Görkemli Ve Çok Katlı Siteler Yaşlı Sağlığı İçin Uygunsuz Ve Riskli!

Güncelleme Tarihi:

Görkemli Ve Çok Katlı Siteler Yaşlı Sağlığı İçin Uygunsuz Ve Riskli
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2015 11:43

KALP DAMAR HASTALIKLARI UZMANI OLAN PROF. DR. AHMET AKGÜL, GÖRKEMLİ VE ÇOK KATLI SİTELERİN YAŞLI SAĞLIĞI İÇİN UYGUNSUZ VE RİSKLİ OLABİLECEĞİNİ SÖYLEDİ.

Kalp Damar Hastalıkları Uzmanı olan Prof. Dr. Ahmet Akgül, görkemli ve çok katlı sitelerin yaşlı sağlığı için uygunsuz ve riskli olabileceğini söyledi.
Yaşlı bireyler günün çok büyük bir kısmını evlerinde geçirdiğini belirten Kalp Damar Hastalıkları Uzmanı olan Prof. Dr. Ahmet Akgül, “Bu nedenler sıklıkla ev kazalarına uğramaktadırlar. Bu kazaların hemen hepsi uygun bir ev dizaynıyla önlenebilmesine rağmen acaba yeni yapılan devasa görkemli siteler ve rezidanslar yaşlı sağlığı için ne kadar uygun.” Dedi.
Türkiye’nin tek Gerontoloji (Yaşlanma ve Yaşlılık Bilimi ) ve Kalp Damar Hastalıkları Uzmanı olan Prof. Dr. Ahmet Akgül konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi;
GERONTOLOJİ NEDİR?
Gerontoloji, yaşlanma ve yaşlılık bilimidir. Burada amaç sağlıklı yaşlanma sürecini ve sağlıklı ve huzurlu yaşlılık hayatı planlanmaktadır. Yaşlı sağlığı için yalnızca biyolojik sağlık yoktur, ekonomik, sosyal, kültürel, hukuki, çevre, yerleşim, psikoloji, gibi yaşlıların hem bireysel hem de toplumsal sağlıklı yaşam için gerekli olan tüm ihtiyaçların temini ve yönetilmesi amaçlanmaktadır. Yani biyolojik yaşlılık gerentolojinin yalnızca alt bir kısmıdır. Yaşlıların toplum ve çevrede huzurlu ve sağlıklı yaşaması için alınacak tedbirler tüm yaştaki insanları da ilgilendirir. Bu bağlamda alınacak tedbirler yalnızca yaşlılar için değil sağlıklı yaşlanmak için tüm toplumu ilgilendirmektedir
“YAŞLI” KİME DENİR?
Yaşlılığın kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal olmak üzere pek çok boyutu bulunmaktadır. Örneğin “kronolojik yaşlanma” denildiğinde “takvim yaşı” anlaşılır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tanıma göre 65 yaş ve üzeri kişiler yaşlı olarak kabul edilir. Yaşlılığın sadece kronolojik yaşlanma kavramı kapsamında değerlendirilmesi eksik bir yaklaşım olduğundan dolayı biyolojik, psikolojik, sosyal yaşlanma gibi diğer tanımların da dikkate alınması son derece önemlidir. Örnek olarak biyolojik yaşlanma içinde kişinin kendisine bakması ve sağlıklı olma durumu da bulunmaktadır. Biyolojik yaşın temel ölçü birimi “damar yaşlanması”dır ve cilt yaşlanmasından tutun kalp ve diğer organların yaş arttıkça fonksiyonlarındaki bozulma aslında o organı besleyen kılcal damarlardaki yaşlanma ile ilgilidir. Yani biyolojik yaşlanma eşittir damar yaşlanmasıdır. Biyolojik yaş ile takvim yani kronolojik yaş arasında 20 seneye kadar çıkabilecek fark olabilir. Yani kişinin nüfus cüzdanında 80 yazılsa da kişi sağlıklı yaşlanma kurallarına uyarsa damar yaşı yani biyolojik yaşı 60 olabilir. Aradaki 20 yıl neredeyse bir ömürdür.
DÜNYA YAŞLANIYOR MU?
Teknoloji ve bilimin gelişmesiyle ayrıca sağlık sunumunun ulaşılabilir olmasıyla son 50 yılda dünya toplumlarında yaşam süresi 20 yıl uzamıştır. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, 2000 yılında 60 yaş ve üstü kişi sayısı 600 milyon iken, 2025’te 1,2 milyara, 2050’de ise 2 milyara çıkması beklenmektedir. !950’li yıllarda ortalama yaşam süresi 45 yıl iken, günümüzde bu süre ortalama 70 yıla çıkmıştır ve 2050 yılında 75 yıla çıkacağı öngörülmektedir. Bu da yaşlı nüfusun toplumdaki oranını yükseltmektedir.
Günümüzde dünya genelinde yaklaşık 600 milyon yaşlı bulunmakta ve bunun yarıdan fazlası gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Altmış yaş ve üzeri grubu nüfusun 2020 yılında bir milyardan fazla olması beklenmektedir.
YAŞLI NÜFUSUNUN ARTIŞI SORUN MUDUR? NE GİBİ ÖNLEMLER ALINMAKTADIR?
Öncelikle şunu belirtiyim ki, Yaşlılıkla ilgili iyi politikalarımız ve yönetim planımız olursa yaşlılık bir sorun değildir aksine zenginliktir. Bilgi onlardadır, tecrübe onlardadır. Biz gençler ile yaşlıları entegre etmeliyiz. Amaç bu zaten. Enerji gençlerden deneyim yaşlılardan. Dünyada alınan önlemlelere gelince:Batı toplumları 1995 yılında onaylanmış olan “Yaşlanma ve Sağlık” programı önemlidir. Bu programa göre sadece yaşlılığın getirdiği sağlık sorunlarına odaklanmak yerine, öncelikle sağlıklı yaşamayı ve dolayısıyla yaşlanmayı hedefleyen planlama ve araştırmalar önerilmektedir. Burada amaç, “sağlıklı yaşlanma” kavramıdır yani yaşlanmanın getireceği doğal rahatsızlıkların dışında sorunsuz yaş almadır. Amaç yalnızca biyolojik destekten başka yaşlının yaşadığı ortam ve çevrenin de düzenlenmesi gerekir.
Bu amaç doğrultusunda özellikle kamunun, özel sektörün ve merkez ve yerel yönetimlere işler düşmektedir. Bu nedenle “Yaşlı Dostu Şehirler” kavramı gelişmiştir.
Bu konuda bizim de çalışmalarımız vardır. “Yaşlı dostu evler” ve “yaşlı dostu siteler” üzerinde durmaktayız. Toplumun en önemli birimi aile olduğundan “yaşlı dostu şehir” için “yaşlı dostu ev ve siteler” üzerinde danışmanlıklar yapmaya başladık.
YAŞLILAR İÇİN NİYE FARKLI EVLER LAZIM OLSUN Kİ?
Bu sorunun cevabı için önce yaşlılarda ev hayatında farklı neler oluyor bakmak gerekir:
Yaşlı yani 65 yaş üzerindeki insanların en çok şikayeti ve sağlık merkezlerine gelme nedeni, evlerinde normal hayatını sürerken yaşadığı “düşme” eylemidir. Ev kazaları olarak değerlendirilir.
Ülkemizde 65 yas¸ üzerinde son bir yılda herhangi bir ev kazası geçirme sıklıgˆı %67 lere çıkmaktadır. Bu kazalar yaş gruplarına göre farklı kaza nedenleri belirtilmektedir. En sık görülen kaza ise düşme’dir. Düşme kazası bir sonuç olduğu gibi aynı zamanda birçok hastalığın ve uzun tedavilerin de sebeplerindendir. Yani basit bir eylem değil, uzunca bir zaman, sağlık, moral, ekonomik kayıplarla giden bir sağlık problemidir. Avrupa, yaşlılardaki bu “düşme” olgusunu çok ciddiye aldı ve “Avrupa düşmeyi önleme grubu (Prevention of Falls Network Europe)” yani kısa adıyla Pra- FaNE’yi kurdu.
Her yıl toplumda yas¸ayan 65 yas¸ üzeri yetis¸kinlerin %30-40’ı evlerinde, %50’si ise bakım evlerinde düşmektedir. Düs¸meler sonucu, ciddi kafa travması, kırık, yumus¸ak doku zedelenmesi gibi ciddi biyolojik sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Düs¸me, kis¸inin sosyal yas¸ama katılımı ve kendi kendine bakabilme yetenegˆini azaltır ki buda sosyolojik sorunlar yaratır.
Ayrıca “düs¸me korkusu”nun varlıgˆı bile yas¸lının fiziksel aktivitelerini azaltmasına, sosyal aktivitelerini ve etkinliklerini azaltarak kendine güvenini kaybetmesine neden olabilmektedir ki bu da psikolojik sorunlar oluşturur.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!