Güncelleme Tarihi:
Recep DEMİRCİ/ ERZİNCAN, (DHA)- ERZİNCAN Ergenekon davasında gizli tanık oldukları için haklarında Fethullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında dava açılan 'Munzur' kod adlı Serkan Zirek'in 21 yıl, 'Hazar' kod adlı Ahmet Koç'un ise 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılması ile sonuçlanan davanın gerekçeli kararında FETÖ/PDY, 'silahlı terör örgütü' olarak tanımlandı.
Erzincan'da İrtica ile Mücadele Eylem Planını uygulamaya koydukları iddiasıyla dönemin 3'üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ve yine o dönem Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olan CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner'in de aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında Erzurum Özel Yetkili 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Cihaner, Erzincan Adalet Sarayında görevi başındayken 16 Şubat 2010'da gözaltına alınarak 4 ay tutuklu kaldı. Daha sonra iki kez milletvekili seçilen Cihaner ile birlikte 14 kişi, Yargıtay'da yapılan yargılamada beraat etti.
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Erzincan Ergenekon davasında gizli tanık olarak yer alanlar hakkında FETÖ/PDY soruşturması kapsamında dava açıldı. Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Haziran'da görülen duruşmada mahkeme heyeti, Ergenekon Davası'nın gizli tanıklarından 'Munzur' kod adlı Serkan Zirek'i FETÖ/PDY'ye üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, yalan tanıklık, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından toplam 21 yıl hapis cezasına mahkum etti.Tutuklu diğer sanık 'Hazar' kod adlı Ahmet Koç ise FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, yalancı tanıklık suçlarından 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırdı. Zirek'in tutukluluk halinin devamına, Ahmet Koç'un Yargıtay'daki temyiz süreci dikkate alınarak tahliyesi kararlaştırıldı. Mahkeme, ayrıca İliç eski Cumhuriyet Savcısı olan hakkında yakalama kararı bulunan Bayram Bozkurt ile ilgili davanın ise ayrılmasını uygun gördü.
Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinin hazırladığı gerekçeli kararda, bu aşamada örgütün silahlı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği bildirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan ve mahkemece kabul edilen iddianameden de anlaşılacağı üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terör örgütlerine yardım ettiği algısı oluşturmak amacı ile 1 Ocak 2014 tarihinde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde, 19 Ocak 2014 tarihinde Adana'nın Ceyhan ilçesinde MİT'e ait yardım TIR'larının aranması eylemlerinde Fethullahçı Terör Örgütünün bulunduğu belirtildi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Dışişleri Bakanının Başdanışmanları olmak üzere üst düzey devlet yetkililerinin resmi ve özel telefonlarının dinlendiği, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenliğini veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken görüşmelerin kayıt altına alındığına işaret edilen gerekçeli kararda şu görüşlere yer verildi:
"MİT TIR'larının durdurulması eylemi öncesi ve sonrasında örgüt güdümündeki yazar ve basın yayın kuruluşları aracılığı ile kamuoyu oluşturma girişiminde bulunulduğu, her iki ihbarında isimsiz, sahte isimlerle yapıldığı, daha sonra her iki ihbarı yapan kişinin jandarma istihbarat görevlisi olduğunun anlaşıldığı, 17-25 Aralık girişiminden sonra devlet kurumundaki özellikle emniyet teşkilatından bir çok atamanın yapılarak örgüt elemanlarının tasfiye edildiği, bunu göz önünde bulunduran örgütün ihbarı konu TIR'ların emniyet bölgelerinden geçmesine rağmen ihbarın ısrarla jandarma ihbar hattına yapıldığı, TIR'ların durdurulmasında il emniyet müdürlüklerinin bilgisi olmadığı jandarma birimlerinin ihbarla ilgili diğer birimlere paylaşımda bulunmadığı, 19 Ocak 2014'te Ankara'dan Ceyhan'a kadar TIR'lara müdahale edilmemesinin belli bir amaca yönelik olduğunu, belirli bir plan dahilinde sürecin yürütüldüğü, Adana Ceyhan'da MİT TIR'larının durdurulduğu, MİT mensupları ile jandarma mensupları arasında arbede yaşandığı, MİT personelin silah kullanılarak darp edildiği bu hususun basına da yansıdığı, görüldüğü üzere örgüt elemanlarının devlet hiyerarşisinden ayrı olarak silah kullanmak suretiyle örgütün amaçlarını gerçekleştirdiği;
Kamuoyunda 'Tahşiye Davası' olarak bilinen Fethullah Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda ilk önce örgüte ait basın yayın kuruluşlarında yayınlar yapıldığı ve bir kısım şüphelilerinin tutuklanarak 17 aya kadar tutuklu kaldıkları, şüphelilerden Turgut Yıldırım'ın bulunduğu Bahçelievler ilçesinde bulunan ikematgahında yapılan aramada el bombaları, mermiler ve krokiler ele geçirildiği, el bombalarının üzerinde yalnızca arama yapan polis memurlarının parmak izinin tespit edildiği, yine suça konu el bombaları ve mermilerin MKE yapımı olduğu, Ergenekon Terör Örgütü kapsamında Beykoz ilçesi, Poyrazköy keçilik mevkisinde yapılan kazılarda ele geçen bir adet şeffaf poşette sarılmış vaziyette bulunan sarı renkli sis kutusu ile aynı seriden olan el bombalarının seri numaralarının Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde bulunan 6 adet el bombası ile benzeştiği görülmüştür.
Erzincan Çatalarmut mevkisinde silah ve mermilerin bulunduğu yerin jandarma bölgesinde olmasına rağmen o dönem özellikle emniyete ihbarda bulunduğu ve gizli tanıkların bu şekilde yönlendirdiği, bu nedenle yerleştirilen silah ve mermilerin örgütün kullanımında olan silah ve mermiler olduğu, dolayısı ile örgütün silahlı örgüt olarak kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki Yargıtay 9'ncu Ceza Dairesinin 2012/2366 esas, 2013/9298 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, benimsediği yöntemler nazara alındığında silahlı terör örgütü olarak kabulünde zorunluluk bulunduğu kanaati oluşmuştur."