Güncelleme Tarihi:
Gül Kaba, Özgür Kumanovalı / İstanbul, 29 Eylül (DHA) HER yıl ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan Dünya Çocuk Günü'ne yönelik konuşan Altınbaş Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Gülhan Seyhun,"Çocuklarımız bizim geleceğimizdir, çocuklarımızı koruyamazsak geleceğimizi koruyamayız. Çocuklarımıza güvenli bir ortam sağlayıp sağlıklarını korumak en başta gelen görevimizdir "dedi.
"Geleceğimiz çocuklarımıza sunduğumuz imkânlara ve eğitime bağlıdır"
Çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarını belirleyen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den örnek vererek çocuk haklarına dikkat çeken Dr. Seyhun, "Dünya Çocuk Günü'nde bu Sözleşme’de yer alan 'Çocuğun anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması' hakkının gözetilmesi gerekiyor. Yani çocuklarımıza aile, toplum ve devlet olarak hoşgörülü bir ortam sunmak zorundayız. Dilimiz barış derken her gün birbirimizle kavga edersek, tutarsız bir yaklaşım sergilersek korumamız gereken en başta çocuklarımıza, kendi ellerimizle zarar veririz.Çocuklarımız bizim geleceğimiz, geleceğimiz de bu çocuklarımıza sunduğumuz imkânlara ve eğitime bağlıdır. Çocuklarımıza güvenli bir ortam sağlayıp sağlıklarını korumak en başta gelen görevimizdir. Çünkü güvenli bir ortam ve sağlık şartları yerine getirilemezse ne eğitimden ne de gelişimden, ne de umutla bakabileceğimiz bir gelecekten bahsedebiliriz" ifadelerini kullandı.
"Çocuk istismarı konusunda önce anne ve babalar eğitilmeli"
Ailelerin çocuk istismarı konusunda çok önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Dr. Seyhun, "Özellikle anne-babalar, kendi davranışlarının hangilerinin çocuk istismarına girip girmediği, bu davranışlarının nelere mal olacağı ve çocuk istismarı konusunda farkındalıklarının arttırılması için eğitilmelidir.Aynı zamanda anne-babalar çocuklarını,dışarıda hangi tehlikelerin beklediği, fiziki sınırlarının nasıl olduğu, kimlerin kendisiyle nasıl konuşup, davranabileceği, vücuduna ne kadar dokunulup dokunulamayacağı gibi konularda anlayacağı bir dilde açık ve net bir şekilde bilgilendirmelidir. Daha sonra okullarda ve toplumda bu konuda farkındalığın arttırılması, şiddete karşı net tavırlar sergilenmesi, öğretmenlerin eğitilmeleri, öğrenciler ve velilerle işbirliği içinde olunması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
"Sevgi gösterilmeyen çocuğun sevgi göstermesi güçtür"
Anne-babanın çocuktan istediklerini önce kendilerinin yaparak örnek olmaları gerektiğini kaydeden Dr. Seyhun, "Çocuğa doğruyu yanlışı söylemek yerine ona örnek olmak çok daha önemlidir.Anne baba çocuktan ne istiyorsa, önce onu kendisi yapmalıdır. Çocuktan ne istediğimizi sadece söylemeyelim aynı zamanda yapalım, gösterelim,burada en önemli şey rol model olmaktır. En basit örnek, trafik ışıklarına riayet etmek. Basit gibi görünür ama bir kez ihlal ettiniz mi çocuk da kuralların ihlal edilebileceğini görerek öğrenmiştir. Tutarlı tutumlarla güven ortamı oluşturmalıyız, çocuk kendini güvende hissetmelidir. Diğer yandan çocuğumuza da güvenmemiz lazım. Çocuğumuza güven duyarsak o da kendisine güven duyulduğunu hisseder,sonuçta daha özgür düşünceli ve yaratıcı olur. Bir de sevgi. Sevgiyi alamayan çocuğun sevgiyi vermesi güçtür. Sevgi verme konusunda cimri olur, çünkü ona da cimri davranmışlardır. Sevgi,hele de çocuklar için en büyük ihtiyaçtır. Sevilen çocuk mutlu olur, mutlu olan çocuk da başarılı” açıklamalarında bulundu.
"Anne-babanın tutarsız davranışları çocuğun geleceğini olumsuz etkiliyor"
Aile içi çocuk eğitiminde anne-baba tutumlarının önemli bir yere sahip olduğunu belirten Dr. Seyhun şöyle konuştu:
"Uzmanlar çocuk üzerinde çok etkili olan bu tutumları olumlu ve olumsuz anne-baba tutumları olarak iki şekilde sınıflandırmışlardır. Olumlu anne-baba tutumu demokratik, işbirlikçi tutumdur. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar kendilerine ve çevresine güven duyan, uyumlu, yaratıcı, bağımsız, sorumluluk sahibi, başkaları tarafından sevilen ve mutlu bireyler olurlar. Olumsuz anne-baba tutumları ise; mükemmeliyetçi, sınırsız özgürlükçü, aşırı baskıcı, aşırı koruyucu ve bir de belli bir çizgide olmayan tutarsız tutumdur. Tutarsız tutumlar, anne-babanın bir gününün bir gününe uymaması, annenin ayrı babanın ayrı tutum sergilemesi veya anne-babanın kardeşler arasındaki farklı tutumlarıdır. Olumsuz tutumlar arasında en olumsuz tutum da tutarsız tutumdur. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar, kendi davranışları konusunda emin olamazlar ve davranışlarını anne-babalarının durumuna göre ayarlarlar. Bu durum, kendilerini güvende hissetmelerini engeller. Kendi görüş ve düşüncelerini aktaramaz, sevgi alışverişi azalır. Davranışını kime,neye göre düzenleyeceğini şaşırır, kendisine gösterilen farklı tutumlar arasında bocalar veya kendine uygun gelen yaklaşımı gösteren anne veya babasına yaklaşır, ona her istediğini yaptırır diğeriyle zıtlaşır ve ondan uzaklaşır. Zamanla kendine ve çevresine güvenmeyen, kararsız bir kişilik yapısı geliştirir, tutarsız, dengesiz, aşırı isyankâr ya da hemen boyun eğen bir yapıya sahip olurlar. Bu yüzden anne-babalar, davranışlarıyla tutarlı ve çocuklarına örnek olmalıdır. Bu anne-baba olmanın en önemli özelliği ve sorumluluğudur."
Çocukların tutarlı ve dengeli bir ortamda gelişimlerini sağlamanın ve bu hakkın çocuklardan esirgenmemesinin ailelerin,toplumun ve devletin en büyük sorumluluğu olduğunu dile getiren Dr. Seyhun, "Çocuklarımızı kendine güvenen, kararlı, dengeli, özgür düşünebilen, yaratıcı, problemlere gerçekçi bakabilen ve gerçekçi çözüm yolları bulabilen, farklı olsalar bile birbiriyle uyumlu olabilecekleri bir yapıda yetiştirebilmek için aile tutumları kadar okullardaki eğitimin, televizyon yayınlarının ve sosyal medya yani Facebook, Twitter, gibi internet paylaşımlarının da tutarlı olması gerekir" diyerek sözlerini tamamladı.
(FOTOĞRAF)