IHA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2015 12:05
UZMAN DİYETİSYEN PINAR KURAL ENÇ
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kurban bayramı öncesi kolestrol konusunda uyardı.
Kurban Bayramı’nda da her zamanki gibi sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmesi gerektiğini anlatan Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, “Özellikle kronik hastalığı bulunan bireyler için kırmızı et, tatlı ve hamur işleri tüketiminin artması; buna karşılık sebze, meyve ve kurubaklagil tüketiminin azalması sıkıntıyı yaratmaktadır.Kalp Hastalarında risk oluşmaması için mutlaka etin tüketim şekline ve miktarına dikkat etmemiz gerekmektedir” dedi.
DOĞRU ET TÜKETİMİ
Beslenmede, besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri büyük önem taşıdığını ifade eden Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, “Etler; biyolojik değeri yüksek, iyi kalite protein kaynağıdırlar. Ayrıca A ve özellikle B grubu vitaminleri ile demir, çinko, fosfor ve magnezyum mineralleri bakımından da zengindirler. Etler hangi yöntemle pişirilirse pişirilsin hafif veya orta sıcaklıkta uzunca bir sürede pişirilmelidir. Aksi taktirde çok yüksek sıcaklık et proteinlerini katılaştırarak suyunun kaybına ve lezzetinin azalmasına neden olmaktadır. Bilhassa kuru sıcaklıkta pişirilen etlerde bu hususa dikkat edilmelidir. Yüksek sıcaklık derecesinde pişen etlerin protein ve bazı vitamin değerlerinde bir miktar azalma olabilir. En çok zarar gören B1 vitaminidir. Izgara yapılan etlerde etten damlayan sularla B12 vitamini ve folat kayıpları da olur. Pişirme etin sindirimini kolaylaştırır, lezzetini artırır. Haşlama, ızgara ve buğulama yöntemiyle pişirilen etlerin sindirimi, yağda kızarmış etlere nazaran daha kolaydır. Ayrıca yağda kızarmış veya ateşe çok yakın ızgara edilmiş etlerde kanser yapıcı nitrozamin gibi zararlı kimyasallar oluşabilir. Bu nedenle yanmış, kararmış olan kısımlarının yenilmemesi gerekir.” Diye konuştu.
ŞEKER YERİNE YAPAY TATLANDIRICI
Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, şeker ve şeker içeren besinlerin kan şeker düzeyinde ani dalgalanmalara yol açtığını belirterek, açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Bunu engellemek adına ya şekerli besinlerden tamamen kaçınmak ya da şeker yerine yapay tatlandırıcılardan kullanmak gerekecektir.Ev baklavası, lokma, tulumba gibi ağır ve şerbetli tatlılar yerine; sütlaç, komposto, hoşaf, kabak tatlısı gibi sütlü, meyveli tatlılar tercih edilmelidir. Hatta bu tatlıların yapımında gerek kendimiz gerekse misafirlerimiz için - enerji alımını azaltmak adına - yapay tatlandırıcıların toz formları veya meyvelerden doğal şekerinden yararlanabiliriz.
POSALI BESİNLERİ TERCİH EDİNİZ
Tüm bu ilkelere ilave olarak posalı yani lifli besinlerin tüketimi artırılmalıdır. Posalı besinler kan şekerini, kan basıncını (tansiyonu) ve kan kolesterolünü istenilen seviyede tutmaya yardımcı olurlar. Midede, su ile birlikte şişerler; tokluk, doygunluk hissi sağlarlar. Ayrıca dışkılama miktarını ve sıklığını artırırlar. Kabızlık önlemeye, böylelikle kilo vermeye yardımcı olurlar. Kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkileri de mevcuttur. Bu yüzden haftada en az 2 kere kurubaklagil yemeği yenilmelidir. Ayrıca buğday ekmeği yerine kepek, çavdar, yulaf ekmeğini; pirinç yerine bulguru tercih etmekte yarar vardır. Hatta pirinç, makarna, erişte ve unun da kepekli olanlarını kullanmak daha sağlıklı olacaktır. Sebze ve meyveler de posa içermektedir. Soyulmadan yenilebilenleri iyi bir şekilde yıkadıktan sonra kabukları ile tüketmek posa alımını arttırmaya yardımcı olacaktır.
SU İÇMEYİ İHMAL ETMEYİNİZ
Suyun; alınan besinlerin sindiriminden, metabolik atıkların dışarı atılmasına kadar her aşamada çok önemli görevleri vardır. Posalı besinler de etkisini su varlığında sürdürebildiği için günlük sıvı tüketimi arttırılmalıdır. Katkısız, en iyi çözücü su olduğu için günde 10 - 14 bardak su içilmelidir. İçilen çay, kahve, bitki ve meyve çaylarına da şeker yerine aspartam içeren tatlandırıcılardan katılabileceği gibi diğer içeceklerde de light olanların tercih edilmesi daha uygun görülmektedir.
SPOR YAPIN
Gerek günlerin kısalması gerekse havaların soğuması ile birlikte fiziksel aktiviteler de azalmaktadır. Bayram esnasında kilo almak istenmiyorsa belirtilen ilkelere ilave olarak mutlaka spor yapılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü en çok tempolu yürümeyi önermektedir. Bunun dışında; çok hafif tempoda koşma, bisiklete binme, yüzme, tenis, dans, aerobik, jimnastik tarzı kalbi çalıştıran sporların yapılması da uygun görülmektedir. Haftanın 4 - 5 günü 45 - 50 dakika egzersiz yapılması yeterli olacaktır. Amaç; metabolizma hızını düşürmemek, kilo verirken bir noktada ağırlığın sabit kalmasını önlemek, verilen kiloların kalıcı olmasını sağlamak ve en önemlisi sağlıklı yaşama adım atmaktır.
AÇ KALMAK ZAYIFLATMAZ
Genelde bireyler, kilo vermek için bayram sonrasında aç kalarak, öğün atlayarak, hiçbir şey yemeyerek sonuç almaya çalışmaktadır. Böyle bir davranış, vücudu açlıktan ölme paniğine sürükler ve "tasarruf" moduna geçen metabolizma yavaşlar, yağ yakmak yerine tüketilen her besini yağ şeklinde depolama yoluna gider. Buna karşılık sık sık, azar azar beslenmek bir sonraki öğünde hem yavaş hem de az yemek yenilmesine neden olmaktadır. O nedenle başta kahvaltı olmak üzere asla öğün atlanmamalı, 2,5 - 3 saatlik aralıklarla beslenilmelidir.”