IHA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2015 20:41
Ulusal Psikoloji Öğrencileri Kongrelerine ilk kez ev sahipliği yapan Hasan Kalyoncu Üniversitesinde "20.Ulusal Psikoloji Öğrencileri Kongresi" gerçekleştirildi.
Yurtdışından ve yurtiçinden 45 davetli konuşmacının katıldığı Kongre kapsamında, Psikolojiye yönelik konular konuşuldu.
Bilim Olarak Psikoloji üzerine konuşan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Hakan Türkçapar (Hasan)
Bilim (Science) sözcüğü Latince Scientia (bilgi) kökünden gelir. Bilim fiziki ve doğal evrenin yapısının ve davranışlarının deney ve gözlemler aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünü olduğunu, vurgulayarak, “Doğal bilimlerle, beşeri bilimler arasında yer alan Psikoloji, davranışsal ve zihinsel süreçlerin (duygu, algı ve bilişlerin) bilimidir” dedi.
Madde Bağımlılığında Bilişsel Davranışçı Kuramlar konusuna da değinen Prof. Dr. M. Hakan Türkçapar, şöyle konuştu:
“Madde bağımlılığı ve alkol kötüye kullanımı bütün dünyada ve ülkemizde giderek artan boyutlarda karşımıza çıkmaktadır. Dünya sağlık örgütünün hastalık sınıflama sistemi olan ICD-10’da madde bağımlılığı; maddeyi almak için çok güçlü bir istek veya zorlantı, madde alma davranışını denetlemede güçlük, madde kullanımı azaltıldığında veya bırakıldığında fizyolojik bırakma sendromu veya bırakma belirtilerini giderebilmek için aynı veya benzer maddeyi kullanma, tolerans belirtileri, daha düşük dozlarda ortaya çıkan etkilerin görülebilmesi için daha yüksek madde dozlarına gereksinim duyulması, maddeyi elde etmek, kullanmak, etkilerinden kurtulmak için harcanan zamanın diğer ilgi ve uğraşlara yer bırakmayacak şekilde giderek artması, madde kullanımına bağlı zarar görüldüğüne ilişkin açık verilere karşın madde kullanımını sürdürme belirtileriyle tanımlanmaktadır.”
“ZİHİNSEL YETENEKLER, DOĞUMDAN ERGENLİĞİN SONUNA DEĞİN HIZLA ARTAR”
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bengi Semerci ise, Ergenlikte Zeka ve Beyin Gelişimi Karmaşanın ve Değişimin Sırrı konusuna ilişkin açıklamalarda bulunarak, “Ergenlik önemli beyin, zeka ve bilişsel gelişimin olduğu bir dönemdir. Ergenlik döneminde problemleri farklı tanımlama, onlara yorum getirebilme, zor görevleri yapabilme ve daha hızlı düşünebilme kapasiteleri gelişir. Zihinsel yetenekler, doğumdan ergenliğin sonuna değin hızla artar, erişkinlikten itibaren duraksar ve orta yaştan sonra düşmeye başlar. Zihinsel aktiviteleri yapabilme becerisi, ergenlik döneminin başlangıcından itibaren yetişkinlere benzer hale gelir. Bu dönemde artık soyut düşünme başlar. Bir problemin çözümü, somut yollarla sınırlanmaz. Problemde bulunan değişkenler arasındaki ilişkileri bulur. Ne olduğu kadar, ne olabileceği konusunda fikir sahibi olur. Daha hızlı ve işlevsel olarak, sakladığı bilgiyi çıkarıp daha önce öğrendiklerini yeni durumlarda kullanmaya başlar. Sosyal biliş de ergenlik döneminde gelişir. Kendini anlamak kadar, diğer insanların duygu ve düşüncelerini, kişiliklerini, amaçlarını, dünyayı nasıl algıladıklarını çıkartamaya başlar. Bu gelişimler nedeniyle ergen, sosyal, politik ve dini sistemleri değerlendirmeye, sorgulamaya başlar” ifadelerini kullandı.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak da, Konferansta, 20. yüzyılın son çeyreğinde başlayan çağın neden İnternet çağı olarak tanımlandığı, bir bilgi ve iletişim teknolojisi olarak İnternet’in insan hayatını nasıl etkilediği Temel bir insan ihtiyacı olmamasına rağmen İnternet, insan için neden vazgeçilmez bir hal aldı, İnternet aile hayatını nasıl etkiledi, İnternet yeni nesli psikolojik anlamda nasıl etkilediği gibi konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
“DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU ÇOCUKLUK ÇAĞININ EN ÖNEMLİ PSİKİYATRİK SORUNUDUR”
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk de Psikolojinin konusu olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’na değinerek, şöyle konuştu:
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) başta bireyin kendisi olmak üzere aileyi ve toplumu ilgilendiren yönleriyle çocukluk çağının en önemli psikiyatrik sorunlarından biridir. Erken teşhis edildiğinde tedaviden elde edilen sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. Bu nedenle DEHB başta sağlık ve eğitim alanında çalışanlar olmak üzere, çocuk ile ilgili tüm profesyoneller ve aileler tarafından mutlak bilinmesi gereken bir bozukluktur. DEHB aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve dürtüsellik olarak sınıflandırılabilen üç temel belirti kümesinden oluşur. Günümüzde çoğumuzun hiperaktivite olarak işittiği bu klinik tablo aslında ilk olarak 1900’lü yılların başında tanımlanmıştır. Ancak son 30 yılda yapılan birçok sayıda bilimsel çalışma, DEHB’nin biyolojik kökenli yapısal bir bozukluk olduğunu ortaya çıkarmıştır.