IHA
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2016 15:49
EĞİTİM SEN ESKİŞEHİR ŞUBESİ SEKRETERİ MURAT YAMAN, 2016 MERKEZİ BÜTÇE TASARISI’NIN, TIPKI GEÇMİŞ YILLARDAKİ GİBİ BAŞTA EĞİTİM VE SAĞLIK OLMAK ÜZERE KAMU HİZMETLERİ ALANINDA YAŞANAN TİCARİLEŞTİRME UYGULAMALARINA PARALEL BİR MANTIKLA HAZIRLANDIĞINI ÖNE SÜRDÜ.
Eğitim Sen Eskişehir Şubesi Sekreteri Murat Yaman, 2016 Merkezi Bütçe Tasarısı’nın, tıpkı geçmiş yıllardaki gibi başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamu hizmetleri alanında yaşanan ticarileştirme uygulamalarına paralel bir mantıkla hazırlandığını öne sürdü.
Murat Yaman, 2016 Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesine ilişkin temel tespitleri ile ilgili bir açıklama yaptı. Yaman, "Geçtiğimiz 13 yıl içinde MEB bütçesinin milli gelire oranı belirgin bir değişiklik göstermemiştir. Son dönemde halkın cebinden yaptığı eğitim harcamaları her geçen yıl katlanarak artmış ve bugün neredeyse Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi rakamlarıyla yarışır hale gelmiştir. Eğitimde yaşanan ticarileşme ve özel okul teşviklerinin aynı hızda sürmesi durumunda cepten yapılan eğitim harcamalarının 2016’da 30 milyar TL’yi zorlaması kaçınılmaz görünmektedir. Halktan toplanan vergilerin özel okullara her fırsatta ’öğrenim desteği’ ya da ‘teşvik’ adı altında aktarılması, her şeyden önce herkese eşit ve parasız eğitim hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Rakamsal büyüklüğü ile övünülen MEB bütçesinin büyük bölümü zorunlu harcamalara gitmektedir. Türkiye’de öğrenci başına yapılan kamusal eğitim harcaması miktarı, OECD ortalamasının çok altındadır” diye belirtti.
Eğitim ve bilim emekçileri olarak bütçeye ilişkin taleplerini de dile getiren Eğitim Sen Eskişehir Şubesi Sekreteri Murat Yaman, “Eğitim, devredilemez bir kamusal haktır. Bu alanda yapılan çeşitli araştırmaların da gösterdiği gibi, devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça, en düşük gelir dilimindeki yüzde 20’lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları pay artmaktadır. Söz konusu artış ise ancak gıda ve sağlık harcamalarından kısılarak gerçekleştirilebilmektedir. Bu koşullarda devlet okullarında eşitsizlikleri derinleştiren örnekler, var olan toplumsal eşitsizlikler doğrultusunda okulları tasnif etmeye yaramakta ve zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna, başarı düzeyine göre farklı ‘sınıf’lar oluşturulmasının önünü açmaktadır” şeklinde konuştu.