IHA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2015 12:38
ESKİŞEHİR BAROSU YÖNETİM KURULU ÜYESİ KADIN HUKUKU KOMİSYONU KOORDİNATÖRÜ AV. DUYGU AKÇARDAK
Eskişehir Barosu tarafından 5 Aralık 1934’te Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilmesinin 81’inci yıldönümü dolayısıyla açıklama yapıldı.
Baro adına açıklama yapan Eskişehir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Kadın Hukuku Komisyonu Koordinatörü Av. Duygu Akçardak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında gerçekleştirilen
Atatürk Devrimleri’nin en önemli hedeflerinden birinin kadınların sosyal ve kültürel alanlarda erkeklerle eşit haklara sahip olması olduğunu belirtti. Akçardak, Türkiye’nin bu konuda Avrupa ülkelerinden daha önde olduğunu vurgulayarak, “Kadınların siyaset yapmaya dair taleplerinin devamı olarak, 5 Aralık 1934 tarihinde, seçme ve seçilme hakkı verilmesiyle birlikte, demokratik ülkeler seviyesinde, çağdaş bir ülke olmanın da ilk adımı atılmıştır. Türkiye’de bu konuda yapılan yasal düzenlemeler, birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. Fransız kadınların 1944 yılında, İsviçreli kadınların ise 1960’ta kazandığı seçme ve seçilme hakkını, onlardan seneler önce elde ettik. Bunu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Türkiye’nin bu öncü rolüne rağmen, kadınların seçme ve seçilme hakkı halen kâğıt üzerinde kalmış, uygulamada ise kadınlarımız haklarını, başarısını ve gücünü unutmuştur. Ülkemiz bugün, kadınların siyasetteki yeri açısından, devraldığı bu önemli mirası olması gereken seviyeye getirememiştir. 7 Haziran 2015 seçimlerinde Meclis’teki kadın temsili yüzde 17,8 iken, 1 Kasım 2015’te bu oran yüzde 14,5’e gerilemiş, 7 Haziran’da 98 olan vekil sayısı 81’e inmiştir. Türkiye’nin nüfusuna oranla kadınların mecliste temsil yüzdesinin 50 olması gerekirken, cumhuriyet tarihinde en yüksek oran yüzde 18 olmuştur” ifadelerini kullandı.
“MEVCUT KANUNLARIN DEĞİŞMESİ DEĞİL, ETKİN BİR BİÇİMDE UYGULANMASINI İSTEMEKTEYİZ”
Açıklamada kadına yönelik şiddetin artış göstermesine ve cezai yaptırımlar konusuna da değinen Akçardak, “Ülkemizde son yıllarda şiddetin büyük artış göstermesi, diğer kadın sorunlarını geri plana iterek öncelikli sorun haline gelmiştir. Biz bugün kadının toplumdaki yerinin nasıl daha iyi olacağını tartışmak yerine şiddetin nasıl önleneceğini konuşuyoruz. Yaygın görüşe göre, mevzuatta bir problem olmadığı, sistemin işleyişinde bir problem olduğu, bunun da kadının değersiz olduğu zihniyetinin yaygınlaşmasından kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu nedenle, mevcut kanunların değişmesi değil, etkin bir biçimde uygulanmasını istemekteyiz. Örneğin 3 Aralık 2015 tarihli karar duruşmasında, Özgecan
Aslan davası sanıklarına ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanarak, indirim yapılmaması, toplumda ‘Yapanın yanına kar kalmayacağı’ düşüncesinin yerleşmesi ve suç işlenmesinde caydırıcılık bakımından iyi bir örnektir. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda güçlenmesi ancak kadının toplumdaki saygınlığı, rolü ve yerinin hak ettiği noktaya ulaşması ile gerçekleşecektir. Atatürk’ün ’İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?’ sözünde belirttiği gibi, ancak kadınların da kendine özgü bakış açısı ile söz sahibi olduğu bir ülkenin zenginleşme umudu vardır. Kadınların karar verme süreçlerinde yüksek oranda temsil edilmesi ve başta bir halk sağlığı sorunu olan şiddet olmak üzere, kadın sorunlarının çözümü konusunda psikolog, sosyolog, hukukçu, doktor, iş sahibi, işçi, öğretmen, öğrenci, ev kadını, gazeteci, siyasetçi, akademisyen vesaire gibi tüm meslek grupları ile yapılacak işbirliği ve topyekûn bir mücadeleyi gerektirmektedir. Kadın ve erkeklerin hayatın her alanında söz, yetki, karar ve politika üretim mekanizmalarında eşit temsil edileceği günlerin geleceği inancı ile Kadının Seçme ve Seçilme Hakkını elde edişinin 81. yıldönümü kutluyoruz” şeklinde konuştu.