İYİ Parti/Ayfer Yılmaz: Seçimin en büyük bileşeni ekonomi

Güncelleme Tarihi:

İYİ Parti/Ayfer Yılmaz: Seçimin en büyük bileşeni ekonomi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2018 17:22

İYİ Parti/Ayfer Yılmaz: Seçimin en büyük bileşeni ekonomi

Haberin Devamı

Hilal Sarı / İstanbul, 18 Nisan (DHA) – İYİ Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ayfer Yılmaz, Türkiye ekonomisi ve İYİ Parti’nin iktidara gelirlerse uygulayacakları ekonomi politikalarına ilişkin basın toplantısında “Seçimin en büyük bileşeni ekonomi” dedi.

Bir dönem devlet bakanlığı da yapan ve uzun yıllar Hazine’de çalışan Yılmaz, şöyle konuştu:

“Bugün aslında JP Morgan raporunu, Avrupa Parlamentosu’nun raporunu konuşacaktık. Hızla batıdan ve Avrupa Birliği’nden uzaklaşıldığına dair konuşacaktık. Ama anda sihirli bir maymuncukla bir bilinmeze götürüldük ve seçim konuşmaya başladık. Ve bu seçimin en büyük bileşeni ekonomi.

“Elimizde iki önemli enstürman var ve biz bu enstrümanları kullanırken hata yaptık. Birincisi Merkez Bankası’nın özerkliğini korunmalıydı. İkincisi ise güçlü bankacılık sistemimiz üzerinden siyaset yapmamalıydık.

“Finans kesimi aslında sanayi kesimiyle birlikte en uyumlu çalışması gereken sektör. Ama biz finans kurumlarıyla sanayi kurumlarını karşılıklı koyduk.

“Enflasyon ve yükümlülükleri iyi ayarlamak lazım. Bir ülkede sanayi sektörünün faaliyet dışı karlarının arttığını görüyorsanız faaliyetler artmıyor yatırımlar artmıyor anlamına gelir.

“Orta gelir tuzağındayız deniliyor devamlı. Orta gelir tuzağında değiliz, geliri  oluşturan bileşenlerde tuzak; orta teknoloji tuzağındayız. Biz ekonomideki yapıyı değiştirdiğimiz anda, orta gelir tuzağının üzerine çıkarız zaten.

“Siyaseten şu anda geçmişteki şeyler söyleniyor. Enflasyon yüzde 5 olacak diyoruz kaç yıldır. Gerçekçilik burada önemli. Piyasa yapıcıların bu konuda son derece duyarlı olması gerekiyor.

“’Faizler her kötülüğün anasıdır’ anlayışı bitmeli.

“Merkez Bankası neden özgür olmalı? 0.25’lerle ABD Merkez Bankası’nın yaptığı gibi dinamik bir para politikasını uygulayabilirsiniz ve piyasa rasyonel şekilde yapıldığını algılayınca buna alışır ve dengelenir. Bir risk olarak algılanmaz.

“Sanayici der ki faizler yüksek, borçlanamıyoruz. Şu anda dedikleri ise ‘ne kadar yüksek faiz ödesek bile teminatımız yok Bankalar kredi vermiyor’”

“Bizim ekonomide ülke olarak en kötü yılımız 98 yılıydı. İmalat sanayinin GSYH’deki payı yüzde 22.5’ti. Şu anda yüzde 16. Bu iniş sırasında GSYH dolar bazında 951 milyar dolardan 851 milyar dolara indi. Kapasite kullanımı son dört yıldır yüzde 78-79’da tıkandık.

“Gençlerin umutsuzluğu beni tekrar siyasete itti. ilk tüzük maddesi Atatürk ilkeleriyle ve demokrasiyle başlayan bir parti kurulunca ben de kurucu ortak oldum.

“Hukukun üstünlüğü olmazsa ekonomide hiçbir şey yapamazsınız. IMF de söyledi. AB de söyledi. Özgürlüğün olmadığı bir yerde yatırım yapar mısınız?

“İhtiyaç ne? İşsizlik yüksek – TÜİK verisi doğrudur eğridir diye konuşmuyorum. 15-24 yaş arasında, ne okula ne de işe giden yüzde 25’lik bir kesim var. O da belirlenen. Bunlara bir iş alanı açmanız gerekiyor, bunun için de yeni yatırıma ihtiyacınız var. Geleneksel sektörleri teknolojiyle buluşturmak gerekiyor.

“Sanayi 4.0’ı tatlandırıcı olarak konuşuyoruz ama gerçek bu!

“Hem know-how, hem teknoloji hem de sermaye açısından ortaklıklarla, sadece know-how olabilir, çeşitli modellemelerle yatırım alırsınız.

“Hangi iktidar gelirse gelsin, sanayicisinin önünü açmak zorundadır. Ama 2002 yılında dış borcumuz 85.5 milyar dolardı. Ocak 2018’e geldiğimizde bu 481 milyar dolara çıktı.

“Bu borçluluğu neye yatırdık? Ara malı ithalatına devam ettik. Büyümenin tüketim bazlı olması onu gösterir. İmalat kapasitesi de artmadı. Tek elimizde kalan seçenek borcu borçla kapatmak. Faliyet dışı karlılığın da artmasıyla bu sonuca geldik.

“Bu borcu kim gelirse gelsin, ödeyeceğiz. Bu tespiti yapmamız nedeni gerçeği bilerek çıkmak.

“Bütün mesele ekonomi dinamiğini çıkartırken, kapsamlı olmak.

“Zamanında hazinede çalışırken, üç aylık bonoya yüzde 50 getiri vermiş kadınım. Yüzde 49.5 başarılı olmamıştı, psikolojik sınır 50 imiş. Cumhuriyet tarihinin tek yüzde 50’lik bono ihalesidir. Ama ben o gün o kararı vermeseydim, şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan o koltuğunda olamazdı.

“Demokratik düzenle ekonomi tekrar rayına girer.

“Suriye’yi BM’de kim temsil ediyorsa bizim de muhatabımız odur. Yanlışları olabilir. Bana terör getirirse karşı durmalıyım ama ona karşı ve onunla – Esad’la direk görüşülmesine gerek yok – kurumlarınız var.

“Dünya Merkez Bankaları para pastı. Krediler geldi. Biz ne yaptık ? Sanayi  altyapısı, tarım altyapısı? Araba alsın ucuz kredi verdik.

“Tükettiğimiz gıda dahil herşey için dışardan borç aldık. Borcu borçla çevirmek zorunda bir hale gelip şimdi de 'dövizdeki yükseliş dışarının baskısı bize' demeye başladık.

“Büyüyoruz ama rahmet bizi ıslatmıyor: 2002 yılında nüfusun yüzde 1’ GSYH’nin yüzde 36’sını alıyordu – şimdi yüzde 54’ünü alıyor.

“Kamu Özel Sektör İşbirliklerinde bir taraftan alıp diğerine kaynak sağlıyorsunuz.

“2013 sonrası teşviklerde sorun var. Müteahhitlere verilen teşvikler, satır aralarına yerleştirilen şirketler.

“Bunca teşvik için illa iflasları mı beklememiz gerekirdi? Vatandaşlara kentsel dönüşüm deyip kurumsal yapıları dışında bıraktılar. Yapan müteahhit iflas ettiğinden sokakta kaldılar. Yaş ortalamaları da yüksek. Bir garantileri yok.

“Twitter’dan iflasını açıklayan inşaat şirketi de var. Bir tarafta finans kesimi, bir tarafta vatandaş. Vatandaş kredi aldı. Sistemin bozuklukları sadece bir taraftan değil. İnşaat tek başına değil ki, zincirleme alt sektörleri var bunun – 220 alt sektör var diye övündük." (Fotoğraflı)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!