IHA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2015 23:53
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, “Hükümetin eylem planında memur, öğretmen ve akademisyen neden yok?” dedi.
Bostan yaptığı açıklamada, “Hükümet bir yıllık eylem planını açıkladı. Ancak bu eylem planında diğer bir ifade ile reform paketinde memurların, öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının sorunlarını çözmeye yönelik bir hedefin yer almadığı görülüyor. 2016 yılı içerisinde kamu personel rejimini değiştireceğini ifade eden iktidarın, memurların 1965 yılında uygulamaya konulmuş olan 657 sayılı Kanunun eksikliğinden kaynaklanan hiçbir temel sorunu çözmeyi amaçlamamış olması son derece düşündürücüdür. Bu durum, Hükümetin kamu personel rejimi değişikliğinde hedefinin memurların sorunlarını çözmek olmadığını açıkça ortaya koymaktadır” dedi.
“Nitekim Hükümet’in 1 Kasım seçimlerinden önce verdiği zam müjdeleri bir yıllık eylem programına girdi” diyen Bostan, “Emekliden asgari ücretliye, polisten askere, muhtardan korucuya kadar pek çok kesim zam alacak ve ek göstergeleri yükseltilecektir. Söz konusu zam ve ek gösterge artışından yararlanamayacak kesimler arasında 8,9 milyon emekli, polis ve uzman erbaşlar dışındaki bütün memurlar, öğretmenler ve akademisyenler yer almaktadır. Hükümet, öğretmenlere ilişkin iyileştirmeler yapmak yerine eğitimle ilgili başka hedefler ortaya koyarak eğitimin kalitesini ve eğitimdeki sorunları çözeceğini sanmaktadır” şeklinde konuştu.
Emniyet hizmet tazminatlarının yüzde 25 yükseleceğine dikkat çeken Bostan, “Yapılacak düzenlemeyle polislerin 2 bin 200 olan ek göstergeleri 3 bine çıkartılacak ve emniyet hizmet tazminatları da %25 yükseltilecektir. Böylece maaşlarında 240 lira ile 580 lira arasında artış sağlanmış olacaktır. Uzman erbaşların 2 bin 200 olan ek göstergeleri 3 bine çıkarılacaktır. Astsubay emeklileriyle ilgili sorunun giderileceği ifade edilmektedir” dedi.
Bostan, “Sayıları 3 milyona yakın kamu görevlisi ile 1 milyon 900 bin dolayındaki memur emeklisinin kronikleşmiş birçok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların başında ek gösterge uygulamasındaki adaletsizlikler gelmektedir. Önümüzdeki yıl içinde emniyet görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 2200’den 3000’e çıkarılacak olması son derece sevindirici olmakla beraber, bu uygulamadan hiç faydalanamayan yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personelin, şube müdürlerinin, müdür yardımcılarının, öğretmenlerin, teknik eğitim fakültesi ve 4 yıllık teknik okul mezunlarının, şeflerin, genel sekreter yardımcılarının, yüksekokul ve enstitü sekreterlerinin, araştırma görevlilerinin, öğretim görevlilerinin ve yardımcı doçentlerin ve ek göstergelerinde artış bekleyen tüm kamu görevlilerinin unutulması doğru bir yaklaşım değildir” diye konuştu.
Konunu yeterince ciddiyete alınmadığını ifade eden Hanefi Bostan, “Yine Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında kararlaştırılmasına rağmen hayata geçirilmeyen memur disiplin affı, 4/B’li, 4/C’li ve diğer sözleşmeli personel ile üniversite mezunu işçilerin kadroya geçirilmesi konuları, toplu sözleşmede yer verilen fiili hizmet zammı, izinlerin iş günü esasına göre belirlenmesi gibi konuların eylem planında yer almaması doğru bir yaklaşım değildir. Eylem planında özel hizmet tazminatları, ek ödemeler, fazla çalışma ücretleri, emekli maaşları, vergi adaletsizliği gibi konuların da görmezden gelinmiş olması, konunun yeterince ciddiyetle ele alınmadığının göstergesidir” dedi.
Bostan, “Nitekim 14 Mart 2002 tarih ve 24695 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere makam tazminatı alan Profesörler ile birinci derecedeki Doçentlerin görev tazminatları artırılarak bunlara 400-600 TL arasında zam yapılmış ve bu zam emekli maaşlarına da yansıtılmıştı. Bu zammın 2. ve 3. derecelerdeki kadrolarda bulunan doçentlere, yardımcı doçentlere, öğretim görevlilerine, okutmanlara ve araştırma görevlilerine yapılacağı sözü verilmesine rağmen bugüne kadar söz konusu haksızlık giderilmemiştir. Bu haksızlıktan dolayı söz konusu öğretim elemanları çalışırken ve emekli olduğunda en az 400 TL daha az maaş almaktadır. Bu çarpıklığın ortadan kaldırılmasına yönelik bir düzenlemenin eylem planında yer almaması esef vericidir” diye ifade kullandı.
Hanefi Bostan, “2013 yılı toplu sözleşmesinde, 2015 ikinci yarıyıl enflasyon farkına ilişkin hükmün 2015 yılında yapılan toplu sözleşmede değiştirilmesinden kaynaklı olarak memur ve emeklilerin 1,8 puanlık bir hak kaybı söz konusudur. Tüm memur ve emekliler, bu yanlışın düzeltilmesini beklemekteyken, enflasyon farkına dair olumlu bir gelişmenin şu ana kadar yaşanmamış olması memurları hayal kırıklığına uğratmıştır. Bütün bunların yanında memurların sorunlarını ve beklentilerini görmezlikten gelip memurların iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik olduğu defalarca Hükümet yetkililer tarafından ifade edilen Kamu personel rejiminde köklü değişikliklerin yapılacağının bir yıllık eylem planına alınması doğru ve hakkaniyete uygun bir yaklaşım değildir” dedi.
Sorunun çözümü için hükümeti göreve çağıran Bostan, “Türk Eğitim-Sen olarak, iktidarın kamu personel rejimini ele alırken memurlarımızın sorunlarını çözmeyi amaçlamayan bir yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir. Kamu görevlilerimiz kamu personel rejiminde değişiklik çalışmalarını birikmiş sorunlarının çözülmesi için bir fırsat olarak görmektedir. Yeni bir sayfa açacağını ifade eden siyasi iktidarın özellikle bu çerçevede gündeme gelen sorunları tam olarak çözmesi bir anlamda samimiyet testi olacaktır. Memurlarımız, hayatın bütün olumsuzlukları karşısında unutulmuşlardır. Bu bakımdan 657 sayılı Kanundaki aksaklıkların çözülmesi noktasında mutlak hatırlanmalı ve sendikamızın bu yöndeki talepleri mutlak surette dikkate alınmalıdır. Yeni Hükümet, memurlarımıza yeni sorunlar çıkarmak değil eski sorunları çözme yolunu seçmelidir” dedi.
Bostan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Konfederasyonumuz Türkiye Kamu-Sen’in 657 sayılı Kanunda yapılacak değişikliklere ilişkin son derece geniş çaplı, kapsamlı çalışmaları ve talepleri bulunmaktadır. Kamu personel rejiminde yapılacak düzenlemeler konusunda yetkili yetkisiz herkesin konuşması ve kafa karışıklığı oluşturması doğru değildir. Kamu personel rejimi değişikliği, konfederasyonumuzun yaptığı çalışmaları da kapsayacak şekilde, tarafların bir araya gelerek birlikte sonuçlandıracakları hayati bir konudur. Memurların iş güvencesini ortadan kaldırmaya odaklanmak, ülkede huzuru ve dirliği bozmaktan başka bir manaya gelmeyecektir. Bu nedenle kamu çalışanlarının huzurunu bozacak, kazanılmış haklarını ellerinden alacak yaklaşımların sonuç vermeyeceği akıldan çıkarılmamalıdır.”