Güncelleme Tarihi:
Zafer KUMRU/ERZURUM, (DHA)- TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, yaşanan rahip Brunson olayının milli gururda yaralanmaya neden olduğunu söyledi.
Feyzioğlu, "Rahip Brunson belki halklı tutuklanmıştı. Zamanı geldi haklı olarak tahliye edildi. Olabilir ama bir yabancı devlet başkanının Türkiye'yi tehdit etmesi, o tehdit üstüne 'asla salmayız' gibi mesajlar verilmesi. Ondan sonrada yaptırımların uygulanması gündeme geldiğinde de ilk celsede tahliye. Vatandaş bunu nasıl anlar, Dünya bunu nasıl anlar? 'Talimatla tutuklandı, talimatla salındı' diye anlar. Bu kime haksızlıktır? Her şeyden önce bu Türkiye'de on binlerce fedakâr çalışkan, namuslu, avukat, hakim ve savcı var. Ağızlarıyla kuş tutsalar bu tür davalarda doğru yaptıklarını toplumun yarısından çoğunu inandıramazlar" dedi.
YARGIYA HİÇ KİMSENİN TELKİNDE BİLE BULUNAMAYACAĞI ANAYASAL SİSTEM LAZIM
Ankara'da yaşamını yitiren Avukat Tuncer Ataş’ın cenaze törenine katılmak üzere bugün sabah uçakla Erzurum'a gelen Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu merkezi Erzurum'da bulunan Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyetini ziyaret etti. Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan ve gazetecilerin sorularını yanıtlayan Feyzioğlu, Türkiye'nin içine düştüğü ekonomik sıkıntıdan çıkış planlarını yakından izlediklerini söyledi. Türkiye'ye nasıl görüyorlar diye dış basını da yakından izlediklerini belirten Feyzioğlu, "Mesele Türkiye'de arsa yokluğu değil. Mesele Türkiye'de teşvik yokluğu değil. Türkiye teşviki de veriyor, imkânı da sağlıyor. Her şeyi sağlıyor. Ama mesele şu, yerli ve yabancı yatırımcı kendisini yargısal güvencede hissetmezse buraya parasını yatırmıyor. Hatta olanı da alıp, çıkmak istiyor. Bir banka düşünün hisselerine kanunla el konulabileceğinden endişe ederse siz burada banka yatırımcısı olsanız ya da bir yatırım fonu olsanız banka hissesi alır mısınız? Yargısal güvencede sıkıntı görüyor. Eğri oturalım, doğru konuşalım.
'TBB BUNU YÜKSEK SESLE VE YAPICI OLARAK DİLE GETİRİYOR
Bunu biz Türkiye'de hangi hukukçu olursa olsun hangi pozisyonda hukukçu olursa olsun birebir görüşmelerimizde zaten paylaşıyoruz. Ama Türkiye Barolar Birliği bunu yüksek sesle ve yapıcı olarak dile de getiriyor. Bu yapıcılığa lütfen dikkat buyurun. Biz bağırmıyoruz, yürüyün sokağa falan da demiyoruz. Yaşadığımız bir sıkıntı var bunun çözümünü söylüyoruz. Bir rahip Brunson olayı yaşadık. Size soruyorum. Milli gururumuzda yaralanma oldu mu, olmadı mı? ? Benim oldu. Kime sorarsanız sorun onun da oldu. Rahip Brunson belki haklı tutuklanmıştı. Zamanı geldi, haklı olarak tahliye edildi. Olabilir ama bir yabancı devlet başkanının Türkiye'yi tehdit etmesi, o tehdit üstüne 'asla salmayız' gibi mesajlar verilmesi. Bakın tehdit yanlış. 'Asla salmayız' yanlış. Senin işin değil. Ondan sonrada yaptırımların uygulanması gündeme geldiğinde de ilk celsede tahliye. Vatandaş bunu nasıl anlar, dünya bunu nasıl anlar? 'Talimatla tutuklandı, talimatla salındı' diye anlar. Bu kime haksızlıktır her şeyden önce, bu Türkiye'de onbinlerce fedakâr çalışkan, namuslu, avukat, hakim ve savcı var. Ağızlarıyla kuş tutsalar bu tür davalarda doğru yaptıklarını toplumun yarısından çoğunu inandıramazlar. Peki, ne lazım? Hepimiz için ne lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız için, adalet bakanımız, iktidar partimiz için ne lazım. Partiler için ne lazım? Her şeyden önce 81 milyon için ne lazım? Yargıya hiç kimsenin telkinde bile bulunamayacağı anayasal sistem lazım. Bunu yapmak hepimizin görevi. Sayın Cumhurbaşkanımız siyasi iktidar bugün bunu haydi bakalım birlikte yapıyoruz dediğinde hem yapacak güçtedir hem de Türkiye'yi birleştirecek güçtedir. Türkiye yüzde 30, 40, 50 değildir. Türkiye yüzde yüzdür. Türk milleti dediğimizde yüzde yüzü anlıyoruz biz. O yüzde yüzü birleştirecek adalettir. Adalete sığındığınızda diyeceksiniz ki 'Mahkeme cinsiyete, siyasi duruşa, etnik kökene, mezhebe, inanca, ana dile, kaşına gözüne bakmaz. Haklıya haklı, haksıza haksız der. Bu hissi vatandaşta yarattığımızda zaten biz kazanacağız. O zaman yabancıda da yaratılır bu. Mesele budur. Biz sıkıntılardan sorunlardan ders alalım. Herkes bir şey söyledi. Biz bağırmadık. Bronson'dan sonra biz bağırmadık. Onun yerine dedik ki, 'Bakın biz bir sıkıntı yaşadık. Haydi, bundan ders alalım' dedik. Hani krizi fırsata çevirmek diyor ya iş insanları. Hadi krizi fırsata çevirelim. O yüzden ben bu güzel ülkemde yapıcı cümleler duymak istiyorum. Yapıcı cümleler talep ettiğimizde yapıcı bir üslup kullandığımızda saldırılıyoruz. Ben hakaret etmem. Ben hukukçuyum. Ben aktivist değilim. Ben kurumum Türkiye Barolar Birliği ve barolar vatandaşımız bilgilendirir. Siyasi iktidara siyasi muhalefete yol gösterir. Biz yol gösteriyoruz. Bir sıkıntı var mı, var. Sıkıntının çözümü tam zamanı. Hadi gelin oturalım bunu çözelim. Bir daha da hiç bir devlet başkanı hiçbir başbakan Türkiye’yi tehdit edip bizden bir tutukluyu alabileceğini ya da Türkiye'ye baskı uygulayıp sopa gösterip bir şey yapabileceğini zannetmesin. Bakın, 'sopa gösterdi yaptı' demiyorum. Dosyayı bilmiyorum. Tarihte kararını kendisi verir. Ama bu algı en az gerçekliğin kendisi kadar tehlikelidir. Hatta daha tehlikelidir. Çünkü bu algı şimdi dünyada yaratıldı" diye konuştu.
' 'TÜRK' KELİMESİNİN 'TÜRK MİLLETİ' DEMENİN IRKÇILIK OLDUĞUNU POMPALIYORLAR'
Bronson olayından sonra son günlerde ülke gündemini meşgul eden andımızla ilgili soruları yanıtlayan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, andımıza benzer metinlerin dünyada ve demokratik ülkelerde olduğunu söyledi. Türkiye'de bir açılım süreci yaşandığını sözlerine ekleyen Feyzioğlu bu sürecin çok yanlış işletildiği konusunda siyasi iktidarı ve halkı uyarmak için çok çaba sarf ettiklerini belirtti. Bölücü terör örgütü PKK'ya karşı silahlı kuvvetleri yenilmiş görüntüsü vererek terörle mücadele edilemeyeceğini ifade eden Feyzioğlu şunları söyledi.
'TERÖR ÖRGÜTÜNÜ HALKIN TEMSİLCİSİ GİBİ MUHATAP ALAMAZSINIZ'
"Dünyadaki bölücü terör örgütleriyle mücadelede başarı kazanmanın yolu önce terör örgütüne diz çöktürmektir. Ondan sonra hadi bakalım silahları bırakın gelin sizi yendik. Şimdi hadi bakalım gelin kucaklaşıyoruz halkımızla demektir. Terör örgütü halkı temsil etmez. Terör örgütünün halkı temsil ettiği yönde başladı Türkiye'de. Terör örgütünü halkın temsilcisi gibi muhatap alamazsınız. Halkı muhatap alırsınız. Siyaseti muhatap alırsınız. Ama terör örgütünü muhatap alamazsınız. Bu dönemde yurt dışında özel olarak yetiştirilmiş bir takım sosyologlar bir takım sosyologların Türkiye temsilcileri, kaynağı yabancı olan düşünce kuruluşları Türkiye'de 'Türk' kelimesinin 'Türk milleti' demenin ırkçılık olduğunu topluma pompalamaya başladılar. Türk bir üst başlıktır. Türk milleti bir üst başlıktır. Türkü, Kürdü, Çerkez’i, Lazı bilmem nesi diye saymaya başladığınız zaman etnik kökenleri saymaya başlarsınız. Türk etnik kökeni var mıdır, vardır. Tıp kı Farnk etnik kökeni Germen etnik kökeni olduğu gibi. Ama Alman milleti var mıdır, vardır. Fransız milleti var mıdır? Frank ırkı varır ama Fransız milleti var mıdır vardır. Dikkat buyurun Türkiye Türk milleti ırkçılığın ifadesidir diyen tüm küresel güçler tüm devletler milli devletlerdir. Hepsi milli devletlerdir. Kendileri milli devlet olanlar sivil toplum örgütleriyle burs verip yetiştirdikleri Türkiye'den alıp oralarda doktrine ettikleri sosyologlarıyla düşünce kuruluşlarıyla Türkiye'ye Türk kelimesinin ve Türk milleti tamlamasının ırkçılık olduğunu dayattılar.
'DANIŞTAY'IN KARARIYLA YANLIŞTAN DÖNÜLMÜŞTÜR'
Maalesef bundan hiçbir sıkıntı duymayan Doğu ve Güneydoğu'daki bir sürü vatandaşımıza da bu ırkçılıktır diye dayatıldı. Peki, biz nerede buluşacağız. Hangi millet tanımında buluşacağız. Size soruyorum. Milletimizi nasıl tanımlayacağız. Kompozisyon mu yazacağız milletimiz tanımlarken, dünyada hangi milli devlet böyle yaşamış ki biz yaşayabilelim. Ben yabancı basını takip ediyorum. Suriye için, Irak için aklı başında akademisyenler adını vermeden Türkiye formülünü öneriyorlar. Etnik kökenden millet olmaz. Mezhepten millet olmaz. Daha üst başlıklarda toplayalım. Suriyeli milletini yaratma modelini bulalım. Irak milletini yaratmanın yolunu bulalım tartışması yapıyorlar. Türkiye bunu bulmuş mu, Türkiye bunu başarmış. Suriye'de, Irak'ta ve Libya’da, Cezayir’de Fas’ta, Tunus’ta oynanan senaryonun Türkiye'de maalesef Akademik anlamda yetersiz bir takım danışmanların, yöneticilerin atlamasıyla bu Türk milleti kelimesi bir düşman kelimeye, tabire dönüştürüldü. Bu yanlıştan dönülmüştür Danışdayın kararıyla. Anayasaya uygun mudur andımız. Anayasaya uygundur andımız. İçinde ırkçılıkta yoktur. Bu milletin her unsuru hangi ırktan olursa olsun aslidir, birinci sınıftır. Türkiye'de 2'nci sınıf olmaz. Peki, bunu nasıl başaracağız? Bunu hepimiz adalet paydasında, güven içerisinde yaşatan bir sistemle başarabiliriz. Bizim güvenilir yargı, tarafsız, bağımsız güvenilir yargıda adalet paydasında buluşalım dememiz Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir beka meselesidir. Kucaklaşma, kaynaşma sen benden farklı değilsin ben senden farklı değilim demenin tek yoludur. Biz hukukçularında omuzlarında bunun bir beka sorunu olduğunu milletimize Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerle yönetmeye talip olanlara anlatma yükümlülüğümüz var. Büyük bir yükümlülük. Siyasi iktidarın kararını bu sükûnetle incelemeye davet ediyorum. Bu sükûnetle incelendiğinde konu daha kucaklayıcı olacaktır. Doğu Güneydoğuda yaşayan Kürt etnik kökenli vatandaşlarımızın bir kısmı maalesef o dönemde kavram kargaşasına düşürülmüşlerdir. Onlarda milletimizin adının Türk milleti olması sizin ayrımcılığa uğradığınız anlamına gelmez."
KAŞIKCI, TÜRKİYE'DE YAŞAYAN BİR GAZETECİ DEĞİL'
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçının evlilik işlemleri için 2 Ekim'de gittiği İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesine ilişkin konuyla ilgili bugüne kadar bir açıklama yapmadığını belirten Feyzioğlu, karmaşık olayın aydınlanmasını beklediklerini ifade etti. Feyzioğlu, "Türkiye de burada bir kısım yabancı basın tarafından ağır şekilde nedense suçlanıyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bir suçlama da okuyorum, denilmekte ki 'Türkiye bu durumu Suudi Arabistan'ı dize getirmek için kullanıyor.' Kendi hükümetleri ikiyüzlü davranan ülkelerin basınının bu konuda Türkiye'yi suçlamaya hakkı yoktur. Hem gideceksiniz, Suudi Arabistan ile her türlü silah anlaşmasını yapacaksınız, PKK'ya yüz milyonlarca dolar taksitleri yatırtacaksınız, hem hiç ekonomik yaptırım falan uygulamayacaksınız. Kaşıkçı konusu hep Türkiye'de bir gazetecinin öldürülmesi şeklinde aktarılıyor doğru ama Türkiye'de yaşayan bir gazeteci değil, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan bir gazeteci bu" dedi.
'ABD OLAYDAN HABERSİZSE SÜPER DEVLET DEĞİLDİR'
Amerikan hükümetinin Kaşıkçı gibi Washington Post Gazetesi'nde yazan bir gazetecinin Türkiye'ye belge almak üzere yönlendirildiğinden habersiz olduğunu düşünmediğini aktaran Feyzioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"ABD olaydan habersizse süper devlet değildir, haberi varsa o zaman sonucu konusunda da tahmini vardır. Kaşıkçı'yı öldürüleceği konusunda uyarmış mıdır acaba. Yapılanı kabul etmek mümkün değil. Buraya bir işkence, sorgu timi gelmiştir, 'öyle arbede oldu, bilmem ne oldu' yani bu Türk mahkemesinde savunma diye yapsanız heyeti de, dinleyiciyi de güldürürsünüz. Arbede oldu dediklerinin içinde adli tıp uzmanı var, kesip biçme, gazla eritme, kimyasalla etleri eritme uzmanını sorgu timine almışsınız. 15 kişi gelmiş, çıkışa dublör koymuşsunuz, hepsi planlanmış, ondan sonra arbede oldu bilmem ne... Çok özür diliyorum ucuz pavyon cinayetlerinde yapılan savunmalar daha tutarlıdır." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'ye ve konunun üstüne hassasiyetle giden Sayın Cumhurbaşkanı'na yönelik Washington Post'ta vesaire yazılar çıkıyor. O yazılara cevaben söylüyorum. Türkiye bu olayı ABD'ye rağmen 10 gün içerisinde çözmüştür, her şeyi ile çözmüştür. Bu çözümden memnun olmayanlar, 'Türkiye bunu Suudi Arabistan'a karşı bir koz olarak kullanıyor' diye konuyu saptırma çabasındadırlar. Dış basında çıkan kaynaklara göre Kaşıkçının 1980'lerde görevi, önceki Suudi Kralı ve ABD ile birlikte El-Kaide'yi kurmaktır. El-Kaide'nin kuruluşunda Suudi Arabistan'ın finans sağlamasını, aracılığını yapmış kişilerden biridir. El-Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin ile röportaj yaparak da o dönemde onu dünyaya şirinleştirmiş bir kişidir. Sovyet işgali altındaki Afganistan'a karşı El Kaide'yi kuran ve birtakım yasa dışı örgütlerle ABD ve Suudi Arabistan bağlantısını kuran kişidir. Sonradan gazetecilik de yapmıştır. Bu benim yabancı basından okuduklarımdır. Şimdi bu kişinin ABD'de rahatlıkla alabileceği bir evlenme belgesini 'yok sen Türkiye'de alacaksın' dendikten sonra irtibatlarını bağlantılı olduğu kişileri bilgilendirmeden Türkiye'ye gittiğine inanmak için herhalde biraz saf olmak lazımdır."
FOTOĞRAFLI