İran’da Şiiliğin Seyri

Güncelleme Tarihi:

İran’da Şiiliğin Seyri
Oluşturulma Tarihi: Haziran 01, 2015 14:52

ESKİŞEHİR TÜRK OCAĞI'NIN GELENEKSEL PERŞEMBE SOHBETİNE BU HAFTA, "İRAN VE İRAN’DA ŞİİLİĞİN SEYRİ" KONUSUYLA, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İSLAM MEZHEPLERİ TARİHİ ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ YRD. DOÇ. DR. MEHMET ÇELENK KONUK OLDU.

Bursa Uludağ Üniversitesi İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Çelenk, Eskişehir Türk Ocağı’nın Geleneksel Perşembe Sohbetlerinin bu haftaki konuğu olarak, "İran ve İran’da Şiiliğin Seyri" konusunda bir konferans verdi.
Çelenk, konuşmasında, 16 yüzyılın başlarında Tebriz merkez olmak üzere kurulan Safevi Devleti’nin Yeni Çağ İslam tarihinin en önemli gelişmelerinden birisi olduğunu söyledi. Şah İsmail önderliğinde ve Kızılbaş Türkmen oymaklarının desteğiyle kurulan bu devletin militarist ve yayılmacı bir siyaset etrafında İran coğrafyasını Şiileştirme faaliyetlerine başladığını söyleyen Çelenk, “Safevi yayılma siyasetimin Sünni dünyanın hamisi Osmanlı Devleti ile kaçınılmaz bir siyaseti beraberinde getirmiş, 1514 tarihinde vuku bulan Çaldıran savaşı ile Safevilerin Batı yönündeki yayılması durmuş, mamafih İran kendi sınırları ve Şii kimliği etrafında İslam dünyasından izole olmaya başlamıştır. Safevi tarihi birçok açıdan ilginçtir. 1301 tarihinde Şeyh Safiyüddin İshak tarafından Erdebil şehrinde Sünni-Şafii bir gelenek üzerinden irşad faaliyetine başlayan dergah, yaklaşık 150 yıl bu çizgide hizmetlerini sürdürmüştür. 1450-1501 tarihlerini Kızılbaş bir kimlik üzerinden sürdüren dergah da dini temayüllerin mutedil olandan aşırı olana doğru gelişimi ile beraber şeyhlikten şahlığa doğru da bir politik eğilim baş göstermiş ve süreç 1501’de Safevi Devleti’nin teşekkülü ile sonuçlamıştır” ifadelerini kullandı.
“İRAN’I ŞİİLEŞTİRME SİYASETİ ETRAFINDA HUTBELER 12 İMAM ADINA OKUNMUŞ”
İran’ı Şiileştirme siyaseti etrafında hutbelerin 12 imam adına okunduğu söyleyen Dr. Mehmet Çelenk, ezana da Hz. Ali’nin ismi ilave edildiğini belirtti. Sistematik olarak ilk 3 halifeye sebbetme törenleri düzenlendiğini hatırlatan Çelenk şu şekilde devam etti:
“İslam dünyasında türünün tek örneği olan ve yaklaşık iki asır süren bu faaliyetler sonrasında İran büyük oranda Şiileştirilmiştir. Osmanlı-Safevi mücadelesinin yol açtığı dini, siyasi ve kültürel mirasın etkileri günümüze kadar devam etmiştir. Kızılbaş cemaatin teşekkülü, Kızılbaş takibatı ve bağlı süreçler, Sünni-Şii ilişkileri, her düzlemde gerçekleşen Osmanlı-İran mücadelesi bu dönemin ürünüdür. İran’ın Şiileştirilmesi sürecinde uygulanan münhasır “Safevî Şiîliği” politikaları İran’ın mevcut Şii kimliğinin şekillenmesinde büyük oranda müessir olmuştur. Şii ulemanın bağımsız ve otoriter bir sınıf olarak yükselişi de yine bu dönemin eseridir.Osmanlı-Safevi mücadelesi ve bu dönemde yaşanan ilişkiler manzumesi Türk ve İran tarihine dair birçok problemin cevabını barındırmaktadır. Durum böyle olmakla beraber Türk akademik geleneği Safevi tarihi ve bağlı hususlarda henüz bir emekleme dönemindedir. Müşterek Şii-Acem imajının Osmanlı kültür havzasındaki sevimsizliği ve Türk akademisinin genel ilgisizliği gibi sebeplerle bu alan henüz yeterince keşfedilememiştir. Türk ve İran akademisin bağımsız ve müşterek faaliyetleri bu zengin mirasın gün yüzüne çıkışını, hiç şüphesiz, hızlandıracaktır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!