İklim Değişikliği ile Mücadele’de Yeni Kritik Durak: Marakeş İklim Müzakereleri

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2016 16:03

İklim Değişikliği ile Mücadele’de Yeni Kritik Durak: Marakeş İklim Müzakereleri

Haberin Devamı

İstanbul, 8 Kasım (DHA) -  İklim Zirvesi Fas’ın tarihi kenti Marakeş’te başladı. Paris İklim Anlaşması’nın resmi olarak yürürlüğe girmesinden sadece üç gün sonra başlayan iklim zirvesinde alınacak kararlar, özellikle Paris İklim Anlaşması’nın nasıl uygulanacağını belirleyecek.

Paris Anlaşması’nın nasıl yönetileceği, nasıl yürütüleceği, prosedürleri ve gözlem mekanizmalarının nasıl olacağı gibi konuların tartışılacağı Marakeş İklim Zirvesi oldukça kritik kararların alınacağı bir toplantı olacak.

İklim değişikliğinin gözle görülür şekilde artan ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri Marakeş Zirvesi’ni önemini artırırken son bilimsel çalışmalar da üye ülkelerin Paris Anlaşması öncesi taahhüt ettikleri ulusal katkıların, iklim krizini engellemeye yetmediğini ortaya koyarken, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) anlaşmanın yürürlüğe girdiği gün yayınladığı çalışma, The Emissions Gap 2016 (Seragazı Salımlarında Azaltım Açığı) raporuna göre, ülkeler mevcut sözlerini hayata geçirse bile, küresel sıcaklık ortalamasındaki artış bu yüzyılın sonunda 2.9 ila 3.4 C’ı bulabileceği belirtildi. 

Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler kurulduğundan bu yana çok taraflı anlaşmalar arasında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 196 ülke tarafından imzalanarak, en hızlı yürürlüğe giren anlaşma oldu. Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için küresel sera gazı salımlarının toplamda en az yüzde 55’inden sorumlu 55 ülkenin anlaşmayı onaylaması gerekiyordu.

1 yıldan kısa bir sürede küresel sera gazı salımlarının yüzde 66’sından sorumlu olan 94 ülke anlaşmayı onayladı ya da farklı şekillerde anlaşmaya katıldı.

Aralık 2015’te belirlenen hükümlerin çoğu, Anlaşma’nın yürürlüğe girmesiyle, taraf ülkeler için yasal bağlayıcılığa sahip olacak. İklim değişikliğiyle mücadele için planlar oluşturmak ve gelişmekte olan ülkelere finansal ve teknik destek vermek de bağlayıcılığı olacak hükümler arasında yer alıyor.

Paris Anlaşması’na göre 2018 yılında tüm ülkelerin niyet beyanlarının anlaşmaya uygun olarak yenilenmesi gerekiyor. Marakeş İklim Zirvesi bu yenilenme sürecinin nasıl olacağını belirleyecek.

Marakeş İklim Zirvesi aynı zamanda Paris Anlaşması’nın tarafı olan ülkelerin ilk toplantısına (CMA1) da sahne olacak. CMA (Paris Anlaşması Tarafları Toplantıları), Anlaşma’nın sabit, usule dair, yönetimsel ve operasyonel meseleleri için yönetim kurulu işlevi görecek.

Anlaşma’nın yürürlüğe girmesiyle, müzakereler “Paris Anlaşması Tarafları Toplantıları” (CMA) adı altında devam edecek. Ancak sadece anlaşmayı onaylayan ülkeler yer alabileceği bu müzakerelere, Paris İklim Anlaşması’nın imzaladığı halde, onaylamayan Türkiye’nin yukarıdaki gibi teknik detayların tartışılacağı müzakere toplantılarında mevcut koşullara göre, yer alamama tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtildi.

Türkiye, özellikle iklim değişikliği ile daha etkin mücadele edebilmek için gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımının daha net bir biçimde ortaya konulması gerektiği tezini savunurken, anlaşma, emisyon azaltımı ve iklim konusunda harekete geçme gibi konularda gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı yapmasa da, gelişmiş ülkeler tarafından gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi ve iklim finansmanının sağlanmasını hükmediyor.

Türkiye İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, Paris İklim Zirvesi’nin hemen ardından anlaşma hakkında “Ülkeler, gelişmiş ve gelişmekte olan olarak ayrıldı. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olanlara finans desteği verecek. Ancak kim gelişmiş ülke, kim gelişmekte olan ülke bilmiyoruz.” diyerek açıklama yapmıştı.

Paris İklim Anlaşması ‘nın işe yarayıp yaramayacağı da uluslararası çevrelerde hararetle tartışılıyor. Ancak, Paris Anlaşması’nın Aralık 2015’te kabul edilmesinden bu yana ortaya çıkan siyasi ve ekonomik gelişmeler, anlaşmanın özellikle enerji sektörü başta olmak üzere önemli küresel etkileri olduğunu ortaya koyuyor.

● Paris Anlaşması sonrası daha da güçlenen, temiz enerjiye talebin artacağına dair beklentiler, yenilenebilir enerji fiyatlarının rekor düzeyde düşmesine neden oldu.

● Paris Anlaşması şartlarını sağlayabilmek için yenilenebilir enerji talebinin artacağına yönelik öngörüler ışığında, rüzgar ve güneş enerjisi maliyetlerinin hızla düşmeye devam edeceği tahmin ediliyor.

● Yenilenebilir enerji kaynakları, yoksul ülkelerde zengin ülkelere göre daha hızlı büyüyor: 2014 yılında ilk kez, gelişmekte olan pazarlar dünya temiz enerji yatırımlarının yarısını oluşturdu.

● Gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji miktarı, beş yılda (2008-2013) yüzde 143 arttı. Aynı dönemde gelişmiş ülkelerde yenilenebilir enerjiler, yüzde 84 oranında büyüme gösterdi.

● Gelişmekte olan ülkeler, yenilenebilir enerji konusunda önemli yatırımcılar haline geliyor. Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika’nın her biri, 2014 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına 5 milyar dolardan fazla yatırım yaptı.

● 2014 yılında, Latin Amerika, Karayipler, Asya ve Afrika’daki 55 gelişmekte olan ülkede yenilenebilir enerjilere 126 milyar dolar yatırım yapıldı.

● Gelişmekte olan ekonomilerin de 2020’ye dek her yıl 100 milyar dolar aktarılması öngörülen iklim fonundan yararlanması öngörülüyor.

5) Türkiye Anlaşmayı onaylamalı mı?

Hem müzakerelerin yapısı, hem de uluslararası politik ve ekonomik gelişmeler, Paris İklim Anlaşması’nın koşullarının Türkiye için önemli ekonomik faydalar barındırdığını gösterirken, dünyaca ünlü NewClimate Institute (NCI) ile CAN Europe (Avrupa İklim Ağı) tarafından Türkiye İklim Ağı’nın desteği ile hazırlanan “İklim Hareketine Geçmenin Yan Faydaları: Türkiye İklim Taahhüdünün Değerlendirmesi Raporu” Paris Anlaşması’na uyumlu politikaların Türkiye için daha güçlü ekonomi anlamına geleceğini gösteriyor. Raporda, Türkiye’nin sadece enerji politikalarını değiştirerek 2030 yılına kadar enerji ithalatında 23 milyar Dolar tasarruf elde edebileceği belirtiliyor. Bu 23 milyar dolarlık ekonomik fayda aynı zamanda Türkiye 2014 GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 3’ü kadar tasarruf anlamına geliyor.

Paris İklim Anlaşması ile beraber küresel dönüşüm ve ekonomi sürdürülebilir enerji politikalarına yöneliyor. İklim değişikliği müzakerelerinde daha etkin bir politika izlemenin yolu da anlaşmayı onaylamaktan geçiyor. Türkiye’nin anlaşmayı imzalamasının, müzakerelerdeki elini güçlendirmesine ve yaşanan dönüşümden daha etkin bir biçimde fayda elde etmesine yardımcı olacağı belirtiliyor.

Bunula birlikte, iklim müzakerelerinde iklim dostu tavır sergilemeyen Türkiye, Marakeş İklim Zirvesi’nin ilk gününde 950’den fazla uluslararası sivil toplum kuruluşunun üye olduğu CAN (Uluslararası İklim Eylem Ağı) tarafından 7 Kasım 2016’da “Günün Fosili” ödülüne layık görüldü.

Türkiye, müzakerelerin açılış oturumunda söz alarak; müzakere gündemine Türkiye’nin iklim finansmanına erişimi meselesinin eklenmesini önerdi. Türkiye’nin bir yandan kömürlü termik santralleri açılışı yaparken diğer bir yandan iklim değişikliği ile mücadele için fonlardan yararlanmak istemesi, uluslararası sivil toplum kuruluşları tarafından tepki ile karşılandı.

Ayrıca, ödül töreninde Türkiye’nin Paris İklim Konferansı öncesinde sunmuş olduğu Ulusal Katkı Niyet Beyanı (INDC) belgesi de eleştirildi. Türkiye’nin yenilebilir enerji potansiyeli ile çok daha etkin bir iklim eylem planı hazırlayabileceğinin belirtildiği törende, 2020 COP’una aday olan Türkiye’nin öncelikle Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve halihazırda zayıf bulunan INDC’sini daha iddialı hedeflerle güncellemesi gerektiği vurgulandı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!