Güncelleme Tarihi:
Beşiktaş'a transfer olmak için Gaziantepspor'da 500 bin eurosunu bırakmış ve 900 bin euro da kendisi için bonservis parası ödemişti
Almanya'da doğdu, Almanya'da genç milli oldu, Löw'in A Milli olma teklifini kabul etmedi, Türkiye'yi seçti
Küçüklüğünde NBA izlerdi, Michael Jordan hayranıydı, o nedenle forma numarası olarak 23'ü seçti
Babası ve amcası O'nu Arjantinli Batistuta'nın gol vuruşlarını izlettirerek büyüttü, 3 yaşında futbola başladı, 5 yaşında ilk transferini yaptı
Babası, sol ayağı da gelişsin diye sağ ayakla topa vurmayı bir süre yasakladı. Sol ayak ve kafa çalıştırdı. Karşılığını bugün Şampiyonlar Ligi'nde bir sağ ayak, bir sol ayak, bir de kafa golü atarak aldı, almaya da devam edecek
İstanbul-DHA
Denizlili Şenol Tosun 15 yaşında gitmiş Almanya'ya, işçi olarak çalışan babasının yanına... Başlamış çalışmaya. 20'li yaşlara geldiğinde bir güzele vurulmuş, yine kendileri gibi Almanya'da yaşayan Ankaralı bir ailenin kızına. Evlenmişler; Selma-Şenol Tosun çifti olmuşlar. Şenol Tosun'un hayali futbolcu olmakmış ama... Ne yaparsın ekmek parası. Bırakmış futbol topu peşinde koşmayı, ekmek parasının peşine düşmüş iş bulduğu Frankfurt Havaalanı'nda... Kardeşi Taner Tosun da yanında...
Frankfurt'a 70 kilometre uzaklıktaki Wetzlar, Lahn nehri kenarında bir güzel bir şehir. Burada yaşamaya başlamışlar. Tosun çiftine önce Ayşen katılmış, 6 yıl sonra da Cenk. Baba Tosun, oğlu olunca koymuş kafasına; ille de futbolcu yapacak. Kendisi olmadı ya O olacak. Cenk daha 3 yaşına geldiğinde almış SV Raunheim 07 takımına. Demiş ki; "Bakın benim şu oğlana!.."
Bakmışlar, önüne bir de top koymuşlar, sonra da "Bu çocuktan futbolcu olur" demişler. 5 yaşına geldiğinde ise ilk transfer... Bölgenin büyük kulüplerinden Eintracht Frankfurt'a transfer olmuş!
Babası her gün işten döner dönmez alıyormuş oğlunu yanına... Diğer yanında da Taner amca. Sürekli Arjantinli ünlü golcü Batistuta'nın kasetlerini izlettirmeye başlamışlar minik Cenk'e... "Bak nasıhl vuruyor! Bak nasıl kafaya çıkıyor! Bak nasıl röveşata yapıyor" diye diye hem de... Bakmış Cenk, her gün bakmış. Gelişmiş, gelişmiş. Ama baba Tosun bunu da yeterli görmemiş. Bir gün bahçede şut çektirdiği oğluna; "Neden hep sağ ayakla vuruyorsun? Solu da kullan, kafanı da" demiş, hatta daha da ileri giderek bir süre sağ ayakla vurmayı yasaklamış. Cenk her gün sol çalışmış, çalışmış, çalışmış... Kafa toplarına çıkmış da çıkmış. Sonunda iki ayağını da kullanır olmuş, kafasını da... Bugün Şampiyonlar Ligi'nde attığı 3 golün nedeni bu mu acaba? Biri sağ ayak, biri sol ayak, biri de kafa!
Futbol futbol da... Her şey de futbol değil ki ama! Böyle düşünüyormuş Cenk, NBA de izliyormuş sık sık. İşte o yıllarda hayran olmuş Michael Jordan'a ve 23 numarasına. Taaa o zamanlardan koymuş kafasına; bir gün iyi futbolcu olur da bir de Beşiktaş'ta oynarsa 23 numaralı forma olacakmış sırtında. Bugün Beşiktaş'ta... Sezon başında "Al 9 numara senin" demişler ama, "Yok" demiş, "Benim numaram 23!"
LÖW ALMANYA A MİLLİ TAKIMI'NA İSTEDİ AMA...
Eintracht Frankfurt'ta oynaya oynaya dikkatleri çekmiş sonunda. Almanlar milli yapmışlar onu yaş gruplarında. Giymiş formayı giymiş giymesine ama... Gönlünde hep Ay Yıldız yatıyormuş aslında. Alman Milli Takımı'nın hocası Joachim Löw A Milli Takım aday kadrosuna da yazmış adını Gaziantepspor'a transfer olup da Türkiye'ye geldiğinde... "Ne yapsam, ne etsem" diye düşünürken telefonu çalmış, açmış. Karşısında konuşmaya başlamış:
- Cenk merhaba. Ben Okan. Okan Buruk. Türk Milli Takımı hocası Guuss Hiddink'in yardımcısı. Seni milli takıma bekliyoruz.
Bir sevinç, bir heyecan. Hemen babasını aramış, durumu anlatmış. İstanbul'da da buluşmuşlar, TFF binasına gitmişler. Hiddink övmüş de övmüş Cenk'i, o da kararını vermiş: "Alman Milli olmayacağım. Ben Türküm. Türk Milli Takımı'nın formasıyla oynayacağım!"
VE BEŞİKTAŞ
Milli de olan Cenk, Gaziantepspor'da da parlamış, parlamış...
Her şey iyi güzel de... Ya çocukluk hayali Beşiktaş nerede? Transferde hep "Galatasaray istiyor, Fenerbahçe istiyor, Trabzon da istiyor haberleri çıkıyor da... Beşiktaş neden istemiyor" diye düşünürken... Bir hayali daha gerçek olmuş 2014 yılındaki ara transferde. "Beşiktaş seni istiyor" dediklerinde düşünmemiş bile; "Hemen" demiş. "Hemen değil, sezon sonunda" dediklerinde ise "İmzayı şimdi atabilirim" karşılığını vermiş.
Bunun üzerine kulüpler başlamışlar görüşmeye... Öyleydi, böyleydi derken...Cenk gitmiş Gaziantepsporlu yöneticilere; "Bırakın beni. Beşiktaş'a gitmek istiyorum! Bunun için de kulüpten olan 500 bin euro alacağımdan vazgeçiyorum!"
"Tamam o zaman" demişler, "Bonservis paran için Beşiktaş'la da anlaşalım öyle... "
Bakmış ki orada da 900 bin euroluk bir anlaşmazlık var... "Onu da ben veririm" demiş, Beşiktaş'la 5 yıllık sözleşme imzalayıp da bunun için ilk etapta 900 bin euroluk çek alınca... "Buyurun" demiş Gaziantepsporlu yöneticilere; böylece 1 milyon 400 bin eurodan olmuş kendisi sırf Beşiktaş'a transfer olmak için. Sezon sonuna kadar da Gaziantep'te forma giyip, sonra Beşiktaş'a gelmiş.
SON HAYALİ DE GERÇEK OLDU
Hayalleri vardı Cenk'in... Futbolcu olacaktı. Milli olacaktı. Beşiktaş'ta oynayacaktı... 3'üne de ulaşmıştı ulaşmasına da... Ya Almanya'daki Ece'si... Yıllardır sabırla kendisini bekleyen sevdalısı... Bu hayaline de ulaşmalıydı, onu da başardı. Geçen yıl Ece Akgürbüz ile evlilik sözmeşmesine imza attığında dünyalar da O'nun olmuştu aslında.
Futbolcuydu, Beşiktaş'taydı, Ece'si de yanındaydı.
Kafası rahat olunca... Hız verdi çalışmalarına... Sürekli yabancı santrfor alıyorlardı, sürekli forma için bir rakibi vardı. Ama yılmadı. Çalıştı da çalıştı. Antrenmanlara erken geldi, çalıştı. Antrenmanlar bitti, ekstradan çalıştı. Kendisine özel hoca tuttu yine çalıştı.
Ve bugün...
Artık Beşiktaşlı Cenk olarak sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da tanınıyor.
26 yıl önce Wetzlar'da Lahn nehrine bakan bir evde başlayan hayat hikayesi şimdi İstanbul'da boğaza karşı sürüyor.
Ya sonrası...
Sonrası yazılmadı daha...
Koş Cenk koş!
Öyle görünüyor ki daha yazılacak çok sayfa, gerçekleştirecek çok hayaller var.
Sadece Türkiye değil, Avrupa da seni alkışlıyor. Premier Lig'e şimdiden selam, yola devam Tosun Paşa...