Güncelleme Tarihi:
Ümit TÜRK/İSTANBUL, (DHA) 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan ve FETÖ üyesi olduğunu itiraf eden "Balyoz Planı Davası" savcısı Hüseyin Kaplan hakkında, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs" ile "Silahlı terör örgütü üyeliği" suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yapılanmasına mensup olduğu gerekçesiyle 21 Ağustos'ta tutuklanan, 24 Ağustos 2016'da da meslekten ihraç edilen "Balyoz Planı Davası" savcılarından Hüseyin Kaplan hakkındaki soruşturma tamamlandı.
İMZASIZ VE KİM TARAFINDAN HAZIRLANDIĞI BELLİ OLMAYAN DİJİTAL VERİLER DELİL KABUL EDİLDİ
İddianamede 30 yıl boyunca FETÖ yapılanması içinde yer aldığını kabul ettiğini belirten Hüseyin Kaplan'ın, Balyoz Planı Davası'nın duruşma savcılarından olduğu ve kapatılan İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve diğer savcısı Savaş Kırbaş ile birlikte hareket ederek, örgütün amacı doğrultusunda usulsüz ve hukuka aykırı yargılama yaptığı belirtildi. İddianamede şu tespite yer verildi; "İsnat edilen suçların sanıklar tarafından işlendiğine dair somut herhangi bir delil bulunmadığını dikkate almadan, dava dosyasındaki imzasız ve kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan dijital verileri delil kabul ederek yargılama yapıldı."
MÜTALAA İDDİANAMEDEN ÖNCE YAZILDI
İddianamede Kaplan ve diğer şüphelilerin söz konusu Balyoz Planı Davası'nda, CD ortamında verilen esas hakkındaki mütalaayı, iddianamenin kabulünden önce yazmaya başladıkları belirtilerek, sanık olan E.S.'nin savunması almadan mütalaayı tamamladıkları kaydedildi. Söz konusu mütalaanın 241. sayfasında, sanıklar aleyhine konuşmayan tanıklarla ilgili olarak, "kanaatlerini ve görgülerini özgürce dile getiremediklerini" belirterek, adeta tanıkları yalancı tanıklıkla itham ettiği ifade edildi.
YARGILAMALARDA HAYSİYET KIRICI BEYANLARDA BULUNDU
Yine Balyoz Davası sanıklarından İ. T.'in lehine olan delilleri toplamadıkları, haklarını korumak amacıyla çaba sarf etmedikleri ve sanıkların delil toplanması yönündeki taleplerinin reddi yönünde görüş beyan ettikleri ileri sürüldü. Duruşmalarda sanıkları, kurmay olan veya olmayan şeklinde sınıflandırdığı, hatırlamadığını söyleyen tanığın sağlık durumunu sorgulamak gibi haysiyet kırıcı beyan ve davranışlarda bulunduğu vurgulandı.
ALİ FUAT YILMAZER VE YURT ATAYÜN HAKKINDAKİ ŞİKAYETLERE SORUŞTURMA AÇMADI
Yine çok sayıda şikayeteçinin, yargılandıkları davadaki bilirkişi raporu ile emniyet fezlekesinin gerçeğe aykırı bilgiler içerdiği gerekçesiyle aralarında İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ile Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'un da bulunduğu 11 emniyet personeli hakkında, "Resmi belgede sahtecilik, iftira, görevi kötüye kullanma" gibi suçlardan şikâyette bulunduğu, ancak bu kişiler hakkında haksız yere kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği ifade edildi.
PARLATILMAK İSTENDİ
İddianamede Kaplan'ın 2014 yılından beri Bylock kullanıcısı olduğu belirtildi. Ayrıca meslekten ihraç edilen HSYK Müfettişi Halil Şener'in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2013 yılı denetiminde, hak etmediği halde örgütsel amaç doğrultusunda şüphelinin parlatılması ve gelecekte önemli görevlere getirilmesini sağlamak için 85 olarak not takdir ettiği ve sonrasında raportör incelemesinde notun 77'ye indirildiği tespitine yer verildi.
İFADESİNDE FETÖ'YÜ KABUL ETTİ
İddianamede eski savcı Hüseyin Kaplan'ın ifadesine de yer verildi. Kaplan, lise yıllarında tanıştığı cemaatle ilişkisinin 30 yıl sürdüğünü, ev abiliği, semt abiliği ve bölge abiliği yaptığını söyledi. Örgüt üyesi olduğunu ancak herhangi bir suça bulaşmadığını ifade eden Kaplan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra cemaate karşı tutumunun değiştiğini, isim verip itirafçı olmak istemediğini ancak pişman olduğunu ve kanuni haktan yararlanmak istediğini söyledi.
"BALYOZ DAVASINDAKİ DELİLLERİN GERÇEK OLDUĞUNA İNANIYORUM"
Balyoz Davası'na ilişkin delillerin gerçek olduğunu ileri sürdü. Kaplan, "Davanın diğer savcısı Savaş Kırbaş ile hakim Ali Efendi Peksak'ın tavsiyesi üzerine Balyoz Davası'na ikinci iddianameden sonra katıldım. Duruşma savcılığı yaptım. Şu anda bile Balyoz davasındaki delillerin gerçek olduğuna inanıyorum. O tarihlerde dijital verilerin doğruluğuna dair bir sürü rapor vardı. Ancak aleyhe raporlar da vardı" dediği belirtildi. Balyoz davasının kendi görüşüne göre savunma haklarının en rahat kullanıldığı dava olduğunu savunan Kalan, bu davaya katıldıktan sonra dava ile ilgili kendisine abi ya da imam dedikleri kişilerden emir gelmediğini ileri sürdü.
ÖRGÜTÜN ADLİYE YAPILANMASINI ANLATTI
Kaplan'ın ifadesinde FETÖ'nün adliye yapılanmasına ilişkin bilgilerde yer aldı. Kaplan, İstanbul Adliyesi'nde imam olmadığını, ancak sivil bir yargı imamının bulunduğunu bu imamın görevinin de İstanbul genelinini kapsadığını söyledi. Çağlayan Adliyesi'nde 3-4 kişilik sohbet gruplarının bulunduğunu bazen sivil abilerin de sohbete katıldığını, gelen haberleri bu sivil abinin bildirdiğini söyledi. Sivil abinin sohbetlerde daha çok önemli dosyalar hakkında bilgi alıp, gerektiğinde gazetede haber yaptırdığını, buna beraat ya da mahkumiyet verin diye bir talebinin olmadığın söyledi. İmamların genelde kod adı kullandıklarını, meslekten olmadıklarını, irtibatı sadece sohbetle sağladıklarını belirten Kaplan, himmetin de gönüllülük esasına göre yapıldığını ileri sürdü.
HAKAN FİDAN'IN İFADEYE ÇAĞRILMASI
Kaplan ifadesinde MİT krizine ilişkin de konuştu. Dosyayı yürüten savcı Sadrettin Sarıkaya'nın kendisine sadece Hakan Fidan ve arkadaşlarının ifadesini almak için adliyeye çağırdığını söylediğini belirten Kaplan, sonradan, savcının Oslo belgelerinin Diyarbakır'da yapılan bir aramada ele geçirilmesinden dolayı Hakan Fidan haricindeki diğer üç kişiyi tutuklamaya sevk edeceğini duyduğunu söyledi. Savcının kendisine Hakan Fidan'ı tutuklamaya sevk etmeyeceğini söylediğini, ancak sonradan yakalama çıkarttığını belirten Kaplan, bu konuyu Yurt Atayün ve istihbaratçı Erol'un Başsavcıvekili Fikret Seçen'e açtıklarında, Seçen'in "Bu hassas konu, görevinizden olabilirsiniz" dediğini aktardı. Bu kadar önemli bir konunun cemaat abisiyle birebir görüşülerek yapılacağını tahmin ettiğini belirten Kaplan, "Örneğin; İlker Başbuğ' un alınması olayını ilgili savcı ile abinin konuşmuş olacağını, kendilerinin ise Başbuğ'un alındıktan sonra duyacağını" söyledi.
"BYLOCK KULLANDIM"
Bylock programını abiler tarafından güvenli bir program olduğunun söylenmesi üzerine bir müddet kullandığını anlatan Kaplan, 2011 yılında cemaatle hükûmet arasında gerginlik çıktığında eski İç İşleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın birkaç kişilik grupla "cemaati" hedef aldıklarını, tasfiyeler de başlayınca kendilerinde rahatsızlık oluştuğunu ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı gelişmeye başladığını anlattı.
ADLİYEDE FİŞLEMELER YAPILDI
Şüpheli Kaplan ifadesinden 17/25 Aralık olaylarından "abilerin" haberi olduğunu düşündüğünü anlatarak, adliyede hakim-savcılar arasında fişleme yapıldığının doğru olduğunu, daha çok "Dindardır, hizmete yakındır, hizmete düşmandır, alevidir" gibi bilgi notlar tuttuklarını, bunu da muhatapları tanıma ve insan tanıma açısından yaptıklarını söyledi.
Hüseyin Kaplan hakkındaki iddianame İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.