ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "Amerika'nın Rakka'yı aşan planları var"

Güncelleme Tarihi:

ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, Amerikanın Rakkayı aşan planları var
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2017 10:00

ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "Amerika'nın Rakka'yı aşan planları var"

Haberin Devamı

Betül KARABACAK / İSTANBUL (DHA) -Önceki gün ABD Savunma Bakanı James Mattis'in YPG'ye verilen silah desteğinin 'Rakka'nın DAEŞ'ten kurtarılmasının ardından da devam edeceği' açıklamasını değerlendiren İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi (İKBU) Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "Amerika'nın planı aslında Rakka'yı aşan bir plan. Muhtemelen sırada Deyr-ez Zor bölgesi var. Çünkü Suriye'nin önemli petrol yataklarının olduğu bir bölge burası. Asıl nihai amaç ise Fırat'ın doğusunda Rakka, Der-ez Zor ve Musul bölgesine kadar olan alanda suni bir Kürt devleti kurmak" dedi.

Amerika'nın kısa sürede farklı farklı açıklamalar yapmasının Türkiye'nin alanda ortaya koyduğu baskıdan kaynaklandığını söyleyen Dr. Eray Güçlüer, şöyle konuştu:

"Donald Trump'ın“Devlet dışı silahlı gruplara silah verme yetki belgesi olan 1209 sayılı kararnameyi imzaladıktan sonraki sürece bakıldığında, Amerika'nın "PYD'nin silahlı kanadı YPG'ye silah vereceğiz çünkü Rakka'da operasyon yapacağız" dediğini görüyoruz. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis'in dünkü açıklamasında ise "Rakka'dan sonra da YPG'ye silah vereceğiz"deniyor ama bunun çünküsü yok. Şimdi burada Amerika'nın planının aslında Rakka'yı aşan bir plan olduğunu anlıyoruz. Yani Rakka'dan sonra yeni bir plan daha var. Bunun da muhtemelen Deyrez Zor bölgesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Suriye'nin önemli petrol yataklarının olduğu bir bölgeburası. Dolayısıyla oradaki çatışmanın kontrollü ve kalıcı hale gelmesini sağlayacak olan YPG aktörünü finansal olarak besleyebilmek için o alanın ele geçirilmesi gerekiyor."

"ORTADOĞU'DA ÇATIŞMANIN KONTROLLÜ VE KALICI HALE GETİRİLMESİ AMAÇLANIYOR"

Dr.Eray Güçlüer, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İşin ikinci bölümünde de 17 Ekim 2016 tarihinde başlayan Musul operasyonu hala devam ediyor. Bitmiş değil. Musul operasyonu devam ederken Rakka operasyonuna da sessiz sedasız devam ediliyor. Ben bu iki bölgedeki operasyonların birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Musul operasyonu daha bitme aşamasına gelmeden o bölgede referandum, bağımsızlık gibi söylemler ifade edilmeye çalışıldı. Muhtemelen bundan sonraRakka ve müteakiben Deyr-ez Zor bölgelerindeki suni yapılar tamamlanıp bölgenin demografisi değiştirildiğinde Musul’da olduğu gibibenzer taleplerin dillendirileceğini görebiliriz. Bunun için zaman kazanılması gerekiyor.Bir gün önce ABD Savunma Bakanı Jim Mattis'in PYD'ye 'Rakka'dan sonra da size silah desteğine devam edeceğiz' açıklamasını yaparken bir yandan da bunun geçici ve taktik bir durum olduğunu söylemesi çelişkilidir. 'Geçici ve taktik durum' cümlesi ABD’li yetkililer tarafından daha önce de kullanıldı. Askeri açıdan değerlendirildiğindeRakka bölgesi hatta Rakka'yı da aşacak şekilde daha güney doğuya inecek bir operasyonun askeri açıdan taktik değil stratejik olduğunu söylemek gerekir. Bu operasyonun genişliği, büyüklüğü ve cesameti taktik seviyenin üstündedir yani operatif veya stratejik seviyelerdedir. Dolayısıyla siz stratejik bir bölgeye taktik seviyeli bir operasyonlar yapamazsınız ki yapılan da zaten o değil. Stratejik seviyeli bölgelere stratejik operasyonlar yaparken buna geçici ve taktik de diyemezsiniz. Çünkü hiçbir stratejik operasyon geçici olmaz. Orta veya uzun vadeli olur. Dolayısıyla bunlar ciddi çelişkilerdir. Bölgenin önemiise Amerika'nın özellikle küresel çapta konuşlanma alanlarından bir tanesinin burası olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun için de bu bölgede kendine bağlı bir suni aparatın adeta bölgeyi dizayn edecek bir güce evrilmesi, bunun da kurumsal meşruiyet sağlayarak bir devlete doğru dönüşmesi,bu sayede Suriye ve Irak özelinde Ortadoğu'da çatışmanın kontrollü ve kalıcı hale getirilmesi amaçlanıyor."

TÜRKİYE TAKTİKSEL DEĞİL STRATEJİK DÜŞÜNMELİ

Bu amaç karşısında Türkiye'nin atmakta olduğu adımları da değerlendiren Güçlüer, "Türkiye zaten bu konuda 24 Ağustos tarihinde ilan ettiği Fırat Kalkanı operasyonunun siyasi amaçları doğrultusunda bölgede istikrarı temin ederek kendi güvenliğini sağlama faaliyetlerine devam ediyor. Örneğin dün Afrin bölgesindekiAzez'den Türkiye’ye doğru açılan taciz ateşine karşılık verildi. O bölgede birlikler yoğunlaştırıldı. Daha önce de Karaçok ve Sincar operasyonları yapıldı. El Bab operasyonu da tamamlandı. Gerekirse Türkiye kendi güvenliğini sağlaması gereken noktaya kadar inip sağlanıncaya kadar da orada kalabileceğini, bölgeyi istikrarlaştırıcı operasyonlara devam edebileceğini ifade etti. Bence Türkiye bu noktada doğru hareket tarzını uyguluyor. Ancak şunu bilmek gerekir ki yine Amerikalıların ifade ettiği şekilde bu mesele 20, 30 yıllık mesele haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Yani bu uzun soluklu bir projedir. Türkiye de taktiksel değil stratejik düşünmeli ve stratejik planlar çerçevesinde hareket etmelidir. Değerlendirmeler yapılırken de cari ve taktik meseleleri aşan stratejik bir derinlikle konuya yaklaşılması uygun olacaktır" diye konuştu.

TÜRKİYE'NİN BASKISI

Bu bölgede Türkiyesiz bir denklem kurulamayacağın her geçen gün daha da belirginleşiyor" diyen Güçlüer, "Şu ana kadar Türkiye'nin yaptığı çabalar ve gayretler Ortadoğu bölgesinde yaşanan istikrarsızlık üzerinde bir baskı yaratıyor. ABD Savunma Bakanı'nın da bu kadar kısa sürede birbirleriyle çelişen açıklamalarda bulunmasını Türkiye'nin bu alandaki baskısına bağlıyorum" dedi.

ONLARIN MİLLİ ÇIKARLARINI GERÇEKLEŞTİRME AMACI, BİZİM İÇİNSE HAYATİ ÖNEME HAİZ BİR BEKA SORUNU

Ortadoğu'da adı geçen aktörlerin amaçlarıyla Türkiye'nin amaçları arasında fark olduğunu söyleyen Güçlüer sözlerini şöyle noktaladı:

"Bu mesele sadece Türkiye'nin değil bölgedeki bütün aktörlerin meselesi haline gelmiştir. Katar krizinde de olduğu gibi küresel güçlerin ve bütün körfez ülkelerinin meselesi haline gelmiştir. Çok bilinmeyenli bir denklem halini almıştır. Ancak fark şudur; diğer ülkelerin bakışı ekonomik ve güvenliklerini sağlama noktasında bir politika, milli çıkarlarını gerçekleştirmeye matufdur. Ancak Türkiye için hayati öneme haiz bir beka sorunudur. Onlarınki gerekli olabilir ama Türkiye'nin pozisyonu kendi güvenliğini sağlama noktasında hayatidir. Bölgede uluslararası bir denge kurulmaya çalışılırken Türkiye şuana kadar yaptığı gibi akılcı, dikkatli ve sakin bir politikayla kendi güvenliğini sağlama noktasında ortaya koyduğu kararlı duruşu devam ettirmelidir."

(FOTOĞRAF)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!