Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA) -MEDİPOL Mega Üniversite Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr. Yıldırım Ahmet Bayazıt “İşitme kaybı artık bir sorun olmaktan çıktı diyebiliriz. Kaynak aldığı bölge ve sebebe göre ve işitme kaybı şiddetine göre alternatif çözümler bulmak ve uygulamaları artık mümkün hale gelmiştir. Bu nedenle hastaların mevcut tedavi alternatiflerini kabullenmesi ve vakit kaybetmemesi gerekiyor” dedi.
3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü kapsamında bilgiler veren Prof. Dr. Bayazıt, biyonik kulak, beyin sapı implantı ve işitme testlerinin önemini anlattı.
İşitme kaybının doğumda en sık karşılaşılan problem olmakla birlikte her yaşta ortaya çıkabileceğini anlatan Prof.Dr. Bayazıt, “Doğuştan gelen işitme kayıpları erken dönemde uygun şekilde tedavi edilmelidir. Aksi takdirde konuşma da gelişmez. Kişi ne kadar iyi duyarsa o kadar iyi konuşur. Doğuştan işitme kayıplarının yüzde 60’ı genetik nedenlere bağlıdır. Kalan yüzde 40'ı ise anne karnındaki enfeksiyonlar ve gelişim anormalliklerine bağlıdır. Bebeklik ve çocukluk döneminde virüs ve bakterilerin sebep olduğu iç ve orta kulak enfeksiyonları ve travmalar ön plana çıkar. Yaş ilerledikçe başta gürültü travması olmak üzere genel travmalar, kronik orta kulak enfeksiyonları, tümörler nedenler arasındadır. Genetik nedenler 40-50’li yaşlarda yine işitme kaybına neden olabilir. Özellikle 60 yaş üstünden yaşa bağlı işitme kayıpları en sık nedenler arasındadır" dedi.
"İLERİ DERECEDEKİ İŞİTME KAYIPLARINDA KOKLEAR İMPLANT YAPILIYOR"
İşitme kaybının hafif derecelerden ağıra kadar değişik şekillerde kendini gösterebileceğini söyleyen Prof. Dr. Bayazıt, “Sağırlık derecesindeki işitme kayıplarında halk arasında biyonik kulak olarak adlandırılan koklear implant uygulamaları ile tedavi sağlanır. Ancak koklear implant uygulanabilmesi için hastanın iç kulaktaki salyangoz yapısının ve işitme sinirinin varlığı gereklidir. Az da olsa bir grup hastada doğuştan iç kulak salyangoz yapısı veya işitme sinir gelişmemiş olarak karşımıza çıkmıyor. Bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans görüntüleme yöntemleriyle işitsel yapıları değerlendirebiliriz” şeklinde konuştu.
ALTERNATİF ÇÖZÜM “İŞİTSEL BEYİN SAPI UYGULAMASI”
İşitme testleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Bayazıt sözlerini şöyle noktaladı:
"Mesela uyuyan bir bebek veya çocuğun işitmesi işitsel beyin sapı cevapları testi, yani ABR testi ile değerlendirilir. Bir kısım yetişkin hastada ise genellikle tümör cerrahilerine bağlı olarak bu yapılar hasar görür. Dolayısıyla hastaya koklear implant takılamaz. Bu grup hastalarda alternatif bir çözüm olarak işitsel beyin sapı uygulaması yapılıyor. Koklear implantta elektrot iç kulaktaki salyangoza yerleştirilirken, işitsel beyin sapı implantında elektrot beyin sapındaki işitme çekirdeği üzerine yerleştirilir. Yani işlemlerden biri kulak içerisinden yapılırken, diğer beyin içerisinden yapılıyor. Bu durum her iki müdahale arasında, ameliyat hazırlığı, cerrahi teknik, komplikasyon riski, elde edilecek randıman açısından ciddi farklar yaratıyor. Koklear implant ameliyatında genellikle 1 gün içerisinde hasta taburcu olurken, işitsel beyin sapı implantı sonrası ortalama yatış süresi bir haftadır. Hastaların ortalama yüzde 80’inde beklentileri karşılayacak bir cevap elde edilirken, kalan hastalarda elde edilen fayda, beklentilerin altında kalabilir."
(FOTOĞRAFLI)