Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA)-Kendilerine entellektüel diyen 300 Fransız sözde aydının geçen ay yayınladığı 'Yeni Antisemitizme Karşı Manifesto' başlıklı bildiriye, İbn-i Haldun Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi'nden kınama geldi. Fakültenin yazılı olarak yaptığı kınama açıklamasında şöyle denildi:
"GEÇTİĞİMİZ ay Fransa’nın yüksek tirajlı bir gazetesinde 300 kadar tanınmış siyasetçi, sanatçı ve aydının imzasıyla “Yeni Antisemitizme Karşı Manifesto” adlı bir bildiri yayınlandı. 85 yaşında bir Yahudi kadının Müslüman biri tarafından antisemitik sâiklerle öldürüldüğü iddiasından hareketle kurgulanan bildiri metninde, Kur’an-ı Kerim’in dinsel şiddet ve antisemitizmi beslediğini öne sürerek, Yahudi, Hıristiyan ve Müşriklere karşı şiddet telkin ettiği iddia edilen ayetlerin dini otoritelerce Kur’an-ı Kerim’den çıkarılması çağrısında bulundu.
Bu cüretkâr talep iki milyara yaklaşan dünya Müslümanlar'ını derinden yaralamış ve infiale sevk etmiştir. Hangi sebeple olursa olsun, böyle bir talebin dillendirilmesi bile Müslümanlara yapılabilecek en büyük hakaret sayılacağını bilebilecek durumda olan bu zevatın sorumsuz çıkışı, birlikte yaşamanın temel ilkelerinden olan kutsalların dokunulmazlığını hiçe sayarak dünya barışını da ciddi anlamda zedelemiştir.
Somut bir olayı, çevreleyen şartlarından soyutlayarak genelleştirmenin sağlıklı ve nesnel bir yaklaşım olmadığı aşikârdır. Hemen her gün dünyanın farklı yerlerinde çeşitli dini aidiyetlere sahip kişilerce sayısız cinayet işlenmektedir. Vakıa böyleyken çeşitli saiklerle işlenen bir cinayeti, sadece failin mensubu olduğu dine yormak iyi niyetle bağdaşmaz. Hele hele, tek bir insanı yaşatmayı bütün insanlığı yaşatmak, tek bir ferdi öldürmeyi de bütün insanlığı öldürmekle eşdeğer gören kutsal bir kitabı, mensuplarından birinin işlediği bir suç üzerinden yargılamaya kalkışmak kötü niyetten başka bir şeyle izah edilemez.
"KUR’AN-I KERİM YENİ AHİT’LE KIYASLANAMAZ"
Yahudilerin tarihte Hıristiyan dünyada maruz kaldıkları şiddetten, Yeni Ahit’de rastlanan düşmanca imaların ayıklanması suretiyle kurtuldukları fikri, Müslümanların kutsal kitabı için kabil-i kıyas olamaz. Müslüman din adamlarından, Kur’an’daki herhangi bir ayetin kaldırılmasını talep edenler, ya bu kitabın mahiyeti hakkında koyu bir cehalet içindedirler, ya da sû-i niyetin girdabına düşmüşlerdir. Hem nazmı hem manası itibariyle ilahi bir tasarım eseri olan Kur’an-ı Kerim, nüzulünden beri yazılarak, ezberlenerek ve en önemlisi de uygulanarak kuşaktan kuşağa intikal etmiştir. Orijinalliğini koruyabilmiş tek ilahi hitap olma imtiyazına sahip bu kitap, üzerine rahatlıkla Allah kelamıdır diye yemin edilebilecek tek ilahi mesajdır. Hiç kimsenin Kur’an metni üzerinde yorumlama dışında herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Öte yandan Yahudi ve Hıristiyan kutsal metinlerinin farklı zamanlarda ve farklı kişilerce yazıldığını, tedavininin uzun asırlar sürdüğünü ve çeşitli sebeplerle değişikliklere maruz kaldığını anlamak için Batı’da XVI. yüzyıldan itibaren sürdürülen Kitab-ı Mukaddes Tenkidi çalışmalarına bakmak yeterlidir.
Batıda giderek yayılan İslam düşmanlığının yeni bir tezahürü olduğunu düşündüğümüz malum bildiri, Avrupa’nın Yahudilere yaşattığı zulmü unutturma çabası ve Siyonizm’e yaranma telaşının bir ifadesi olup tarih boyunca farklılıklara kucak açmış İslam’ın saygın imajını çarpıtma amacına matuftur. Yahudiliği veya Hıristiyanlığı değil, bu din mensuplarının eylemlerini eleştiren Kur’an’ın hiçbir yerinde, makul ve meşru bir sebep olmaksızın Yahudi ve Hıristiyanlar ile inançsızların öldürülmelerini emreden bir ayet yoktur. Anlaşmalara ve hukuk düzenine bağlı kaldıkları, öldürülmeyi gerektirecek bir suç işlemedikleri sürece isteyen istediği dini seçmek ve seçtiği inancı yaşamakta hür sayılmıştır. Kur’an, üstelik Yahudi ve Hıristiyanları “Ehl-i Kitap” sayarak onlara ayrıcalıklı bir statü tanımıştır.
"KUR’AN AYETLERİ BASKIYI REDDEDER"
Hz. Peygamber’in Ehl-i Kitap’la ilişkileri genellikle Medine döneminde söz konusudur. Bu dönemde Yahudi ve Hıristiyanlar İslam’a davet edilmiş, Yahudilerin “Üzeyir Allah’ın oğludur”, Hıristiyanların “Mesih Allah’ın oğludur” ve “Allah üçün üçüncüsüdür” gibi tevhide aykırı hususları eleştirilmesine rağmen, ne Müslüman olma konusunda kendilerine bir baskı yapılmış, ne de ibadet ve ibadethanelerine dokunulmuştur. Hz. Peygamber’in inanç konusunda Ehl-i Kitapla olan ilişkilerinin çerçevesini “Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 2/256), “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır” (Kafirûn, 109/6), “Onların Allah’tan başka yalvardıklarına hakaret etmeyin” (En’âm, 6/108), “De ki: Hak Rabbinizdendir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin!” (Kehf, 18/29) gibi ayetler belirlemiştir. Bu arada Kur’an’da Hz. Peygamber ve ilk Müslüman nesille aynı muhitte yaşayan Yahudi, Hıristiyan ve diğer din mensuplarını kınayan ayetleri kendi özel şartlarında değerlendirmek gerekir. Zira bağlamından kopuk yorumlar tahrifle eşdeğer sonuçlar doğurur.
Kutsal metinlerin bağlamından koparılarak yorumlanmasının olumsuz sonuçlarına en güzel örnek Evanjelist Siyonizm’dir. Özellikle Yeni Ahit’in Yuhanna’nın Vahyi bölümü sanki kıyamet, günümüzün siyasi şartlarında tecelli edecekmiş varsayımı ile tefsir edilmektedir. Bu maksatla Yahudilerin Arz-ı Mev’ud’a geri dönüşleri, orada devlet kurmaları ve sonra da bölge ülkeleri tarafından üçte ikisinin helak edilmesi ve sonra bütün düşmanlarına galebe çalmaları, kıyametin olması için zorunlu bir ön senaryo olarak ele alınmakta ve bu süreci hızlandırmak adına Tanrı’yı kıyamete zorlayacak siyasi tavırlar alınmaktadır. Aynı şekilde Eski Ahit’in özellikle Daniel, Yeremya ve diğer bölümlerinde, Beni İsrail peygamberlerinin o çağın olayları için yaptıkları kehanetler sanki günümüz için yapılmış gibi tefsir edilmekte ve en tehlikelisi de günümüz İsrail’inin etrafındaki Müslüman ülke ve topluluklar, kadim İsrail’in etrafındaki müşrik topluluklar ile aynı tutulmakta ve İsrail vasıtası ile Allah’ın gazabına uğratılacakları her pazar inananlara vaaz edilmektedir. Bunun sonucu olarak Orta Doğu’da milyonlarca sivil savaşlarda ölmekte veya mülteci durumuna düşmektedir.
"KUTSAL METİNLERİN YORUMU DİN BİLGİNLERİNE BIRAKILMALI"
Bizler bu bildiriyi imzalayan 300 Fransızın eğer samimi ve dürüst bir duruşları var ise Kitab-ı Mukaddes’teki eskatolojik kehanetlerin dünya barışını tehdit edici, şiddeti öven, ayrımcı, ırkçı ve ötekileştirici yorumlamalarına karşı da bir tavır sergilemelerini bekleriz. Ancak şunu da belirtiriz ki, bizler Kitabı Mukaddes’in şiddeti öven yorumları var diye Hıristiyanlardan ve Yahudilerden kutsal kitaplarının metnini ya da yorumlarını değiştirmelerini istemeyi aklımızdan bile geçirmeyiz ve bunu değerlerimize ve medeniyetimize yakıştırmayız.
Antisemitizmle mücadele stratejisi, sadece Batıda yaşayan Yahudi azınlığın güvenliği bağlamında değil, demokrasi başta olmak üzere Batı toplumlarının siyasal ve kültürel değerlerine, Müslümanlar dâhil tüm dini grupların özgürlüklerine yönelik oluşturduğu riskleri de giderecek ve bölgesel farklılıkları göz önünde bulunduracak şekilde çok yönlü düşünülmelidir. Antisemitizmle mücadelenin sağlıklı yöntemi, Müslüman toplumu ve bu toplumun kutsal olarak kabul ettiği kitabın içindeki bazı ayetleri çıkarmak değil, antisemitik çevrelerin toplumsal zeminini erozyona uğratacak derinlikli stratejiler geliştirmektir. Birlikte yaşamak için kutsal metinlerin yorumu ehline, yani din bilginlerine bırakılmalı, dini yorumlamaya ulus devletler, din dışı ideoloji sahipleri müdahale etmemelidir. Bir grup (çoğunluk veya azınlık) bir başka gruba baskı kurmamalıdır.
İslam coğrafyası hallaç pamuğuna çevrilip her gün yüzlerce masum insan hunharca katledilirken, milyonlarca Müslüman haksız yere öz yurdundan edilirken ve dünyanın gözü önünde yığınla insan hakları ihlalleri yaşanırken, mağdurlar sırf Müslüman oldukları için ses çıkarmayanların, utanmadan ahlak havarisi kesilmesi insanın kanına dokunmaktadır. Dürüstlükten yoksun bu zümrenin haddini aşan çıkışını tel’în ediyor ve onları duyarlı dünyanın ma’şeri vicdanına havale ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. İbn Haldun Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi"