Güncelleme Tarihi:
Hümeyra PARDELİ/ ERZURUM, (DHA)- ERZURUM'da darbeci subaylar ile ilgili verilen ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasının gerekçeli kararında, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in sohbet görüntülerinde cezaevini kutsal dini bir kisveye büründürdüğüne dikkat çekildi.
Darbe girişiminde adı 'Erzurum Sıkıyönetim Komutanı' olarak geçen Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Murat Koçak ile 'ByLock' kullananlarla ilgili kırmızı listede bulunan Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz, yargılandıkları 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde geçen 5 Ocak günü ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildi. Türkiye'deki darbeci subaylara yönelik verilen ilk cezanın gerekçesinde ilginç detaylar yer aldı. Toplam 77 sayfalık gerekçeli kararda, FETÖ/PDY'nin 'silahlı örgüt olarak kabul' edildi. Gerekçeli kararda şu görüşlere yer verildi:
HİZMET İNSANI, BÜTÜN VARLIĞINI CEMAATE ADAYANDIR
"Devletin silahla donattığı kuvvetler, kadrolar terör örgütüne bağlı olduğundan örgütün silahlı kanadını oluşturmaktadır. Darbeler ve sair tüm örgüt amacına yönelik yasa dışı eylemler, genellikle gizli bir örgütün yürüttüğü faaliyetler sonucu devletin silahlı güçlerinin bir kısmının veya tamamının böyle bir örgütün emrinde hareket etmesi ile gerçekleşmektedir. Bu halde terör örgütü, başlangıçta silahlı değildir. Örgüt, devlet adına elinde silah bulunan kimseleri elde ederek veya yetiştirip oraya yerleştirmekte, daha sonra bu silahlı unsurları vasıtasıyla bütün devlet sistemini ele geçirip kullanmaktadır. Silah kullanma eğitiminden geçirilen, silah ve zor kullanma yetkisine haiz ve silaha sahip örgüt mensubu personel, sahip olduğu silah ve zor kullanma yetkilerini FETÖ’deki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde bir ideolojik eğitimden geçirilmektedir. Bu durumu Fethullah Gülen, 'hizmet insanı' başlığı altında cemaate bağlı kişinin azimli, kararlı ve hizmete karşı itaatkar, her şeyin sorumluluğunu alması gereken, darbe yediğinde azmi bozulmayan, yüksek rütbelere geldiğinde kendi rütbesi değil de hizmetin rütbesini ön planda tutan, hizmet içerisinde yapacağı görevlerin zor olabileceğine inanan ve bütün varlığını cemaate adayan kişi olarak tanımlamaktadır. Bu doğrultuda Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, ekonomik, askeri ve idari mekanizmasına yön veren bürokratik kadroların ele geçirilmesi ve yine ülke içerisinde etkin diğer tüm özerk kuruluşların ele geçirilmesi ile ekonomik alandaki rakip kuruluşların etkisiz hale getirilmesini amaçlamıştır."
"MAĞDUR EDEBİYATINDAN SONUÇ ALINMAYINCA DARBEYE KALKIŞILDI"
Terör örgütünün gerçek yüzünün anlaşılarak devletin bu yapıyla etkin bir mücadeleye başlandığına dikkat çekilen gerekçeli kararda, "Mensuplarını yeni ihdas edilen kadrolara yerleştirmek bir yana, mevcut kadroları korumakta zorlanan, tasfiye sürecine giren, ekonomik ve siyasi yönden zayıflayan örgütün 'mağdur edebiyatı' stratejisi üstüne kurulu algı yönetiminden de bir sonuç alamayacağını anlaması üzerine, 15 Temmuz'da başta İstanbul ve Ankara illeri olmak üzere ülkenin muhtelif yerlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yuvalanan, aralarında generaller ve amirallerin de bulunduğu subay, astsubay, uzman er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler aracılığıyla, 'cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye yahut Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs ederek eyleme geçtiği, gerçekleştirmiş olduğu bu eylem ile de FETÖ/PDY silahlı örgüt vasfını kazandığı değerlendirilmiştir. Açıklananlar üzere 15 Temmuz darbe girişiminin amaç ve tüm gerçekleşme biçiminden açık ve kati şekilde anlaşıldığı üzere söz konusu terör örgütünün silahlı bir terör örgütü olduğu hususunda tereddütsüz hukuki ve fiili bir zaruret olduğu görülmektedir" denildi.
'GİRDİKLERİ GİBİ ÇIKSINLAR'
Terör örgütü ele başı Fethullah Gülen hakkında İzmir, İstanbul, Bursa, Uşak, Manisa, Ankara, Afyonkarahisar, Sinop ve Erzurum'daki mahkemeler tarafından yakalama emri ve kırmızı bülten çıkarıldığı hatırlatılan kararda, 17-25 Aralık soruşturmalarının yolsuzluk olmayıp FETÖ'nün devleti, seçimle gelen demokratik hükümetten teslim alıp yönetmek üzere kurguladığı olaylar olarak değerlendirildi. Örgütün terör eylemlerini icrada gizliliğe büyük önem verdiği vurgulanan kararda, şu görüşlere dikkat çekildi:
"Fethullah Gülen 23 Mayıs 2015 günü yayınlanan görüntü ve ses kaydında soruşturmada tutuklanan örgüt üyelerine destek olup cezaevini kutsal dini bir kisveye büründürüp Medrese-i Yusufiye olarak tabana anlatmıştır. 'Girdikleri gibi çıksınlar' diyerek İstanbul'daki bazı örgüt üyelerine emir vermiş ve bu emir üzerine cezaevindekilerin bazıları tahliye edilmeye çalışılmıştır. Fethullah Gülen bu konuşmasında tutuklu olan kişileri sahiplenip onların yaptıklarını tasvip ederek emri ile bu işlerin gerçekleştirildiğini zımnen kabul etmiştir. Örgüt, ya taşeron bir başka terör örgütünü kullanarak eylemini onun eliyle icra etmekte, ya da örgüte bağlı devlet kurumlarında yerleştirdiği kamu görevlilerine (gerçekte örgüt fedailerine) kamu gücünü kullandırarak bir devlet göreviymiş görüntüsü altında eylemini icra ettirmektedir. Bu yöntemlerle örgüt hem deşifre olmamakta, hem suçun sorumluluğunun doğrudan muhatabı haline gelmemekte, hem de terör maksadını başarılı bir şekilde gizlemektedir. Devletin tepkisi ve toplumun desteğini kesmesinden çekinen FETÖ, eylemlerini gizlilik içinde kamu kurumlarındaki kadroları eliyle bir kamu hizmetini gerçekleştirme kılıfına büründürerek icra etmektedir. Ancak her terör örgütü gibi FETÖ de nihai hedefi elde etmek üzere 17 Aralık 2013 günü harekete geçerek halen elinden gelen bütün gayreti gösterip doğrudan devleti hedef alan terör faaliyetlerini icra etmiştir. Bu faaliyetleri örgüt, önderinin açıklamaları ve basın yayın araçlarıyla üstlenmiş ve emriyle hareket edenlerin icra ettiğini kamuoyu önünde kabul ettiği görülmüştür."