Güncelleme Tarihi:
Mehmet AKTARAN/İSTANBUL, (DHA)- BASIN meslek örgütleri, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için başlattığı "Habere Özgürlük" kampanyası için Gazeteciler Cemiyeti'nde bir araya geldi. Konuşmacılar arasında bulunan ve yarın duruşması olan Can Dündar, "Siyasi iktidarın nasıl ağır baskı uyguladığını görüyorsunuz. Yarınki duruşma bu açıdan Anayasa Mahkemesi'nin varlığını sorgulatacak. Ülkede üst mahkeme olacak mı yoksa iktidarın emri mi galip gelecek?" dedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş, Haber-Sen ve Basın Enstitüsü Derneği'nden oluşan basın meslek örgütleri, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için başlattığı "Habere Özgürlük" kampanyası için Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu'nda bir araya geldi. Ulusal ve uluslararası basın örgütlerinden 14 ayrı konuşmacının katıldığı toplantıda yarın duruşmaları olan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül de birer konuşma yaptı.
"BÜTÜN BİR MESLEĞİ VE TOPLUMU TUTUKLAMA GAYRETİ VAR"
Gazetecilerin birbirlerinin sorunlarına duyarsız hale geldiklerini söyleyen Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, "Biz orada bir haberi değil, kendimiz değil, mesleğimiz, ülkemizi, gazeteciliği savunuyoruz. Gazeteciliğin hiçbir engel tanımadan halkı bilgi sahibi yapma hakkını savunuyoruz. İçeride yatarken, en çok uğraşmak zorunda kaldığımız karşıtlarımız gazetecilerdi. En ağır en kötü hakaretleri onlardan işittik. En büyük yalan haberleri onlar yaptı. Dolayısıyla bir meslek dayanışmasıyla değil iyi ile kötü arasındaki çekişmeden söz edebiliriz. Bugün bu salondaki gazeteci varlığı basınımızın bu hale getirildiğini gösteriyor. Ve kendi meslektaşlarının sorunlarına duyarsız hale geldiklerini biraz görebiliyoruz. Bizi cezalandırırken aslında yapılmak istenen şey diğerlerini susturmak, gözdağı vermek. İktidar iki yol izliyor birisi gözbağı, diğer gözdağı. Gözbağıyla toplumu göremez hale getiriyor, gözdağı ile görmeye çalışanların gözlerini dağlıyor. Bizim tutuklanmamızla bütün bir mesleği ve toplumu tutuklama gayreti var. Giderek yaygınlaşan korku imparatorluğu yaratılmaya çalışılıyor. Biz buna elimizden geldiğince direnmeye gayret edeceğiz. Yarın, önemli bir davamız var. Siyasi iktidarın nasıl ağır baskı uyguladığını görüyorsunuz. Yarınki duruşma bu açıdan Anayasa Mahkemesi'nin varlığını sorgulatacak. Ülkede üst mahkeme olacak mı yoksa iktidarın emri mi galip gelecek? Bunu anlayacağımız bir önem taşıyor. Yarın verecekleri kararın bizi aşan bir değeri olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
"GELDİĞİMİZ NOKTA DA ALARM ZİLLERİNİN ÇALDIĞI NOKTADIR"
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül, "Türkiye'de medya ile birlikte düşünce hayatımızın bir tahribat altında olduğunu net olarak görmemiz gerekir. Akademisyenlerin de tutuklanıyor olması geldiğimiz nokta da alarm zillerinin çaldığı noktadır. Anayasa Mahkemesi bizi tahliye ederken verdiği karar evrensel hukuk bakımından basının nefes alması bakımından önemli bir karardı. Belki bu çıta olur diye düşünmüştük. Ama hemen arkasından Cumhurbaşkanı'nın 'zaten tanımıyorum' derken Can ile bana olan husumetinden dolayı bunu söylemedi. Bu iyi kararı lekelemek istedi. Yani iyi şeyler olmasını istemediğini gösterdi. Yarınki duruşmada belki de buna ilişkin gelişmeler yaşanacaktır" ifadesini kullandı.
"MUHALİF GAZETECİLERİ SUÇLUYORLAR"
Türkiye'de yalnız gazetecilerin değil; bilim insanları, akademisyenler, ve aydınların da zor bir dönemden geçtiğini belirten Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, "Türkiye'de yalnız gazeteciler değil, akademisyenler, bilim insanları, aydınlar çok zor bir dönemden geçiyor. Halkın bilgi alma hakkı demek olan basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazı ve Türkiye'de en ufak bir izine rastlamak mümkün değil. Türkiye'de basın bir bütün olarak dayanışmış durumda değil. Meslektaş demeye dilim varmıyor ama pek çok meslektaşımız nefret suçunu işleyecek tarzda haberler yapıyorlar. Muhalif gazetecileri suçluyorlar. Açıkça yargısız infaz yapıyorlar. Bu çok alışılagelen bir durum değildi. Ama artık bizi buna alıştırdılar" dedi.
MESLEK ÖRGÜTLERİNİN BEKLENTİLERİ...
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş tarafından okunan, kampanyayı yürüten meslek örgütlerinin beklentileri şöyle:
"-Gazetecileri hedef alan baskılar sona ermeli, gazetecilerin tüm ülkede serbest dolaşımı, güvenliği ve haber kaynaklarına erişimi sağlanmalıdır.
-Gazetecilere yönelik hukuk dışı soruşturmalar sonlandırılmalıdır.
-Hapisteki tutuklu ve hükümlü 34 gazeteci serbest bırakılmalıdır.
-Gazeteciler tutuksuz yargılanmalıdır.
-Pek çok toplantıya siyasi iktidar destekli TRT ve Anadolu Ajansı temsilcileri alınmakta, diğer gazeteciler alınmamaktadır. Haber almada eşitlik ilkesini ortadan kaldıran akreditasyon uygulamasından vazgeçilmelidir.
-Olaylar ne kadar sarsıcı olursa olsun yayın yasaklarıyla halkın haber alma hakkı engellenmemelidir.
-İnternet sansürüne son verilmelidir.
-Türksat uydusu ve kamu dijital yayın platformları medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara tarafsız, hakkaniyet ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek ile yükümlüdür. İktidarın hoşuna gitmeyen yayın kuruluşlarının sansür amacıyla hukuksuz bir şekilde uydudan ve dijital yayın platformlarından çıkarılmasından vazgeçilmelidir.
-Cumhurbaşkanı ve kamu görevlilerine hakaret adı altında dava açılmasına neden olan TCK'daki 199. Madde değiştirilmelidir. Hakaret suçlamasıyla gazetecilerin oto sansüre itilmesi alışkanlığından vazgeçilmelidir.
-Medyada sendikalaşmayı zorlaştıracak yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.
-Gazete sahiplerine yönelik baskılar nedeniyle sektörde artan işsiz gazeteci sorununun araştırılması için TBMM'de bir komisyon oluşturulmalıdır.
-Siyasi iktidar evrensel gazetecilik değerleriyle de örtüşen Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ne uygun gazetecilik yapılmasını engelleyecek yaklaşımlardan kaçınılmalıdır."
FOTOĞRAFLI