Berberoğlu: “Birbirine Zıt Partinin Anlaştığı TEK Konu CHP’nin İktidar Olmasıdır”

Güncelleme Tarihi:

Berberoğlu: “Birbirine Zıt Partinin Anlaştığı TEK Konu CHP’nin İktidar Olmasıdır”
Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2015 17:05

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ENİS BERBEROĞLU AÇIKLAMA YAPTI

Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu, Erzincan Gazeteciler Cemiyetine bir ziyarette bulunarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Berberoğlu yapmış olduğu konuşmada şu görüşlerde bulundu; “ Erzincan benim en son hatırladığımda 4 milletvekili çıkartıyordu. 1 Kasım için siz sandıklara gittiğinizde siz seçmen olarak maalesef 2 milletvekili için oy kullanacaksınız. Bu şehirde önemli bir yönetim olsaydı herhalde milletvekili sayısı düşmez artardı diye düşünüyorum. Bu güzel kentimizden hiç kimse kendi isteğiyle zorunlu kalmadıkça göçmeyeceğini düşünüyorum. Dolayısı ile 1 Kasımda sandığa gidecek olan seçmenlerinde geçen 13 yılda bu kentin kazandıklarını ve kaybettiklerini göz önünde tutarak oy kullanmaları gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir temenni içerisindeyim. Benim rakamların değil bunlar. Türkiye İstatistik Kurumunun rakamlarıyla Erzincan yoksulluğun en şiddetli yaşandığı 4 ilden biri. Gelir dağılımının en bozuk olduğu 4 ilden biri. Diğer iller Diyarbakır, Şanlıurfa teşvik sisteminde bu ilden çok daha şanslılar.
Siz hükümete bir bakan verdiniz bu kent olarak, güçlü bir isim verdiniz. Adalet ve Kalkınma Partisinin çok oy aldığı bir kentten bahsediyoruz. 13 yıllık iktidarın sonucunda göç, işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı bozukluğu üste birde teşvik sisteminde haksızlığa uğramış bir kent var karşımızda. Sandığa giderken seçmenin bunları göz önünde bulundurmasını temenni ediyorum. 35 bin emekli var bu kentte öğrendiğim kadarıyla, 2 bin küsürde taşeron işçi var. 7 Haziran günü eğer Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olsaydı bu 35 bin emekli yurtdaşımız, Erzincanlı aradan geçen 2 bayramda 2 maaş ikramiye alacaktı. 2 bin küsür taşeron işçi kadro sahibi olacaktı. Şeker Fabrikasına yatırım yapılıp yeniden modernize haliyle hem devlete hem millete hizmete açılacaktı. 15 bine yakın ailesiyle birlikte Erzincanlı buradan ekmek yemeye devam edecekti. Çok sayıda emniyet görevlisinin olduğunu gördüm ben bu kentte meclis kurulumuzda bu konuda bir yasa teklifi var. 3 bin 600 ek göstergeye çıkartılması ve polisin çalışma koşullarının düzeltilmesi ve iyileştirilmesi yönünde bu sağlanacaktı.
Biz seçime gidiyoruz ama memleketin sorunları bu saydıklarım. Emekli, 2 bayramda torununa çikolata hediye alamayacak durumda, taşeron işci herhangi bir sosyal güvenliğe sahip olmadan köle ücretiyle köle gibi çalışıyor. Şeker fabrikası eğer kapanırsa belki bu kente vereceği göç ile milletvekili sayısında indirim bile olacak. Bu şekilde biz bu kente ve Türkiye’de iktidara alternatif olarak programımızı açıklayarak kimseye yalan söylemeden her parti ile eşit mesafede durarak yola çıktık ve sizin oylarınızı istiyoruz.
Bu seçimde CHP’nin geçmiş seçime göre çok başarılı olacak. Yayınlanan çeşitli anketlerde zaten ortaya çıkıyor. Fakat yeterli değil. Açık söylüyorum şuanda Türkiye Cumhuriyetinin Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyacı var. Zaten bu ihtiyacı bir partili olarak ben söylemiyorum. Bakarsanız eğer 7 Hazirandan bugün arasında geçen zamanda MHP ile HDP liderlerinin üzerlerinde anlaştıkları tek konu Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olmasıdır. Sayın Devlet Bahçeli bir televizyon ekranında “Cumhuriyet Halk Partisi bugün Adalet ve Kalkınma Partisiyle ile iktidar ortaklığı sağlasın iktidara gelsin” demiştir. Selahattin Demirtaş HDP Genel Başkanı “Cumhuriyet Halk Partisini mutlaka iktidarda görmek istiyoruz” demiştir. Bu kadar birbirine zıt ve hiçbir konuda anlaşamayan partinin üzerinde anlaştıkları tek konu Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarda olmasıdır. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’de kimlik siyaseti gütmeyen tek partidir. “Şucusun, bucusun” diye ayırmayan, işe alırken adil davranan, vergi toplarken adil davranan, mahkeme yargı karşısında adil davranacağı vaadinde bulunan tek partidir. Kimlik siyaseti bu ülkeyi bölüyor. Cumhuriyet Halk Partisi dışındaki tüm partiler maalesef şu aşamada bölücülük yapıyor. Cumhuriyet Halk Partisi birleştiren bir güçtür. Erzincan’ın değil sadece Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. Bu idrak içinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olacağını düşünüyorum.
Berberoğlu gerçekleştirdiği ziyarette gazetecilerin sorularını cevapladığı konuşmasında ise; “Bizim partimiz 7 Haziran günü tekrar seçim istiyoruz diye ayaklanmadı. Ya da ben iktidardan korkuyorum deyip bazıları gibi sütre gerisine saklanmadı. Ya da önümüzde bir seçime nasıl gideriz, yeniden bu halkı nasıl cezalandırırız, bu seçmeni nasıl bizar ederiz de bize yeniden iktidar yolunu açabiliriz gibi de davranmadı. Doğru okuduk, seçmenin ne istediğini gördük. Kiminle iktidar olacağımızdan çok bu iktidarın neye hizmet edeceği yolunda hazırlıklarımızı yaptık. 14 ilkemizi yayınladık. Bu 14 ilke hiçbir parti tarafından reddedilmedi, eleştirilmedi. Bu 14 ilkeye uyan her parti ile biz iktidar ortağı oluruz dedik. 1 Kasım bence Cumhuriyet Halk Partisini tek başına iktidara getirecek bir süreç olacak. Ama milli irade neyi emrederse, 8 Haziran sabahı olduğu gibi, 2 Kasım sabahı da aynı şekilde milli iradenin emrinde olacaktır Cumhuriyet Halk Partisi.
KAMUOYUNUN BİLGİ ALMA HAKKININ ENGELLEMESİ KADAR BÜYÜK TEHLİKE YOKTUR
Eski Genel Yayın Yönetmeni ve siyasetçi olarak artık şunu söylemek istiyorum medya benim gözümde dördüncü kuvvettir ve çok önemli bir yeri vardır. Eğer medya mensubu işe giderken bugün dayak yiyeceğim diye gidiyorsa, yazdığı çizdiği ya da televizyonda gösterdiğinden dolayı işimi kaybeder miyim korkusu ile işini yapıyorsa, bu ülkede iki mesele çok ciddi sorunludur. Birinci mesele benim açımdan esas olan bir siyasetçi olarak, bilgi alma hakkımın engellediğini düşünürüm. Benim ve kamuoyunun bilgi alma hakkının engellenmesi kadar büyük tehlike yoktur. Çünkü bütün kararları biz o bilgiler ışığında veriyoruz. Ekonomik yatırımlarımızı o kararla veriyoruz. Bu ülkede hangi partiyi iktidara taşıyacağımızı o bilgilerle kararlaştırıyoruz. Bunun gibi bütün kararlar manzumesi bir anda boşlukta kalır.
İkincisi sadece ve sadece hükümetin yalan yanlış tirajlarla veya yalan yanlış izleme rakamlarıyla kendi elindeki imkanları kendi yandaş medyası için kullanmak ile kalmıyor.Üstüne basa basa söylüyorum bugün yandaş medya hak etmediği ölçüde ilanla ödüllendiriliyor. Hak etmediği bir akreditasyon sistemi ile habere sadece onların ulaşması yönünde bir girişimde bulunuluyor. Fakat onlar haberden özellikle kaçtıkları için memleket habersiz kalıyor. Şimdi ikinci faza geçtik gördüğüm kadarıyla. Özel şirketler, bankalar, operatörler, dijital platformlar, kendilerini hakim, savcı, jüri yerine koyarak kararlar veriyor ve medya üzerinde ayrıma gidiyor. Bu kabul edilebilir bir konu değil. Yani bu ülkenin kanunları var ve halkın da habere ulaşma özgürlüğü var ve istediği kanalı seyretme istediği gazeteyi okuma hakkı var. Bunun önüne çıkarılacak bütün engeller çiğneyip geçilmelidir.
Avukatların ve siyasetçilerin benim anlayışıma göre ortak bir noktası var. Avukatlar müvekkilleri, siyasetçiler de temsil ettikleri kitleler, oy aldıkları kitlelerin suçluluğu, suçsuzluğu konusunda karar vermeye yetkili değildir. Zaten meselesi de o değildir. Sadece adaletin tecellisinde doğru yol kullanılıyor mu? Yöntem doğru mudur? Bu insanlar savunma hakkını kullanabiliyor mu? Ki bu ilde Ergenekon ve Balyoz da kendilerine savunma hakkın kullandırılmayan kişinin olduğunu şahsen ben biliyorum. Eski mesleğimden dolayı da biliyorum. Siyasetçi olarak da biliyorum. Aynı şey başkalarının başına gelmesin isterim. Yani insanlar adaletin karşısına gerçekten önyargısız, kumpassız, çıksın adalet doğru tecelli etsin ve sonuçlarına herkes katlansın. Ama sağından çarpıtalım, solundan şunu yapalım, şu intikam sebebiyle bunu getiriyorum. Öteki şaibe nedeniyle şunu yapıyorum gibi meseleler gerçekten adalete uygun değil.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!