aklı kaçınılmaz olarak vesayet üretir. Yani milletin iradesi dışında o devlet aklı, başka akılları temsil ediyor demektir. Bizim için devlet aklı kıymetli bir şeydir. Bir ağırlığı, bir merhameti, bir adaleti temsil eder. Ama siyasetin ve milletin hassasiyetlerini, toplumsal talepleri ve ihtiyaçları bir siyasi akıl olarak devlete yansıtmıyorsanız ve o siyasi akıl bir devlet aklı dönüşmüyorsa, o devlet aklı kaçınılmaz olarak vesayet ve zulüm üretir. O siyasi akıl Recep Tayyip Erdoğan’ın dilinden ve mücadelesinden bu hassasiyeti ifade ettiğinde maalesef bunun abartıldığı söyleniyor. "
“BURADA BAŞKA BİR ŞEY ARAMAK GEREKİYOR”
Ünal, şöyle devam etti:
“Şimdi yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. Siyasi açıdan yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. 15 Temmuz yaşanmış, 15 Temmuz gibi bir gece yaşanmış, bunun sonucunda her şey çok ayan beyan ortaya çıkmış, uluslararası boyutu, içeride ve dışarıdaki bağlantıları hukuki anlamda bir açıklığa kavuşmuş. Bugün hala eğer birileri 15 Temmuz ile ilgili hem siyaset üzerinden hem medya üzerinden bir itibarsızlaştırma oluşturuyor ve biz daha 15 Temmuz gecesinin sabahı şehitlerimizi konuşmak ve acılarımızı konuşmak için yeni nefes almışken birileri ‘köprüde siz askerleri katlettiniz’ diye söylüyorsa, burada başka bir şeyi de aramak gerekiyor. 15 Temmuz ruhuna millet geçen yıl ve bu sene muhteşem bir coşkuyla cevap veriyor ve sahip çıkıyorsa, bu aslında şu anlama geliyor; bizim daha üst düzeyde toplumsal mutabakatın bir üstü olan siyasal mutabakat düzeyinde yeterince 15 Temmuz’a sahip çıkmadığımızı gösteriyor.”
“BU NOKTADA BİZİM DURUP DÜŞÜNMEMİZ GEREKİYOR”
Mahir Ünal, “Bugün hala ana muhalefet lideri, 15 Temmuz gibi bir kırılmadan sonra anayasanın hükmü gereği meclis iç tüzüğünün bir sonucu ve gereği olarak ilan edilmiş OHAL’i, 20 Temmuz’u ‘bir sivil darbe’ olarak nitelendiriyorsa işte bu noktada bizim durup düşünmemiz gerekiyor” dedi. Ünal, “O gece tabii ki AK Parti’ye saldıracaklardı. Çünkü bu darbe bizzat siyasetin kendisine dönük bir darbeydi” diye konuştu.
“YABANCI PARMAĞI OLMADAN HAREKETE GEÇMİŞ OLAN HİÇBİR DARBE VE MUHTIRA TEŞEBBÜSÜ YOKTUR”
Ardından söz alan AK Parti Yozgat Milletvekili ve eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “15 Temmuz Türk halkının darbecileri ve darbecilere destek veren bütün ülkeleri yendiği gündür. Çünkü Türkiye’de yapılmış bütün darbeler bazı ülkelerin talimatıyla onlara taşeronluk yapan, onlara itaat eden asker içinde, asker dışında güçler tarafından yapılmıştır. Yabancı parmağı, yabancı talimatı olmadan harekete geçmiş olan hiçbir darbe ve muhtıra teşebbüsü yoktur. Onun için sadece FETÖ’nün, onun terörist başının, terörist güçlerinin yenilmesi değildir. Onu kucağında besleyen ve himaye eden, destek veren bütün güçlerin de yenilmesidir 15 Temmuz. Türkiye’de darbe ve muhtıra rüyası görenlerin, bundan sonra darbe ve muhtıraya teşebbüs ettikleri takdirde her şeyin kabusa dönüşeceğinin somut göstergesi olmuştur” dedi.
(FOTOĞRAF)