Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA) - YAPILAN araştırmalara göre meme kanseri vakasında ciddi artışlar gözlendiği belirtiliyor. Birçok sebebe bağlanan bu artışın sebeplerinden biri olarak da kozmetik ürünlerin kullanımının artması gösterilirken, Prof. Dr. Selin Kapan bu konuda kesinleşmiş bir verinin olmadığını ifade etti.
İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Florya Hastanesi Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Selin Kapan, “ ‘Kozmetik ürünler kanser yapıyor’ iddiası yıllardır konuşulan bir konu. Kozmetik ürünlerin içeriğinde bulunan ‘paraben’ adlı maddeden dolayı bu iddialar ortaya atılıyor. Ayrıca yine bu ürünlerde bulunan koruyucu katkı maddeleri, ambalaj ve kutularında bulunan BPA’lar elbette insan sağlığına zararlı maddeler. Ancak yapılan deneysel çalışmalar ve araştırmalarda bu konuda tam olarak kanıtlanmış bir şey yok” dedi.
“TEKNOLOJİ GELİŞTİ, TEŞHİS KOLAYLAŞTI”
Meme kanserinin, meme dokusunun en yoğun olduğu dış-üst katmanda oluştuğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kapan, “Deodorant gibi kozmetik ürünlerin bu bölgeye yakın olarak kullanılması, doğal olarak akıllarda böyle soru işaretlerine sebep oluyor. Öte yandan gelişmişlik düzeyiyle kozmetik ürünler kullanımının artması da, gelişmiş ülkelerde meme kanseri vakasının artışıyla paralel olarak bir şüphe yaratıyor haliyle. Ancak gelişmişlik hususunda göz önünde bulundurulması gereken bir konu daha var: Günümüzde görüntüleme teknolojisi çok gelişti” şeklinde konuştu.
Bu teknolojinin gelişmiş ülkelerde daha ulaşılabilir bir hal aldığını ifade eden Prof. Dr. Kapan, “Dolayısıyla meme kanserinin teşhis edilmesi eskiye nazaran daha kolaylaştı. Eskiden bir hasta meme kanseri olduğunu dahi bilemeden yaşamını yitirirken, bugün aynı bulgulara sahip bir hastaya, bu teknikler sayesinde rahatlıkla meme kanseri teşhisi koyabiliyoruz. Biraz da bu nedenle meme kanseri vakaları 45 yaş üstü kadınlarda görülürken artık 20’li yaşlara kadar indi. Çünkü hem yaşam süremiz uzadı ve gelişen görüntüleme teknikleri sayesinde benzer bir hastalığın taramasını yaparken meme kanserini de yakalayabiliyoruz” dedi.
“KADINLARDA ÇOK DAHA FAZLA GÖRÜLÜR”
Meme kanserinin yüzde 70 oranında ‘kadınlık hormonu’ olarak bilinen östrojen hormonu esaslı bir kanser türü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kapan, “Bu nedenle meme kanseri, kadınlarda erkeklere göre çok daha fazla görülür. 100 kadın vakaya karşılık 1 erkek vaka görülür diyebiliriz” dedi.
“GENETİK YATKINLIK DA ÖNEMLİ BİR ETMEN”
Meme kanserinin gelişmesindeki temel faktörleri ‘hiç doğum yapmama veya geç doğum yapma ve az emzirme’ olarak özetleyen Prof. Dr. Kapan, “Endüstriyel etkenler, sentetik ürünlerin kullanımının artması, çevre kirliliği gibi etmenler de çevresel faktörlerdir. Ancak çok çocuk sahibi olanlarda da meme kanseri görülebiliyor. Ayrıca genetik yatkınlık da önemli bir etmen. Meme kanseri vakalarının yüzde 9’unda genetik yatkınlık söz konusu oluyor. Ailede bir veya birden fazla 35 yaş altı kişilerde meme kanseri görülmesi, eş zamanlı rahim kanseri bulunması veya ailede erkek meme kanseri bulunması durumlarında, hastada erken yaşta meme kanseri gözüktüğünde, her iki taraflı meme kanseri saptandığında genetik tarama yapılması gerekir” şeklinde konuştu.
“HER KADIN AYDA EN AZ BİR KERE KENDİSİNİ MUAYENE ETMELİ”
Yapılan araştırmalara göre 2015 yılında 27 bin kadının kanser nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıklayan Prof. Dr. Kapan, “Bu 27 bin kadından 4 bini meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi Başkanlığı, 20 yaş üstü her kadının ayda en az bir kere meme kanseri açısından kendisini muayene etmesi gerektiğini ifade ediyor. Yılda bir kez doktor muayenesi, 40 yaş üstü kadınlar için de yılda bir kez mamografi öneriyor. Bu önerilere uyulduğunda meme kanserinden hasta kaybı yüzde 30 oranında azaltılmış oluyor” dedi.
‘Kendi kendini muayene’ işleminin detaylarını da aktaran Prof. Dr. Kapan konuşmasına şöyle devam etti:
“20 yaş üstü her kadın, âdet gördüğü sürece, menstrual dönemin bitiminden 4 ilâ 5 gün sonra ellerinin iç tarafıyla her iki memenin arka göğüs duvarına bastırarak küçük dairesel hareketlerle kendi meme muayenelerini yapabilirler. Bunu düzenli olarak yaptıklarında kendi meme haritalarını kolaylıkla çıkartabilirler. Memede fark edilen her kitlenin kanser anlamına gelmiyor. Burada önemli olan o kitlenin boyutu, şekli, sabit ve ya hareketli bir şekilde olup olmadığıdır. Memelerde görülen ‘kist’ dediğimiz su dolu, küçük kitleler genellikle iyi huylu kitlelerdir. Fakat her durumda meme konusunda deneyimli cerrahi uzmanına danışmak şarttır. Memede kanlı akıntı, meme başı çekilmesi, portakal kabuğu görünümü meme kanserinin ileri evrelerdeki belirtileridir. Meme kanserinin ilk belirtisi ağrısız 1-2 santimetrelik kitlelerdir. Bu kitlelerin oluşumu da 1-2 yıla tekabül eder.”
“ETKİLEYEBİLECEK SENTETİK HER TÜRLÜ NESNEDEN UZAK DURMALI”
Kadınların meme kanserinden korunmak için östrojen hormonunu etkileyebilecek sentetik her türlü nesneden uzak durmaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Kapan, “Bu sefer de akıllara şöyle bir soru geliyor, doğum kontrol hapları meme kanseri yapar mı? Hayır, doktor kontrolünde ve kısa süreli kullanımlarda kansere sebep olmaz. Çünkü bu haplarda östrojen hormonu minimal düzeydedir. Esas önemli olan menopoz sonrası kullanılan haplardır” dedi.
ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ
Prof. Dr. Kapan, “Ne kadar erken teşhis koyulursa tedavi süreci o kadar kısa ve hasta için de daha az travmatik olur. Meme alımı ve koltuk altı kazıma işlemi yapılmamış olur. Sadece kitle çıkartılır ve kolay bir tedavi yapılır. Önemli olan hastanın ve memenin korunmasına yönelik bir tedavi yapılmasıdır” şeklinde konuştu.
(FOTOĞRAF)