Fenerbahçe'nin Portekizli savunmacısı Neto: "Fenerbahçe büyük bir aile"

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2017 22:58

Fenerbahçe'nin Portekizli savunmacısı Neto: "Fenerbahçe büyük bir aile"

Haberin Devamı

"Isınmaya çıktığımızda her maç sanki final maçıymış gibi hissediyoruz"

"Türkiye'de insanların futbola çok büyük bir tutkusu var ve bu büyük bir fark yaratıyor"

"İdol diyebileceğim bir isim yoktu"

İSTANBUL / DHA

Fenerbahçe'nin sezon başında Rusya'nın Zenit takımından transfer ettiği defans oyuncusu Luis Neto, FB TV'ye açıklamalarda bulundu. Portekizli oyuncunun çocukluğundan gençliğine, futbola başladığı yıllardan bugüne kadar oynadığı takımlar hakkında değerlendirmeleri ve son olarak takımı Fenerbahçe, şu an yaşamını sürdürdüğü Türkiye ile ilgili düşüncelerini barındıran röportajın detayları şöyle;
-Çocukluğundan bahseder misin?
Özetlemek gerekirse çocukluğum güzel geçti. Çok güçlü bir ailem var. En iyi şekilde yetiştirildim, yoğun bir eğitim ile. Ailem benim için gerekli her şeyi sağladı. Okula gidiyordum ve tabii ki bir de futbol oynama hayalim vardı. Deniz kenarında, yaşaması çok keyifli bir şehirde, her zaman mutlu bir çocukluk geçirdiğimi hatırlıyorum. Arkadaşlıklarımı oluşturmaya başladığım zamanlardı ki iki insan hala en iyi arkadaşım. Çocukluğumla ilgili çok güzel anılarım var.

-Futbolcu olmayı küçük yaştan beri istedin mi yoksa başka hayalin oldu mu?
Spor anlamında her zaman kendimi futbola yakın gördüm. '8-9 yaşlarında profesyonel olarak yapacağını hayal eder miydin' diye sorarsanız cevabım 'hayır' olur ama her zaman ilk tutkum arkadaşlarımla futbol oynamak, şehrimin takımında oynamak oldu. Daha sonra futbolu meslek olarak yapma isteği ve arzusu oluşmaya başladı, çünkü en iyi yaptığım ve beni en iyi tanımlayan şey buydu.

-Nasıl futbolcu oldun? Kim motive etti?
Tüm ailem, kuzenlerim, amcalarım, tabii ki babam, dedem, tam bir futbol ailesiydik. Her birinin futbol ile bir şekilde bağlantısı vardı. Sanırım bu sebeple benim de içimde var. Genci, yaşlısı her zaman nerede olursa olsun bir futbol oynama isteği vardı. Daha sonra şehrimin takımını temsil edebileceğim yaşa geldiğimde o dönem için 8 yaş grubu kategorisi yoktu. Çocuk kategorisi henüz oluşturulmamıştı. Ben de kendimden yaşça büyükler ile oynamaya başladım ve o günden beri hiç bırakmadım. Bunun tadına vardım. Kulüp ve okul arasında rutinimi oluşturdum. Kulüp, okul, kulüp okul, kulüp okul, antrenmanlar, maçlar ve her seferinde daha fazlasını vermek istedim.

-Kim seni futbolcu olmaya motive etti?
Dediğim gibi ailem. Amcam şehrimin takımı olan Varzim'in A takım teknik direktörüydü. Dedem de kulübe büyük bir tutku ile bağlıydı. O'nun sayesinde kulüp adına oynamaya başladım diyebilirim çünkü daha önce de dediğim gibi yaşım küçüktü ve benim yaş grubum yoktu. Üçüncü faktör olarak kuzenlerimi söyleyebilirim. Yavaş yavaş içimdeki futbol oynama tutkusu büyüdü ve beni devam etmem konusunda motive etti. Annem her zaman hemfikir olmadı çünkü anneler önce eğitime önem verirler ki haklıydı. Babam da daha önce oynadığı için, hem de baba-oğul futbol oynayabilme durumundan dolayı her zaman iyi bir fikir olarak gördü. Babam kendi de futbolu sevdiği için daha çok yanımda oldu, annem daha çok işin eğitim tarafını düşünüyordu.

-Ailendeki diğer profesyoneller kim? 
Ricardo adında bir kuzenim var. Portekiz 1'inci Ligi'nde kaleci olarak oynuyor. Daha önce Porto'da oynadı, şimdi Chaves takımında oynuyor. Francisco adında Guimaraes takımında oynayan bir kuzenim var. O da daha önce Porto'daydı şimdi Guimaraes ile 4 yıllık bir sözleşme imzaladı. Amcam şehrimin takımı olan Varzim'in yardımcı antrenörü. İkinci ligde profesyonel olarak görev yapıyor. Anne ve baba tarafından kuzenlerimin abileri, daha düşük seviyelerde de olsa oynuyorlar.

"SAHA DIŞINDA GÖREBİLECEĞİNİZ GİBİ SAKİN BİRİYİM"
-Karakterini biraz tanımlar mısın?
Saha dışında saha içinde olduğumdan biraz farklıyım. Belki de pozisyonum gereği biraz öyle olmak gerekiyor. Saha dışında görebileceğiniz gibi sakin biriyim. Kendi alanımın olmasını seven biriyim. Bazı zamanlarda sadece kendi dünyamda oluyorum. Futbol mesleğini biraz fazla yaşıyorum, bazen kişisel ve ailevi hayatımdan ayıramıyorum. Henüz bunu değiştirebilecek bir yöntem bulamadım. Saha içinde biraz da mecburiyetten daha ciddi, daha konsantre, maçı yaşayan, 90 dakika boyunca dinlenmeden maçın içinde olan işini en iyi şekilde yapmaya çalışan biriyim.

-Hayata bakışın nasıl?
Sanırım bir mücadele, mücadeleden ziyade hayat, bir devamlı mutluluk arayışıdır. Planlı mutluluğa ulaşmanın zor olduğunu düşünüyorum ama gerçekleştirmek istediğimiz, ulaşmak için elimizden gelen her şeyi yaptığımız bir sürü plan vardır. Herkesin kendi farklı planı vardır, kendisi, ailesi ve arkadaşları için olabilir. Ben de ailem, arkadaşlarım ve profesyonel kariyerim ile ilgili en iyi dengeyi bulmaya çalışıyorum. Her gün her şeyi daha da iyi yapma isteği ile uyanmaya çalışıyorum. Yaptığım şeyden mutlu olmaya çalışıyorum. Herkes sevdiği işi yapamıyor. Biz profesyonel futbolcular ayrıcalıklıyız. Tabii ki bizden aldığı çok şey var ama bize kattığı şeyler de çok fazla. 15-18 sene boyunca yoğun bir tutku yaşıyoruz ki, bu da futbol.

-Kariyerinin dönüm noktası nedir?
Portekiz'deyken evden ilk ayrılışım. Bu her zaman iz bırakan bir şeydir. Çünkü biz her zaman küçük şehrimizde yaşamaya alışıktık. Oradan ayrıldım ve bundan sonra kararları kendim tek başıma almam gerekti. Büyük, küçük her şeyi üçüncü kişilerin yardımı olmadan kendim için yapmalıydım. 1. ligdeki ilk ve tek kulübüm olan (Nacional) Madeira'ya gidişim de bende iz bıraktı çünkü ev ile olan bağlarımı biraz gevşetmeye başlamıştım ve ilk adımları atmaya başladığımda benim için, tabii ki bazı yardımlar alan ama çoğunlukla bağımsız, adada tek başına yaşayan bir yetişkin denebilirdi. Ayrıca İtalya'ya gidişim, ki ilk defa yurtdışına çıkıyordum ve Rusya'ya gidişim diyebilirim. İtalya'da 6 ay geçirdim. Kısa bir süre de olsa işler yolunda gidiyordu fakat daha sonra Zenit Kulübü'nden davet aldım. Son olarak Türkiye'de Fenerbahçe gibi büyük bir kulübü temsil etme fırsatı geldiğinde geri çeviremezdim. 

-Karşılaştığın zorluklar nedir?
Her zaman zor zamanlar vardır. Özel hayatım ile ilgili her zaman çok iyi destek gördüm. Gerek eşimden ve tabii ki şimdi çocuğum ile birlikte, gerek ailemden. Hep iyi bir dayanağım vardı. Futbol ile ilgili, futbolda her şey çok çabuk değişiyor. Zor zamanlarım oldu, tercih edilmediğim, geçici şeyler de olsa işlerin yolunda gitmediği dönemlerim oldu ama her zaman her şey pembe bir deniz gibi olamaz (güllük gülistanlık veya toz pembe anlamında). Üstesinden gelebilmemiz ve iyi zamanları en iyi şekilde yaşayabilmemiz için mümkün olan en güçlü şekilde karşılamamız gerekir.

"İDOL DİYEBİLECEĞİM BİR İSİM YOKTU"
-İdollerin veya hayran olduğun isimler kimler?
Küçüklüğümden beri hayalim İtalya'da oynamaktı. İtalya Ligi'ni izlediğimde her şey oradaydı, stoperler için bir futbol okulu. Tüm iyi stoperler oradaydı. Cannavaro, Nesta, Maldini. Hepsi oradaydı. İdollerimdi diyemem ama izlemekten zevk aldığım isimlerdi. Daha sonra birlikte oynadığım için şanslı olduğum stoperler vardı. Bruno Alves ile Portekiz Milli Takımı'nda olma ayrıcalığını yaşadım. Sadece Rusya'da değil, milli takımda da çok yardımcı oldu. Yeni yetişen oyuncuları izlemeyi seviyorum. Benim tarzımın Ricardo Carvalho ile benzediğini söylerler. Bana oynaması inanılmaz keyif veren bir oyuncuydu. Ama idol diyebileceğim bir isim yoktu. Pek çok isim verebilirim ama bana büyük bir referans olmuş biri yok.

-Varzim'de geçirdiğin güzel ve kötü anılar nelerdi?
İyi diyebileceğim anlar çok fazla. Çoğu çok güzeldi. Bugünkü arkadaşlarımın çoğunun o dönem, o çatı altında oluşturduğum bağlardan olduğu gerçeği çok anlam ifade ediyor. Profesyonel anlamda alt yapıdan yetişmek her zaman biraz zordur çünkü başka yerlerden pek çok oyuncu geliyor ama benim hedefim her zaman kendim için doğru zamanı beklemekti. Daha önce de dediğim gibi zor dönemlerim oldu çünkü benim zamanımın hiç gelmeyeceğini düşünüyordum ama dirençli oldum ve ne mutlu ki çok iyi bir 1,5 sene geçirdim ve bu da benim 1. lige gidişimi sağladı. 

-Nacional transferinde neler hissettin. Süreç nasıldı?
Hayatımdaki ilk büyük değişiklikti. Çünkü ailemle yaşamayı bırakmam gerekecekti. Ayrıca Portekiz'de kız arkadaşım vardı. Tüm ailem oradaydı. Bir süre sonunda seyahat etmem gerekecekti. 5 yıllık bir kontrat imzalamıştım ve kafamda 5 yıl boyunca adada yaşayacağımı düşünmüştüm. İlk zamanlar hiç bir zaman kolay olmaz ama bana Nacional'de yardımcı olan pek çok insana sahip olmanın mutluluğunu yaşadım. Bugüne kadar hala devam eden çok iyi bir arkadaş edindim. Benimle oynayan Marcio, ki bana çok yardımcı oldu. Ailemin de o adada tanıdıkları vardı, daha önceden oraya ziyaret amacıyla gittiğimizde arkadaşlıklar kurmuşlardı, bana da çok yardımcı oldular. Benim için çok önemli bir yıl oldu. Hem sportif anlamda hem de kişisel anlamda. O yıla dair sadece güzel anılar saklıyorum. 

-Orada geçirdiğin unutamadığın zamanlar?
Teknik direktörümüzün değiştiği bir dönem vardı. İyi bir ekiptik, en iyi sonuçları alamasak da kaliteli bir oyun oynuyorduk. Çok iyi bir ikinci yarı geçirdik, çok iyiydik ve Portekiz Kupası için çok heyecanlıydık. Sporting'e karşı Alvalade Stadı'nda 2-0 öne geçtik ve hakemin çok iyi olmayan 1-2 kararı ile 2-2 berabere kaldık. Kendi sahamızda sanırım 2-0 yenildik. Nacional için tarihi bir başarı olurdu çünkü çok fazla taraftarı olmayan bir ada kulübü için finale çıkmak çok büyük bir olay. Kazanmak muhteşem olurdu ama şans bizim yanımızda değildi. İyi bir serüvendi, ligin ikinci yarısında özellikle deplasmanda büyük galibiyetler aldık. Tüm büyük takımları yendik ve o takımda oynamak gerçekten çok keyif verdi.

-Siena transferinde karar vermende ne etkili oldu?
Nacional'de oynarken Portekiz'in büyük takımlarından birine gidebileceğim çok konuşuluyordu, ilgilenen pek çok kulüp vardı fakat Nacional'den gitmek hiç bir zaman çok kolay olmamıştır çünkü kulübün başkanı Portekiz futbolunda güçlü, iyi pazarlık yapan biriydi. Orta sınır bir takım için istediği ücretler çok yüksekti. Bazı teklifler geldi ama yeterli değildi, belki satmak istemedikleri için belki de ücreti düşük buldukları için. Bu sırada vakit geçiyordu, yanılmıyorsam Fransa'da sezon öncesi kamptayken bilmediğim bir İtalyan kulübü ile görüşme ihtimali doğmuştu ve ancak kulüpler anlaştıktan sonra bana gidip kontratım için görüşmeleri yapmam gerektiği söylendi. Çok çabuk karar verildi, Ağustos ayında yaklaşık 2-3 günde. Benim hep İtalya'da oynama hayalimin de etkisiyle artık gitme vaktimin geldiğini, yeni bir ülke ve yeni bir futbol ile tanışmak için doğru zaman olduğunu düşündüm ve mantıklı bir karardı.

-Siena'da aklında kalan anılar nelerdir?
Benim için büyük bir tecrübeydi. Orada yaşamaktan çok keyif aldım. Yaşadığım bölge olan Toscana'nın yemekleri çok güzeldi. Futbol benim için muhteşemdi. Yoğun bir şekilde yaşadım. Maçlardan çok keyif aldım, Seria A'da tüm maçlarda oynamak çok keyifliydi. Ailem de orada yaşamaktan çok keyif aldılar her ne kadar kısa bir süre de olsa. Hiç şüphe yok ki sadece saha içinde değil saha dışında da benim için çok büyük bir deneyimdi. Daha önce Madeira'da da yaşadığım için biraz hazırlıklıydım ama yabancı bir ülke olduğu için benim için kesinlikle büyük bir tecrübeydi. 

"ZENİT'DE PORTEKİZLİLERİN OLMASI SEBEBİYLE ŞANSLIYDIM"
-Daha sonra Zenit'e gittin. Bu transfere nasıl karar verdin?
Siena'dayken 22 veya 24 maç oynamıştım ve kulübün de paraya ihtiyacı vardı. İtalya'da daha iyi bir kulübe gitme imkanım vardı ama kulüp beni ülke dışına satmak istiyordu çünkü daha yüksek bir teklif alabilirlerdi. O dönem Zenit ve Dinamo Kiev ilgileniyordu ama Zenit'de karar kılındı ki doğru bir karardı. Transfer dönemi bitmişti, 31 ya da 30 Ocak olabilir emin değilim. Transfer dönemi kapandığı için gidebileceğimi düşünmemiştim. En azından sezon sonuna kadar kalırım diye düşünüyordum ama Rusya'da transfer sezonu henüz kapanmamıştı. Ertesi gün kulübün direktörü beni aradı ve antrenmanda izinli olduğumu Milano'ya kontratımı görüşmek için gidebileceğimi söyledi. Kariyerimde hep olduğu gibi her şey çok çabuk, 1-2 gün içerisinde gerçekleşti. Zenit'in Avrupa Ligi için oyuncu listesini netleştirmesi gerekiyordu ve büyük bir sıçrayıştı. Zenit'de Portekizlilerin olması sebebiyle şanslıydım. Dani vardı, Bruno vardı ki bana çok yardımcı oldular ve bu da iyi bir karardı.

-İtalya'dan sonra Rusya'ya adapte olman zor oldu mu?
5 yıl kaldım orada. Yaşadığım ilk şok Şubat ayında gitmem sebebiyle soğuk hava oldu. İlk izlenimlerim biraz karışıktı çünkü alıştığım bir düzen vardı ve çok fazla bilgim de yoktu. Daha önce sadece milli takım ile Moskova'ya gitmiştim. St. Petersburg'a daha önce hiç gitmemiştim ama her yeri karlar içinde görmek her zaman biraz kış modu ve mutsuzluk hissi verir. Dolayısı ile ilk zamanlar çok kolay değildi. Rusya'da böyleydi, İtalya'da hatta Portekiz'de bile olmadı ama Rusya'da futbol anlamında da çok da iyi zamanlar geçirmediğim bir adaptasyon sürecim oldu. İlk yarım yılım iyi geçti. İkinci senem için de inişli çıkışlıydı çünkü hem şehir hem kulüp anlamında tam anlamıyla kendimi bulamamıştım ve maaşıma kadar varan bazı problemler vardı ama Villas Boas'ın gelmesiyle her şey yeniden gelişmeye başladı. Antrenör felsefeyi biraz değiştirdi ben de orada olmaktan daha fazla zevk almaya başladım ve karşılığını aldım. Kulübe tamamıyla adapte olduktan sonra 5 kupa kazandım, Rusya'da yaşama başka bir gözle bakmaya başladım ve sonunda gerçekten çok sevdim ve benim için çok iyi olduğunu söyleyebilirim. 5 kupa kazandım ve hepsinin arka planında vardım. Başlangıçta yaşadıklarım benim için büyük bir zafer oldu.

-İlk iki yıl şampiyonluğu kıl payı kaçırıp 2014-15 sezonunda şampiyon oldunuz. Nasıl bir yıldı?
Ben geldiğimde sezonun bitmesine yarım dönem kalmıştı, 11 maç daha vardı ve şampiyon olmak çok zordu. İkinci senemde şampiyon olabilirdik ama sondan bir önceki hafta kaçırdık. Evimizde Dinamo Moskova'ya karşı kötü bir mağlubiyet aldık. Kimsenin beklemediği bir mağlubiyetti ama futbolda böyle şeyler oluyor. Çok üzüldük. Futbolcular, taraftar, yönetim herkes bu mağlubiyet ile sarsılmıştı çünkü her şey bizim elimizdeydi. Bir sonraki yıl her şeyimizi verdik ve şampiyon olduk. Güzel bir dönemdi, iyi bir takımımız vardı, Avrupa'da da iyi performanslar sergiledik. İyi bir grubumuz vardı, hem Rus hem yabancı futbolcular olarak iyi anlaşan bir ekiptik. Güzel zamanlardı, kulüp için güzel bir dönemdi. 

-CSKA'yı 4-1 ile geçtiğiniz kupa finali var. Bir sonraki sene yine çifte kupalı bir yıl oldu sizin için. Zenit yıllarından unutamadığın maçlar, acı tatlı anıları sorsak?
CSKA'ya karşı Rusya Kupası'nı kazandık. Ligi kazandıktan sonra Lokomotiv'e karşı Super Kupa'yı kazandık. CSKA'ya karşı kupayı kazandık. Lokomotiv'e karşı Süper Kupa'yı kazandık sanırım tam emin değilim. Pardon Süper Kupa'yı CSKA'ya karşı kazandık, bundan eminim. (burada kafası çok karışıyor sürekli değiştiriyor). 
Unutamadığım maçlar, Zenit'in ezeli rakibi Spartak karşısında oynadığımız maçlar, kupa CSKA'ya karşı 4-1 kazandığımız maç ki o sezon onlar şampiyon olmuştu ama yine de o maçta çok iyi oynamıştık. CSKA'ya karşı aldığımız tüm zaferler önemliydi ve sonrasında kupa kazanmak güzeldi ve şampiyonlar ligi yolculuğumuz da çok iyiydi, 6 maçta 5 galibiyetimiz vardı. Valencia ve Lyon'u ikişer defa mağlup ettik. Benfica ve Porto'ya karşı aldığımız galibiyetler, Avrupa Ligi'nde PSV Eindhoven galibiyetler, Rubin Kazan'a karşı oynadığımız maçlar. Pek çok büyük zaferimiz vardı. Spartak'a karşı evlerinde 5 defa kazandık, ezeli rakibimize karşı 4 defa 5x1 kazandık ki daha önce Fenerbahçe'nin Galatasaray'a sağladığı üstünlük gibi. Biz de bunu başardık, Spartak'ın sahasına her gidişimizde kaybetmemiz normal değildi bu yüzden güzel bir dönemdi.

"TÜRKİYE'DE İNSANLARIN FUTBOLA ÇOK BÜYÜK BİR TUTKUSU VAR VE BU BÜYÜK BİR FARK YARATIYOR"
-Bu sezon Zenit ile bir kaç maça çıkıp Fenerbahçe'ye geldin. Fenerbahçe'yi diğer takımlardan ayıran şey nedir?
Herkesin bildiği gibi burada daha önceden oynayan arkadaşlarım olduğu için bazı bilgilerim vardı. Fenerbahçe için var olan bu büyük tutkuyu artık sadece anlatılanlardan duymuyorum, yakından yaşama fırsatı buluyorum. Henüz benim için biraz erken ama, futbol burada çok daha fazla yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde evime giderken, Suadiye bölgesinden geçerken oradaki tüm restoran, kafe ve barlarda Türkiye'nin maçı izleniyordu. Rusya'da böyle bir şey yok. Rusya çok büyük bir ülke ve orada insanların sevdiği pek çok farklı şey var. Basketbol, buz hokeyi ve futbolu da seviyorlar ama sanatı da seviyorlar. Fenerbahçe'nin de pek çok farklı branşı var ama Türkiye için konuşuyorum, insanların futbola çok büyük bir tutkusu var ve bu büyük bir fark yaratıyor. İnsanlar daha çok futbolu yaşıyor ve konuşuyor. Burası gerçekten çok büyük bir şehir ama herkes aynı şeyi konuştuğu için aslında küçük oluyor. Bu benim için büyük bir fark. Ayrıca gerçekten çok geniş kitlelere sahip, büyük bir geçmişi ve hiç kuşkusuz büyük bir geleceği olan bir yerde, böyle büyük bir kulübün parçası olmak da gelmek istememde etkili oldu.

"BEŞİKTAŞ KARŞISINDA ALDIĞIMIZ ZAFER GERÇEKTEN MUHTEŞEMDİ"
-Kısa süre oldu geleli ama mutlaka vardır anlatmak istediğin bir anı Fenerbahçe veya burayla ilgili?
İstanbul'da hayat şimdiden çok güzel. Böyle köklü bir değişiklik ile bir yerden başka bir yere taşındığımız zaman ilk günler biraz zor gelir. Otelde olmak, kendi evimizin ve başka bir şehirde alıştığımız düzenin olmaması sebebiyle. Ama profesyonel anlamda çok iyi destek gördüm Çünkü geldiğim andan itibaren oynamaya başladım ve hiç bir fikrim olmamasına rağmen sahaya çıktığım ilk andan itibaren kendime geldim. Çünkü daha önce oynadığım takımlarda ısınmak için sahaya çıktığımızda çoğu zaman taraftarlar henüz gelmemiş oluyordu, belki çalıştıkları için veya henüz erken olduğu için. Ama burada ısınmak için tünele geldiğimizde stadın yarısı dolmuş, taraftarlar bağırıp şarkı söylemeye başlamış oluyor. Bu benim futbol anlamında yaşadığım çok büyük bir deneyim oldu. Beşiktaş karşısında aldığımız zafer gerçekten muhteşemdi ve umarım ilerde daha da fazla güzel anılar biriktirdiğim yeni bir röportaj yapma fırsatımız olur çünkü çok fazla mutluluk yaşatma imkanı olan bir ekip olduğumuzu düşünüyorum.

"ISINMAYA ÇIKTIĞIMIZDA HER MAÇ SANKİ FİNAL MAÇIYMIŞ GİBİ HİSSEDİYORUZ"
-Fenerbahçe Stadı'na ilk çıktığın an hissettiklerini soralım?
Açıklamaya çalışayım ama harikaydı, şahaneydi gibi kelimelerin bazen futbolun klişesi olabileceğine inanıyorum. Futbolcular genelde hep büyük maçlarda, dolu statlarda oynamak ister. Sonra daha küçük takımlara karşı oynadığında motive olmak zorundadır. Ama burada rehavete kapılmak mümkün olmuyor. Taraftarlar tüm maçlarda maksimum motivasyon ve konsantrasyonu sağlıyorlar. Isınmaya çıktığımızda her maç sanki final maçıymış gibi hissediyoruz. Taraftarlarımızda bu sene çok iyi bir başlangıç yapmamamıza rağmen şahaneydi. Umarım böyle devam eder. Fenerbahçe ile içerde ve dışarıda oynadığımız maçlarda yaşadığım his ve duyguların çok büyük olduğunu söyleyebilirim çünkü her yerdeler ve hep şahaneydiler.

-Fenerbahçe taraftarı senin stilini çok sevdi. Bir mesajın var mı?
Kendi açımdan, Fenerbahçe ailesi ile bir arada olduğum için çok mutluyum. Bu kulübün bir parçası olmak benim için en iyi karardı. Bu yıl birlikte önemli şeyler başarabiliriz. Sadece onların yardımları ile mümkün çünkü onlar bizim her yerde 12. oyuncumuz. Gerçekten her yerdeler. Galatasaray'ın sahasında şahaneydiler. Bizi maksimum derecede desteklesinler. Bazen işler yolunda gitmeyebilir ama eminim ki sonunda mutlu olabileceğiz.

"FENERBAHÇE BÜYÜK BİR AİLE"
-Fenerbahçe'yi nasıl tanımlarsın?
Büyük bir aile. Son yılları çok başarılı geçirmemesine rağmen bir kulüp için bu kadar büyük bir tutkuyu görmek normal değil. Herkes her zaman kazanmasını, kupalar için mücadele göstermesini istiyor. Bunu biliyoruz ve bunun mümkün olması için çalışıyoruz. Ama kesinlikle büyük bir aile olarak tanımlardım. Sadece futbol değil pek çok çeşitli alanda. Instagram'da Fenerbahçe sayfalarında baktığınız zaman görebiliyorsunuz ki Voleybol, basketbol, atletizm hepsi bu kulübün etrafında büyük bir tutku ile birleşiyor.

-Türkiye'yi diğer ülkeler ile kıyaslayabilir misin?
Şevk ve olayları yaşama biçimi bakımından karşılaştıramam.

-Peki Türkiye'de neler hoşuna gitti?
Yemekler biraz değişik Portekiz ile kıyasladığımda. Benzer şeyler var fakat farklı şeyler de var. Burada denediğim yemekler ağırlıklı olarak tatlılar çünkü genelde pastane alanında ürünler çok güzel. Ama genel Türk yemekleri anlamında, çok fazla her şeyi deneyen biri değilim. 

-Çok sevdiğin şeyler nedir?
Baklava çok seviyorum. Son idmanda İsmail'in getirdiği (künefe) tatlı da çok güzeldi. 

-Türkiye'nin senin için farkı nedir?
Burada insanlar iletişime daha açık. Çocuklarla çok sevecenler. Aile bağları kuvvetli insanlar. Bu da değer verilmesi gereken bir konu. Ama burada olmak benim için bir zevk oldu.

-Hayatında iyi ki yaptım dediğin şeyler var mı?
Bazen karar alırken düşünmek için zamanımın olmasını isterim. Sanırım bugüne kadar aldığım kararların hepsi doğru kararlar oldu. Umarım verdiğim son verdiğim karar da diğer kararlarım gibi doğru olur. Her şey doğru zamanda oldu. Bazen daha önce olsaydı, daha farklı olabilirdi gibi düşünebilirim ama sonunda 6-7 yıl öncesine ve bugüne baktığımda her şey doğru zamanda oldu. Kalpten gelen, tartılarak alınmış kararlardı ki bence önemli olan da bu. 

-Hayatta pişmanlıkların var mı?
Böyle düşünmeyi sevmiyorum. Bence bir karar aldığımızda mutlaka daha iyi olacaktır. Belki, keşke diye düşünmeyi sevmem. Bir karar verdikten sonra bu karar ile yaşamayı denemek ve ilerisi için her şeyde en iyisini yapmak gerektiğini düşünüyorum. Böylelikle pişmanlıklar olmaz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!