Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA) RAMAZAN ayında sahura kalkarak bölünen uykunun telafisiyle ilgili olarak Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUTD) Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Hikmet Fırat, "İşe erken başlayanlar, eksik uyku ile güne başlamaları dolayısıyla, gün içinde uykuya meyil; yorgunluk; dikkatsizlik gibi sıkıntıları özellikle oruç tutmaya başladıkları ilk bir hafta içinde gözlemleyeceklerdir. Bu durumda; uykunun başlamasını tetikleyen melatonin hormonunun en fazla salındığı öğle saatlerinde (14:00 civarı) kısa süreli uyku uyunması (şekerleme) önerilmektedir” dedi.
Doç. Dr. Hikmet Fırat, konuyla ilgili yazılı bir açıklamasında, Ramazan ayının yaz dönemine denk gelmesi nedeniyle, günlerin uzun; gecelerin ise kısa olacağına işaret ederek, gece uyuduktan sonra sahur vaktine kadar uykuda geçen sürenin kısa olacağına dikkat çekti. Fırat, şunları söyledi:
“Sağlıklı bir kişinin kesintisiz 6-8 saat uyku süresine ihtiyacı olduğunu düşünürsek, bu durumun Ramazan ayı boyunca mümkün olmayacağını görebiliriz. Sabah işe erken gitmesi gerekmeyen kişiler, bu durumu sahur sonrasında geç uyanarak tolere edebilirler. Ancak işe erken başlayanlar, eksik uyku ile güne başlamaları ve kesintili uyku sürecinden dolayı gün içinde uykuya meyil; yorgunluk; dikkatsizlik gibi sıkıntıları, özellikle oruç tutmaya başladıkları ilk bir hafta içinde gözlemleyeceklerdir. Bu durumda; uykunun başlamasını tetikleyen melatonin hormonunun en fazla salındığı öğle saatlerinde (14:00 civarı) kısa süreli uyku uyunması (şekerleme) önerilmektedir. Bu sürenin ise 20-40 dakikayı aşmaması önemlidir.”
İdeal olanın; rutin uyku alışkanlığının devamı olduğunu belirten Fırat, en azından toplam uyku süresini yakalamak adına, her zamankinden erken yatmanın da kısmi bir çözüm olabileceğini kaydetti. Sahura kalkılmamasının da uykunun kesintiye uğramaması için bir çözüm olabileceğini kaydeden Fırat, “Ancak bu durumda da vücudun uzun süreli aç ve susuz kalması fizyolojik olarak metabolizmayı etkileyecek, yine gün içinde uykuya meyili tetikleyecektir” dedi.
İftarda ve sahurda yenilecek yemeklerin de önemine değinen Doç. Dr. Hikmet Fırat, sözlerine şöyle devam etti:
“Kısa sürede ve miktar olarak fazla yenecek yemeklerin, özellikle karbonhidrat ve yağlı yiyeceklerin tüketilmesi ile metabolizma zorlanacak, aşırı insülin salınımına neden olacaktır. Bu durum idrar çıkışını artırabilir, normalden daha sık tuvalete gidilebilir. Yine, aşırı yemenin terlemeye katkıda bulunduğu; varsa reflü şikayetlerinin arttığı; hatta buna bağlı öksürük problemlerinin de açığa çıktığı ve tüm bunların uyku bölünmelerine yol açtığı bilinmektedir. Uykuda nefes durması (uyku apnesi) hastalığı olan kişilerin de özellikle ramazan aylarında aşırı yemekten kaçınmaları ve mutlaka cihazlarını (CPAP / BPAP gibi) kullanmaları önerilmektedir.”
Doç. Dr. Hikmet Fırat, iftar sonrası aşırı çay - kahve gibi uyaranların tüketiminin de uykusuzluk problemi olan kişilerde sorun yaratabileceğine işaret ederek; “Bu durumda; uykuya dalma süresi gecikmekte, uykuyu idame ettirme çabası zorlaşmaktadır. Her iki durumda da uyku kalitesi bozulmakta, ertesi gün yaşam kalitesi etkilenmektedir” dedi.
Bütün bu durumların geçici olacağı (Ramazan ayı süresince), daha sonrasında da uyku hijyenine dikkat ederek yeterince uykunun alınması sonucu yaşam kalitesinin normale dönmesinin beklendiğini kaydeden Fırat, şikayetlerin uzaması durumunda ise uyku bozuklukları konusunda uzmanlara danışılarak destek tedavisi almak gerekebileceğini söyledi.
(FOTOĞRAF)