Güncelleme Tarihi:
GAZİANTEP, (DHA) - SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Klinik Psikologu Gözde Kıratlı, “Karne çocuğun bir zekâ göstergesi değildir. Çocuğun ilgi, yetenek ve iç disiplini hakkında bilgiler verir" dedi.
Kıratlı, 2017-2018 eğitim döneminin sonuna gelindiğini ve öğrenciler kadar velileri de karne heyecanının sardığını anımsatarak, bazı önerilerde bulundu. Çocuğun, karne aldığında notlarıyla ilgili olumsuz düşünceleri, kendisinin ya da ailesinin yüksek beklentileri olabileceğini anımsatan Kıratlı, “Karnesindeki notların beklentisinin altında olması çocukta kaygı yaratabilir. Ailelerin beklentilerinin de çocuğun yaşına, gelişimine ve çevresel faktörler gibi özelliklerle uyumlu olmaması bu süreçte çocukta kaygı yaratan bir diğer etkendir" uyarısında bulundu.
Karneyi aldığında beklediği gibi bir sonuçla karşılayamayan çocuğun okulda arkadaşları arasında kendini kötü hissederek, yetersizlik duygusuna kapılabileceğine vurgu yapan Kıratlı, şöyle devam etti:
"Bu süreçte ailesinin karne beklentisine yönelik nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilemeyen çocuk, eve gitmekte tedirginlik yaşayabilir. Bu, çocuğun ailesinden gelecek olumsuz bir tepki beklentisi içinde olduğunu gösterir. Buna karşılık çocuk gergin ve sinirli hissedebilir; içe kapanık ve saldırgan tutumlar içerisinde olabilir. Bu tutumlar çocuğun aileden aldığı karne beklentisinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Karne, veliler tarafından yanlış yorumlanabilir. Karne, çocuğun dönem içinde aldığı notların, okula devam durumunun, çabasının, öğrenme düzeyinin bir göstergesidir. Çocuğun bir zekâ göstergesi değildir. Bu bizlere çocuğun ilgi, yetenek ve iç disiplini hakkında bilgiler verir. Düşük karne notu, çocuğun aptal, yeteneksiz, hiçbir şey yapamadığı anlamına gelmez. Çocuğun hayat başarısını da göstermez. Karne, derslere yönelik sembolik değerlerle yapılan bir puanlamadır. Öğrencilerin ilgileri, tutumları ve performansları konusunda sınırlı bilgiler verir. Çünkü eğitim ve öğrenim uzun bir süreçtir. Bu süreçte çeşitli değişimlerle ya da gelişimlerle dalgalanmalar olacaktır. Dolayısıyla tek bir karne notu çocuğun başarısını belirlemez."
Karne konusunda ebeveynlere önerilerde bulunan Kıratlı, “Ebeveynlerin çocukla kurduğu ilişki sadece karne notu üzerinden ya da performansına dayalı olmamalı. Karşılıklı sevgi koşulsuz olmalı. Sadece performansa yönelik olan koşullu sevgi çocuğun benlik saygısının gelişimini olumsuz etkiler" diye konuştu.
İyi karnenin, birlikte kutlanması gereken bir süreç olduğunun altını çizen Kıratlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocuğa sarılarak ‘Aferin, bravo’ gibi ya da ‘Bu sene elinden gelenin en iyisini yaptın’ gibi abartılı olmayan, uygun söylemlerle çocuğun manevi olarak ödüllendirilmesi, kutlanması gerekir. İsteğe bağlı olarak çocuğun yaşına, ilgi alanlarına ve gelişimine uygun, maddi değeri çok yüksek olmayan hediyeler verilebilir, birlikte bir aktivite planlanabilir. Ayrıca bu seneki çalışma disiplininin önümüzdeki senelerde de sürmesi için çocuğun teşvik edilmesi önemlidir. Kötü karne karşısında çocuğun kişiliğine yönelik, tembel, başarısız, beceriksiz gibi söylemlerle, olumsuz atıfta bulunulması, ilerleyen süreçte çocuğu daha da olumsuz etkiler. Çocuk kendini bu şekilde kabul ederse, ilerleyen süreçlerde başarılı olmak için çaba sarf etmez. Onun yerine “’Sana güveniyoruz, istersen başarabilirsin’ gibi motive edici ifadeler kullanılmalıdır."
Karnede kötü notlar olması halinde neler yapılması gerektiğine değinen Kıratlı, uyarılarını şöyle sıraladı:
"Karnede sadece kötü notlara odaklanarak iyi notlar görmezden gelinmemeli. Elbette karneden memnun olmadığınızı büyük tepkiler göstermeden dile getirebilirsiniz; ancak bu süreç kötü notların nedenleri üzerine karşılıklı olarak konuşulduğu, nedenler tespit edildikten sonra karşılıklı çözüm yollarının düşünülerek plan ve programlar yapıldığı bir yaklaşım içermelidir. Bu süreçte çocuğu cezalandırmak, korkutmak ya da diğer çocuklarla kıyaslamamak, çocukta suçluluğa ve ilerleyen süreçlerde kendi performansını açığa çıkarmakta demotive ve yetersiz hissetmesine yol açar. Ailenin verdiği tepkiler çocuğun diğer öğrenmelerini etkiler. İşlevsel olan çocuğun içsel motivasyonunu arttırarak amaçları doğrultusunda ilerlemesini ve çalışma alışkanlıkları kazanmasını sağlamaktır. Bu doğrultuda çocukları yeni bilgileri edinmekten korkutmamak, karşılaştıkları zorlukları yenmeleri için cesaretlendirmek gerekir. Bu onların sadece öğrenim yıllarındaki başarılarını değil, kişisel gelişimlerini de olumlu etkiler. Tüm bunların yanında düşük notun kaynağı sadece çocuğun çalışmamasıyla ilgili olmayabilir. Çocuğun yaşadığı duygusal zorluklar da onun okul başarısını olumsuz etkileyebilir. Bunun araştırılması belki psikolojik bir destek alınması gerekebilir."
Kötü karnenin sadece çocuğun sorumluluğunda olmadığını, ailenin, okul ortamının, öğretmenin ve idarenin de payının bulunduğu bir süreç olduğunu anımsatan Kıratlı, şunları kaydetti:
"Eğer anne-baba, eğitim yılı içinde okul ve öğretmenle yeterince iş birliği yapmışsa ve aile için sorunların yeterince üstesinden gelinmişse çocuğunun sınıf içindeki düzeyini, nasıl bir karne getireceğini bilir ve aile daha gerçekçi beklentiler içerisine girer. Gerekli tedbirler iş birliği içerisinde önceden alınabilirse bu süreçte çocuğa daha doğru bir şekilde yaklaşılmış olur. Çocuğun karnesinin bir başkasına karşı utanma ya da övünme nedeni olarak kullanılması doğru olmaz. Çocuğa geribildirimler süreç boyunca gösterdiği çabayı desteklemek, bulduğu çözüm yollarını taktir etmek ve ona inanıldığını göstermek için verilmelidir."
Okul çağındaki her çocuğun sadece öğrenci değil, aynı zamanda bir birey olarak görülmesinin büyük önem taşıdığının altını çizen Kıratlı, “Onun da herkes gibi keşfedilmiş ya da keşfedilmemiş birçok farklı yönü, ilgi ve becerileri vardır. Bu süreçte çocuğun başarılarını fark etmek, güçlü yönlerini öne çıkarmak, zayıf yönlerini bir eksiklik değil sadece geliştirilmesi gereken yönleri olarak kabul etmek çocuğun kendine olan güvenini arttıracaktır" değerlendirmesini yaptı.
Çocuğun yaz tatiliyle birlikte zorlu geçen bir yılı tamamlamasının ardından tatili doya doya yaşamasının önemine de değinen Kıratlı, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tabi ki tatil öğrenmelerin bitmesi demek değildir. Tatili hayata dair öğrenmelerin gerçekleşeceği, yeni becerilerin kazanıldığı, çocuklara yaşına uygun sorumlulukların verildiği bir süreç olarak değerlendirmek çocuğun özgüveninin gelişmesine olumlu katkı sağlar.
Eğer çocuğun herhangi bir dersle ilgili olarak özel bir destek gerektiren bir çalışmaya ihtiyacı yoksa kitap okuma ya da öğrendiği bilgileri zorlayıcı olmayan bir ders çalışma planıyla yeniden gözde geçirmesi yeterlidir. Unutmayın ki, sağlıklı ve uyumlu bir çocuğa sahip olmak, çocuğun başarısız olmasından çok daha önemlidir. Yaşamının devam ediyor olması, en büyük armağandır."
FOTOĞRAFLI