Güncelleme Tarihi:
ERZURUM, (DHA)- ERZURUM Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, Türkiye'de her yıl yüzlerce kadının şiddet nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, "Dünya Ekonomik Forumu'nun 2017 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre, ülkemiz cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130'uncu sırada yer almaktadır" dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle basın açıklaması yapan Erzurum Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, 'Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği'nin verilerini paylaştı. Bu verilere göre, 2018 yılı Kasım ayına kadar 363 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne dikkat çeken Sarcan, Türkiye'de yaşayan her üç kadından birinin, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kaldığının araştırma sonuçları ile sabit olduğunu bildirdi.
'ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİN SADECE YÜZDE 18'İ KADIN'
Türkiye'de kadınların yarısının çalışmadığını belirten İlknur Sarcan, "Çalışan kadınların yarısı ise hiçbir sosyal güvenceleri bulunmaksızın, kayıt dışı istihdam edilmektedir" dedi. Sarcan, şunları söyledi:
"Kadınlar, daha çok dezavantajlı işlerde çalışma alanı bulabilmektedir. 2017 yılında, Türkiye'deki üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 18'inin kadın olduğu tespit edilmiştir. Son dönemlerde, yoksulluk nafakasını düzenleyen Medeni Kanun'un ilgili hükümleri üzerinde gündem toplantıları düzenlenmektedir. 'Nafaka zulmüne son' gibi söylemler popüler hale getirilmekte, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda kötü bir karneye sahip olduğumuz gerçeği inkâr edilmekte, toplumsal gerçeklerimize, istatistiklere ve verilere dayanmayan, istisnai örnekler bir esasmış gibi gündeme gerekçe gösterilmekte ve toplum vicdanı bu konu üzerinden yaralanmaktadır."
'KADINA YÖNELİK ŞİDDET BİR İNSAN HAKKI İHLALİDİR'
Kadına yönelik şiddetin insan hakkı ihlali olduğunu kaydeden Sarcan, "Şiddet; kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kurumsal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya her türlü tutum ve davranıştır'. Günümüzde yalnızca kadın olmaları nedeniyle cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğrayan, şiddete maruz kalan kadın sayısının giderek arttığını görmekteyiz. Yapılan tüm eğitim, bilinçlendirme çalışmalarına ve yasal düzenlemelere rağmen kadınların temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi engellenememektedir" dedi.
'MÜCADELE SAMİMİ DEĞİL'
"Dünya Ekonomik Forumu'nun 2017 yılı Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre ülkemiz cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130'uncu sırada yer almaktadır" diyen İlknur Sarcan, "Kadınlarımız istihdam alanlarından çekilmekte, sosyal güvenceden yoksun bir şekilde zor çalışma koşullarında çalışmaya zorlanmaktadır. Kadınların siyasete katılma, karar mekanizmalarında yer alma oranları olması gereken düzeyde değildir. Yasalar yönünden güçlü bir mücadele zemini olmasına rağmen kadının insan hakları ihlalinin artmasının nedeni mücadelenin samimi bir şekilde yapılmaması, toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanmamış olmasıdır" ifadelerini kullandı.
'AÇIKLAMALAR MÜCADELEYİ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLİYOR'
Erzurum Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı İlknur Sarcan, kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılmaya çalışılması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, üniversitelerde ve kamu-kurum ve kuruluşlarında kullanılan dil ve açıklamaların kadın mücadelesini olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Sarcan, şunları kaydetti:
"İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayan bir ülke olmamıza rağmen, aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasının düşünülmesi, nafaka konusunda yapılmak istenilen değişiklik sözleşme hükümlerinin ihlali olacağı için kabul edilemez. Eğitim müfredatına toplumsal cinsiyet dersinin eklenmemesi, kadına ve çocuğa yönelik davalarda barolarımızın katılma taleplerinin kabul edilmemesi, yargılamalar sırasında kadınların ikincil mağduriyetlerine yol açılması gibi bir dizi sorun, kadına yönelik şiddetle mücadele etkinliğini azaltmaktadır. Devlet ve siyasi iktidarlar, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, tedbirleri almak, toplumsal zihniyetin dönüşümünü sağlayacak politikalar üretmek ve bunun ödünsüz uygulaması için çalışmak, bu alanda faaliyet gösteren barolarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapmak durumundadır."
FOTOĞRAFLI