"Kentlerde iklim değişikliği ile ilişkili riskler artıyor"

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2017 15:11

"Kentlerde iklim değişikliği ile ilişkili riskler artıyor"

Haberin Devamı

İstanbul, 18 Temmuz (DHA) - En son yayınlanan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 5. Değerlendirme Raporunda “Kentlerde, iklim değişikliği ile ilişkili riskler (artan deniz seviyeleri, fırtınalar, ısıl stres, aşırı yağışlar, iç bölge ve kıyı seller, heyelanlar, kuraklık, susuzluk artışı, su kıtlığı) artmaktadır ve bu risklerin, insanlarla birlikte yerel ve ulusal ekonomiler ile ekosistemler üzerinde geniş olumsuz etkileri bulunmaktadır” deniliyor. IPCC aynı zamanda 1950lerden beri artan meteorolojik afetlerde iklim değişikliğinin önemli katkısı olduğunu düşünüyor.
2014 yılında yayımlanan, “2013 Yılının Aşırı Hava Olayları” adlı raporda, Türkiye’nin de bulunduğu Güney Avrupa bölgesindeki yoğun yağışların iklim değişikliği ile ilgili olduğunu gösteren bulgular yayınladı. Bu raporda, anormal yağışların olduğu 2013 kışı ile iklim değişikliği ilişkilendirilmişti.
Bilimsel araştırmalar, iklim değişikliğinin Akdeniz bölgesinde yaz aylarında gerçekleşen aşırı yağışların şiddeti ve boyutunda artışa neden olacağını gösteriyor. İklim değişikliğinin aşırı yağışları nasıl etkileyeceğini gösteren modellemeler, Akdeniz havzasının iklim değişikliğine karşı özellikle savunmasız olduğunu ortaya koyuyor.
İklim değişikliği yüzünden, havanın artan nem tutma kapasitesi yağışların daha şiddetli bir biçimde yaşanmasına neden oluyor. Özellikle içinde bulunduğumuz Akdeniz havzasında yaz yağışlarının şiddetleri giderek artıyor. 
Türkiye’de iklim değişikliği ve aşırı hava olayları arasında ilişkiye dair çok az araştırma olsa da bu çalışmaların sayısı giderek artıyor. 2017 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Ahmet Öztopal “Aşırı Yağışlar, Türkiye için iklim değişikliği senaryo değerlendirmesi” çalışmasında iklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerini inceledi.  Çalışmada, yakın gelecekte (2060 yılına kadar), iklim değişikliği yüzünden, İstanbul’un da bulunduğu bölgede, aşırı yağışların artacağını ortaya konuluyor.
 Benzer bir biçimde, iklim kaynaklı afetlerin İstanbul’un da aralarında bulunduğu 19 şehirde önemli ekonomik kayıplara yol açacağını ortaya koyan çalışmalar da bulunuyor. Bu araştırmalardan Mart 2017’de yayınlanan bir çalışmaya göre, “İstanbul ve İzmir iklim değişikliği yüzünden en çok mali kayba maruz kalacak ilk üç şehir arasında gösteriliyor. İstanbul, 2030 yılında, yıllık ortalama 201 milyon dolar hasar ile yüz yüze kalacakken, bu rakam, fosil yakıtlardan vazgeçilmez ve dolayısıyla iklim değişikliği durdurulamaz ise, 2100 yılında yıllık 10 milyar dolara kadar çıkıyor.”
Türkiye’den uzmanlar da karşı karşıya kalınan afet durumlarının iklim değişikliği ile ilişkili olduğunu söylüyorlar.
 Stockholm, Kraliyet Teknoloji Enstitüsü’nden Dr. Ethemcan Turhan ,  “İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil onu aşmak için derhal arttırılmalı. Bu konuda politika yapıcılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez. Yani bizim özelimizde hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz. Ayrıca, uyumun gerçek olması için sınıf, toplumsal cinsiyet, eğitim ve yaş gibi mevcut hassasiyetlerin gözetilmesi gerekiyor. 2009’da yaşanan selde bir minibüsün arkasında can veren yedi kadın işçiyi hatırlayalım. Adalet uyumun merkezinde olmalı.” diyor.
ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi ve iklim bilimci Arif Cem Gündoğan, İstanbul’da yaşananların hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşmei hem de iklim değişikliğine uyum politikalarının eksikliği sebebiyle yaşandığını söylüyor. Gündoğan sözlerine devam ederek, “Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi “doğal” bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla “doğal” değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz. Bilim insanları özellikle 2000’li yılların başından bu yana insan kaynaklı iklim değişikliğinin sel, sıcak hava dalgası, kuraklık, fırtına gibi aşırı hava olaylarını nasıl etkilediğini araştırmaktalar. Bunu kısaca “atfetme” araştırmaları olarak özetleyebiliriz. Atmosferin kompleks dinamikleri arasında tekil olayların iklim değişikliği ile bağlantısını doğrudan kurmak zor olsa da bilim insanları iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarında kilit öneme sahip sıcaklık, nem gibi parametreleri değiştirdiği; bu durumun da doğru tedbirler alınmadığı takdirde bugün İstanbul’da yaşananlara benzer vakaların dünyanın her yerinde sayısını ve şiddetini arttıracağı üzerinde hem fikirler.” derken, kalkınma, şehirleşme, afet yönetimi ve iklim politikalarının da bu sebeple bilim temelli, sosyal adaleti gözeten ve kağıt üzerinde kalmayan politikalar olması gerektiğini ifade ediyor.
 Avrupa İklim Eylem Ağı’ndan  Elif Gündüzyeli ise, “Bugün İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak. Göz göre göre Paris Anlaşması etrafında pazarlık yapılması kabul edilemez. Türkiye gibi henüz anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak 1.5C derece hedefi hizasında ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli, şirketler ve bankalar da bir an önce portföylerini fosil yakıtlardan temizlemeliler.” dedi.
 Cansın Ilgaz – 350 Türkiye’den Can Ilgaz, iklim değişikliğinin uzak gelecekte yaşanacak bir afet olmadığının belirterek, “Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak.” diyor ve daha fazla geç kalmadan, adil, özgür, temiz, yenilenebilir enerji üretimine geçilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!