IHA
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2015 14:05
MEZAR TAŞLARINI KAYIT ALTINA ALDI
Eskişehir’in Odunpazarı ilçesindeki eski mezar taşlarını kayıt altına alarak kitaplaştıran Nizamettin Arslan, şimdilerde ise tüm Eskişehir’de bulunan tarihi mezar taşlarını kayıt altına almak için çalışıyor. Mezar taşlarının iyi korunamadığını söyleyen Arslan, bazı mezar taşlarına kasıtlı olarak zarar verildiğini anlattı.
Nizamettin Arslan, mezar taşlarını kayıt altına alma çalışmasına Eskişehir’deki tarihi yerleri merak etmeyle başladığını dile getirdi. Arslan, mezar taşlarının yanı sıra Eskişehir’de bulunan camilerle, çeşmelerle ve kervansaraylarla da ilgileniyor. Tarihi yerleri araştırmaya başladığı zamanları anlatan Arslan, "Sivrihisardaki tarihi eserleri bir slayt yaptık. Burada bir gece düzenledik. ’Bu işi çok iyi yapmışsınız gençler’ şeklinde tebrikler almaya başladık daha sonra bu işlere ciddi girmeye başladık. Bu arada Osmanlıcayı öğrendim. Bu işlere bilimsel olarak girmeye başladık. Biz akademisyen değiliz ama, belgeleri falan bularak çalışmaya başladık" dedi.
"BUNLAR ŞEHRİN TAPULARIDIR"
Araştırmalarına köy köy gezerek devam ettiğini anlatan Arslan, "Burada Şahver Çelikoğlu diye bir hanım var. 80 yaşında felan, 30-40 civarında eseri var. Onunla da ben epey tanışıyordum. Bana, ’Oğlum şu Kurşunlu Camisinin arkasında Hasan Hüsnü dedenin kabri var. Bu efendi kimdir, sen meraklısın bu işlere şunu bir araştır’ dedi. Derken biz başladık Hasan Hüsnü dede kimdir diye. Sonra Hasan Hüsnü dede kimdir konusu iki tane sempozyuma konu oldu. Bununla başladık. Benim içimde ukteydi. Eskişehir kitabeleri ve mezar taşları. Ben bunları beş yıldır toparlıyordum. Ya acaba nasıl bastırırım kitapları diye düşünüyorum. Sonra da Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı çıkınca onlar bastırdı. İçimdeki ukde gitti. Bu şehrin tapularıdır bunlar. Ben bu memlekete vefa borcumu ödedim. Bu mezar taşları sadece Odunpazarı. Şimdi ben komple bir vilayeti topluyorum. Yüzde 35-40’ını falan hallettim. Köy köy geziyorum hepsini. Hafta sonları, işten zaman kaldıkça. Onları da topluyoruz, kayıt altına alıyoruz. Çünkü bunlar bizim tapu belgelerimiz" tespitinde bulundu.
"EN SAĞLAM BELGELER"
Mezar taşlarına ilgi duyduğunu açıklayan Arslan, "Mezar taşları bizim tarihimiz, kültürümüz için çok önemli vesikalardır. Şimdi malumunuz Osmanlı arşivlerinde bir yangın çıksa, bunla kağıt sonuçta yanar gider. Ondan sonra herhangi bir tarihi mesele olduğunda birbirimizi yiyoruz. Sen doğru söylüyorsun, sen yanlış söylüyorsun. Bizim en sağlam tapu belgelerimiz bunlar. Mermerin üzerine sonuçta kazılmış. Sonra bazı vakıflar var. Bu vakfiyelerin sahipleri bulunamıyor. Sonuçta mezar taşında karşınıza çıkıyor. Mezar taşları bizim geçmiş tarihimiz ve kültürümüz ile ilgili en sağlam belgeler olduğu için, bu mezar taşları benim için çok önemli. Yani sadece Osmanlıcayı mezar taşının üzerindeki yazıyı okumak için değil, şimdi mezar taşı şehir için de çok önemli. Neden? Çünkü mezar taşı üzerindeki bilgiler bir şehrin, eğitim durumunu, sosyal durumunu, ekonomik durumunu hepsini çıkarabilirsiniz" açıklamasında bulundu.
"NE KADAR MEZAR TAŞI VARSA O KADAR ZENGİNLİK VARDIR"
Mezar taşlarının şehir hakkında bilgiler verdiğini ifade eden Nizamettin Arslan, "O zamanlarda bir yakınınız vefat ettiğinde şaire gidiyorsunuz. O size hayatını soruyor kısaca özgeçmişini söylüyorsunuz. Onun özgeçmişine göre şair size bir şiir, bir dörtlük, hadis-i şerif veya bir ayet-i kerime söylüyor. Şaire parayı verip yazıyı aldınız geldiniz hattata. Hattat bu getirdiğiniz yazıyı güzel bir şekilde yazıyor. Hattata da parayı ödediniz. Buradan da nakkaşa gidiyorsunuz. Nakkaş da bu taşın biçimini belirliyor. Yaşadığı dönemde işte eğer bir tarikat şeyhi veya bir müderris, müftü falan değil normal bir halktan ise, yaşadığı devirdeki padişah nasıl bir fes giyiyorsa, nasıl bir başlık takıyorsa işte onun baş kısmı ve yazı nereye gelecek; nakkaş da bunları taşın üzerine belirliyor. Nakkaşa da parayı ödediniz. Orada nereye gidiyorsunuz. En son mermer ustasına gidiyorsunuz. Mermer ustası önüne gelen o şablonu bir elinde çekiç bir elinde murç ile en ince noktasına kadar işliyor. Bugün biz yazı yazarken bile hata yapıyoruz ama mermeri işlerken dahi hata yapmamışlar. Ustaya da parayı verdiniz. Yani bu hep para. Bu ne demektir? Bir şehirde ne kadar çok bu tür mezar taşı varsa şehir o kadar zengin demektir. Ayrıca üzerindeki bilgiler var. Demiş ki işte rüştiye muallimi evveli, yani öğretmen, ortaokulda öğretmeni. Oradan mesleğini biliyorsunuz veya tuhafiyeci diyor veya seyyid diyor. İşte oradan kökenini öğreniyorsunuz" şeklinde konuştu.
"ÇALIŞMALARI KENDİ BÜTÇEM İLE YAPTIM"
Çalışmaları kendi bütçesi ile yaptığını anlatan Arslan, "Bu çalışmaya kimse destek olmadı. Ben bu çalışmayı sadece kendi bütçem ile yaptım. Ben bir işçiyim. Cumartesi-pazar boşta kalan vakitlerimi değerlendiriyorum. Kendi arabam da yok. Sağolsun arkadaşlarım beni gezdirdiler. Ben onların benzinini koydum. Ben bunu para için yapmıyorum. Şu kitabın maliyetini ajanstan istedim verdiler. Çok şükür çoluk çocuğumu geçindirecek bir maaşım var. Bunlardan da sadece yaptığım masrafı istedim. O da çok cüzi 6 bin TL kadar. Eskişehir’de yaptığım çalışmaların hepsi ilk kez yapıldı. Kitapta 105 tane mezar taşı var kırıklarla beraber. Taşların hepsi Odunpazarında ama daha sonra 4 tane daha çıktı toprağın altından. Orada arkadaşımın biri mezarı sularken hortum delinmiş, su orayı yumuşatınca bir taş çıkmış. Arkadaşım da merak etmiş bi bakmış sağlam bir mezar taşı. Bunun gibi 4 tane daha çıktı. Yani Odunpazarında kırıklarla beraber yaklaşık 110 tane mezar taşı var. Ama kitapta 5 tanesi yok. Eskişehir genelinde çalışmalarıma devam ediyorum. Mezar taşı yoğunluğu Sivrihisar’da ve Seyitgazi’nin bazı köylerinde var" ifadelerine yer verdi.
"3.BASKIYI YAPACAĞIZ"
Kitabın 3. kez baskıya gireceğini söyleyen Arslan, "İlk baskıyı biz kendimiz bastırdık. Sonra birinci baskı bitince kitap aranır oldu. İkinci baskıyı da Odunpazarı dedi ki biz basalım. Burhan Sakallı o zamanlar belediye başkanı. İkinci baskının da mevcudu bitti. Şimdi yeni belgeler de bulduk. Kitap da aranır oldu bir 3. baskıyı tekrar yapacağız. Belgelere ise Osmanlı arşivi, Vakıflar’ın arşivi, Konya Mevlana Müzesi arşivi gibi yerlerden ulaşıyorum. Buralara sürekli gidip geliyorum. Bundan bir kazancım yok. Sadece Odunpazarı Belediyesinden telif diye 2’şer bin lira aldık. Ben bu 2 bin lira ile şu an bu işleri götürmeye çalışıyorum. Bütün bunları tamamen kendimiz Allah rızası için, hiçbir beklenti olmadan yapıyoruz. Sonuçta ben söyledim. Ben bir işçiyim. Bu işin akademisyeni değilim ama bütün yaptığım işleri akademisyenlere kontrol ettirerek yapıyorum. Zaten kitaplarımın önsözlerinde görürsünüz. Hepsine teşekkür etmişimdir" diye belirtti.