Güncelleme Tarihi:
GAZİANTEP (AA) - Eski NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, uluslararası camianın Suriye'de de Bosna benzeri bir çözüm bulmak zorunda olduğunu belirterek, "Esed'i iktidarı terk etmeye razı ederek, ülkenin etnik ve dinsel hatlar çerçevesinde paylaşılmasını sağlamak lazım" dedi.
Rasmussen, Hasan Kalyoncu Üniversitesi tarafından düzenlenen "Ortadoğu'da Barış, Aktörler, Sorunlar ve Çözüm Arayışları Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, Gaziantep'in tarih boyunca pek çok olay yaşadığını hala da yaşamaya devam ettiğini söyledi.
Toplantının ardından Nizip'teki kampa giderek incelemelerde bulunacaklarını ifade eden Rasmussen, "Çok sayıda Suriyeli oraya kaçtı. Bir seçimdi yaptıkları ya çadırda yaşayacaklar ya da savaşın göbeğinde kalacaklardı. Onlar için Türkiye demek güvenlik demekti. Türkiye, iç savaş, isyan ve terörizmle mücadele eden bir bölgede hakikaten bir istikrar, ilericilik, umut ve refah feneri gibi parıldamaktadır" diye konuştu.
Rasmussen, enflasyondan sıyrılarak ekonomik istikrarını sağlayan Türkiye'nin, istikrar ve başarısının bölgedeki kaos ortamından dolayı tehdit altında olduğunu vurguladı.
Suriye'nin Esed'in gücü ne pahasına olursa olsun elinde tutma ısrarı nedeniyle bir iç savaşa sürüklendiğini dile getiren Rasmussen, mezhep çatışmalarına sahne olan Irak'ın ise zayıf bir hükümetle mücadelesini sürdürdüğünü aktardı.
Bu ülkelerin her ikisinde de IŞİD adı adında kendine "İslam devleti" diyen bir grubun ortaya çıktığını anlatan Rasmussen, "Bu grup ne İslam'dır ne devlettir. Sadece terör, işkence ve cinayetle hareket etmektedir" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin 1,5 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaptığını anımsatan Rasmussen, "Pek çoğu da başka ülkelere kaçtı. Bu tabi ki yükselmekte olan bir şiddet dalgasıdır, sınırların ötesine taşmaktadır. Bütün uluslararası camianın çabası bu oluşumları durdurmak üzerinedir. Bunu çözmek için evvela anlamamız lazım. Çatışmalar neden başladı, bitirmek için neler yapmalıyız, bunu tartışacağız. Bu ülkelerdeki toplumları nasıl yeniden inşa edip de gelecekte bu tür çatışmalara sürüklenmemelerini garantiye alırız diye bakacağız" ifadelerini kullandı.
Rasmussen, "Arap Baharı"nın Arap gençliği tarafından daha iyi hayat şartları ve özgürlük adına başlattığı bir hareket olduğuna dikkati çekti.
Suriye'de de insanların sokağa döküldüğünü, amaçlarının yolsuzluk kurbanı rejimi devirmek olduğunu anlatan Rasmussen, şunları kaydetti:
"Ama rejim bunlara karşı saldırıda bulundu. Esed, askerleri, tankları ve füzeleriyle karşılık verdi. Özgürlük savaşı olarak başlayan şey, beka mücadelesine, sağ kalma mücadelesine dönüştü. Tabiki bu aykırı ideolojilere sahip insanlar için de fırsat yarattı. IŞİD gibi gruplar, Irak'ta başladı ama Suriye'ye bulaştı. Bugün IŞİD çok geniş alanlarda hüküm sürmekte ve fonları petrol yataklarını kontrol etmekten, bireysel katkı ve bağışlardan gelmektedir. Ortadoğu'da barbarca bir diktatörlük uygulamak amacındadırlar. Bu bölgeye yönelik tehditler arasında en ciddi olanıdır. Dünyanın her tarafındaki kültürler için, daha iyi bir yönetim, hayat isteyen insanlar için bir tehdittir. Zaten bu duygular Arap Baharı'nı yaratmıştı ama artık bundan çok uzak bir ortam var."
Rasmussen, bu zorlukları aşmak için ilk olarak IŞİD'in saldırılarının durdurulması ve hava saldırılarının devam etmesi gerektiğini bildirdi.
Hava saldırılarının yanı sıra karada IŞİD'e karşı savaşan insanlara da destek verilmesi gerektiğini belirten Rasmussen, "Onlar aslında kendi yaşadıkları yerleri büyük bir cesaretle savunurken bizim yaşadığımız yerleri de savunuyorlar. Biz onlara yardım edersek kendi kendimize de yardım etmiş sayılırız" ifadelerini kullandı.
-"Suriye için Bosna modeli"
Suriye'deki bu kaos ortamının değişmesi gerektiğini bunun da kolay bir yolu bulunmadığına değinen Rasmussen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rejim o kadar inatçı, muhalefet de o kadar parçalanmış durumda. Esed'in ortadan kalkması durumunda bu grupların birbiriyle savaşmaya başlayacağı da bir ihtimal. Bosna'daki model buraya uygulanabilir. Yumuşak bir bölünme...Gücü, iktidar erkini, devlet çerçevesi içinde yerel halkla paylaşma... Bu tabi mükemmel bir çözüm değildir. Dinsel, etnik ve politik ayrımlar Suriye'de Balkanlarda olduğundan daha derindir. Uluslararası camia Suriye'de de Bosna benzeri bir çözüm bulmak zorundadır. Esed'e iktidarı terk etmeye razı ederek ülkenin de etnik ve dinsel hatlar çerçevesinde paylaşılmasını sağlamak lazım. Esed böyle bir çözüme nasıl razı edilecek? Bunun bir yolu muhalefetin ılımlı kesimlerine biraz destek vermektir. Tabi ki bu iç savaşı akşamdan sabaha bitirecek bir şey değil. Ama bu yolla en azından ılımlı muhalefetin bir takım kazanımlar elde etmesini ve Esed hükümetini masaya oturmaya razı etmesini sağlayabiliriz."
- "Türkiye reformların şampiyonu olmuş bir ülkedir"
Rasmussen, Ortadoğu'da bütünsel bir reform yapılması, özgür ve hakkaniyetli toplumların oluşması gerektiğini vurguladı.
Özgür toplumların, Ortadoğu halkları için bir demokratikleşme süreci başlatması gerektiğini ifade eden Rasmussen, "Türkiye bunda katalizör olarak rol oynayabilir. Çünkü Türkiye reformların şampiyonu olmuş bir ülkedir. Türkiye yeterince büyük bir demokrasidir. Temel hak ve özgürlüklerini uygulamıştır ve giderek artan bir refah sağlamıştır. Bu bağlamda tabi ki daha fazla ilerlemeye ihtiyacımız var. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin de aynı zamanda ilerletilmesine ihtiyacımız var. Türkiye'yi, Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya arasında son derece önemli rol oynayan bir aktör olarak görüyorum. Türkiye, Ortadoğu'nun problemlerini çözmekte son derece büyük bir rol oynayabilir" diye konuştu.
Bu arada Türk vatandaşlığına alınan Suriye asıllı piyanist Tambi Asaad Cimuk, açılış konuşmaları öncesinde, "Bir barış mesajı" adlı kısa bir konser verdi.
(Sürecek)