Güncelleme Tarihi:
Ali ÇEVİKBAŞ/ISPARTA, (DHA)- ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü tarafından Antalya'nın Alanya ilçesindeki Kadıini Mağarası'nda yapılan kazı çalışmalarında, 100'ü aşkın insan iskeleti kalıntısı elde edildi. Kazı çalışmasını yürüten Dr. Nalan Damla Yılmaz Usta, iskeletlerin 400- 800 metrede bulunduğunu, 5-7 bin yıl öncesine ait olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü tarafından Antalya'nın Alanya ilçesindeki Kadıini Mağarası'nda 100'ü aşkın insan iskeleti kalıntısı bulundu. Anadolu'daki en yoğun buluntunun tespit edildiği mağara içi ölü gömme alanı olarak tanımlanan, 400 ile 800 metre arasındaki noktada elde edilen buluntuların, 5-7 bin yıl öncesine ait olduğu değerlendiriliyor.
Antropoloji Bölümü Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Nalan Damla Yılmaz Usta, Ekim 2017'de Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan alınan izinle Alanya Arkeoloji Müzesi başkanlığındaki bir ekiple başlayan bilimsel çalışmalarla Anadolu'nun insanlık tarihine ışık tutacak yeni verilere ulaştıklarını söyledi. Dr. Usta, "İskeletler, Kalkolitik ve Tunç Çağı'nda insanların biyolojik ve morfolojik özelliklerine ışık tutabilecek verileri içeriyor. Anadolu'da özellikle Erken Tunç Dönemi'nde bu denli yoğun bir buluntu literatürde yok. Alanya tarihinde insanlık açısından bu kadar eskiye dayanan çok sayıda buluntu olmamıştı. Bu çalışmayla o dönemdeki Alanya'nın kültür tarihini aydınlatacağız" dedi.
'100'Ü AŞKIN İNSAN İSKELETİ BULUNTUSU'
Buluntuların bir diğer öneminin de Anadolu'da ilk kez bu denli yoğunlukta mağara toplu mezarın gün ışığına çıkarılması olduğunu vurgulayan Dr. Usta, keşfin Ekim 2017'de Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (AKÜMAK) ve Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) üyelerinin faaliyetleri sırasında tesadüfen gerçekleştiğini aktardı. Dr. Nalan Damla Yılmaz Usta Usta, şöyle konuştu:
"Mağaracılık ekibinden birkaç arkadaş Antropoloji Bölümü olarak bize ulaştı. Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı Başkanlığından Dr. öğretim üyesi Hilal Yakup İpekoğlu ile birlikte anılan bölgeye gittik. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Alanya Müze Müdürlüğü başkanlığında çalışmalara başladık. Alanya Müzesi Müdürü Seher Türkmen başkanlığında Kadıini Mağarası'nda kurtarma çalışmaları gerçekleştirdik. 5 gün boyunca 100'ü aşkın insan iskeleti buluntusunu bilimsel olarak arkeolojik kazı ve veri toplama yöntemlerini uygulayıp çıkardık, kataloglamasını yaptık, çizim ve fotoğraflama işlemlerinden sonra Kadıini Mağarası dışına çıkardık. Burada sadece iskelet bulmadık. Arkeolojik buluntular da vardı. İskelet kalıntılarını Alanya Müzesi'nin izniyle SDÜ Antropoloji Bölümü'ne getirdik. Analizlerimiz, incelemelerimiz devam ediyor. İskeletlerin üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
'BAZI ÖRNEKLER GÖMÜLDÜĞÜ ŞEKİLDE DURUYOR'
Kalıntıların 400 ile 800 metreler arasında kaldığını ve düz bir yolda değil, mağaranın içindeki kollarda bulunduğunu söyleyen Dr. Nalan Damla Yılmaz Usta, "Mağarada yıllar içinde su basmaları ve çökmeler gibi birçok hareket olmuş ve bazı kemikler birbirine karışmış durumdaydı. Bazı açmalarda balçığın içinde bir karışma durumu söz konusuydu. Ama bazı örnekler gömüldüğü şekilde duruyor, bazıları da mağara zeminine zamanla biriken karstik çökeltiyle birleşmişti. Şimdi örneklere baktığımızda kafataslarının üzerinde bir tabaka var. Bu tabaka karstik oluşum ve tamamen kemiğe yapışmış durumda. Laboratuvar ortamında küçük kazıma işlemiyle bunların bir kısmı çıkarılabildi. Ama çoğunluğu yine kemikler üzerinde mevcut. Bu oluşumla kaplanmayan iskeletler de var tabii ki" diye konuştu.
'İSKELETLER ÇOK FAZLA BOZULMADAN GÜNÜMÜZE GELEBİLMİŞ'
Alanya tarihinde insanlık açısından Kalkolitik ve Eski Tunç çağlarına tarihlendirilen bir buluntu geçmediğini de belirten Dr. Usta, şöyle devam etti:
"Bu açıdan önemli. Tabii mağaradaki 1950'li yıllarda Prof. Dr. Kılıç Kökten hocamızın yaptığı çalışmalarda Üst Paleotik Dönem'e ait insan izleri, kalıntılar ele geçmiş. Ama bunlar sınırlı sayıda. Şimdi ise mağaranın içinin insanlar tarafından çok yoğun kullanıldığına dair bilgiler sunması açısından bu iskeletler önemli. Aynı zamanda Anadolu'da özellikle Erken Tunç Dönemi'ne tarihlendirilen iskelet serisine de çok rastlanmıyor. İskeletlerin korunma durumu çok iyi. Çünkü mağaranın içerisindeki demir iyonları kemiğe işlemiş ve kemiğin yapısını oldukça sertleştirmiş. İskeletler çok fazla bozulmadan günümüze gelebilmiş ve Anadolu'nun bu dönemine ışık tutabilmeleri açısından gerçekten önemliler. İskeletler Kalkolitik ve Eski Tunç çağlarında insanların biyolojik, morfolojik ve kültürel özelliklerine ışık tutabilecek önemli veriler içeriyor."
'ÖLÜ HEDİYELERİNE DE RASTLADIK'
SDÜ'de iskeletlerin yaşlandırmasıyla ilgili çalışmaların sürdüğünü de vurgulayan Dr. Nalan Damla Yılmaz Usta, sonuç netleştiğinde yayın halinde bunun da bilim dünyasına sunulacağını belirtti. Bu iskeletlerin neden mağaranın içinde olduğu sorusuna yanıt aradıklarını söyleyen Dr. Usta, "Bu topluluk mağaranın çok derin kısımlarını ölülerini gömdükleri alan olarak kullanıyorlardı. Çünkü bunların arasında arkeolojik olarak ölü hediyelerine de rastladık. Bazı iskeletler üzerinde yakıldıklarına dair izler de var. Bunun da ölü gömme gelenekleri açısından anlamı var. Belki de hasta olan bireylere hastalığından kurtulsun ve arınsın diye böyle bir işlem uygulanıyordu" dedi.
'ÖLÜM YAŞLARINI SAPTAMAYA ÇALIŞIYORUZ'
Şu an bireylerin demografik özelliklerini ortaya koymaya çalıştıklarını anlatan Dr. Usta, şunları kaydetti:
"Bireylerin ölüm yaşı, ortalama ömür uzunluğu neydi? Bebek ve çocuk ölümleri oranı nasıldı? Kemiklerinde iz bırakan hastalıkları nelerdi? Enfeksiyonel hastalıklar, travma var mıydı? Epigenetik yani ölçülemeyen varyasyonlar ne sıklıktaydı? Eser element analizi yaparak ve bu buluntuların yanında elde ettiğimiz bazı arkeolojik materyalleri de değerlendirerek, bu insanlar neyle besleniyorlardı? Ağız ve diş sağlıkları nasıldı? Anadolu'da ve dünyada bu topluluğa yakın kimler var? Kemikleri ve dişlerinden hastalıklarını saptamaya uğraşıyoruz. Bunlar hakkında verilere ulaşabileceğiz. Genel anlamda inanç sistemlerine de dair ipuçları sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Kısacası Kadıini insanlarının yaşamlarını anlamaya çalışacağız. Son olarak, Kadıini insanları için muhtemelen yerleşik hayata geçmiş hem tarımla uğraşan hem de hayvancılıkla uğraşan topluluktu diyebiliriz."
FOTOĞRAFLI