Dekan Bayraktar; “Kurban İnanmış Bir Kimsenin Allah Yolunda Varlığını Feda Etmesidir”

Güncelleme Tarihi:

Dekan Bayraktar; “Kurban İnanmış Bir Kimsenin Allah Yolunda Varlığını Feda Etmesidir”
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2015 10:31

PROF. DR. MEHMET BAYRAKTAR KURBAN İLE İLGİLİ AÇIKLAMADA BULUNDU

Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, yaklaşan Kurban Bayramı ile ilgili bilinmesi gereken ve merak edilen konularda açıklamalarda bulundu.
Kurbanın, “Yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey” anlamlarına geldiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar dini bir terim olarak ise kurbanı, “İbadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı, usulüne uygun olarak kesmeyi ifade eder” sözleriyle açıkladı.
Genel anlamda kurbanın bir ibadet olduğuna dair birçok ayetin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bayraktar, Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine, Allah tarafından bir kurbanın verildiğinin Kur’an-ı Kerim’de açıkça bildirildiğini söyledi.
Hz. Peygamber’in kurban kesmeyi hiç terk etmediğini belirten Prof. Dr. Bayraktar, kurban kesmekle mükellef kişilerden bahsederek, “Kurban kesmek, akıllı, buluğ çağına ermiş, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve yolcu olmayan Müslüman’ın yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan fazla olarak 20 miskal (80.18 gr) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir, dolayısıyla Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu nimetlere şükran ifadesi ve Allah yolunda fedakârlığın nişanesi olarak kurban kesmelidir. İbadetlerde sorumluluk bireyseldir. Bu nedenle, dinen zengin olan karı-kocadan her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Ancak İmam Malik’e göre aile reisi tüm aile efradı adına bir adet büyükbaş veya küçükbaş hayvan keserse, bu aile bireylerinin hepsi için yeterli olur” dedi.
Koyun, keçi, sığır, manda ve deve cinsinden hayvanların kurban olarak kesileceğini belirten Bayraktar, “Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Söz konusu hayvanların kurban olarak kesilebilmesi için devenin beş, sığır ve mandanın iki, koyun ve keçinin bir yaşını doldurmuş olması gerekir. Bu yaş sınırını geçtiği halde süt dişlerini değiştirmeyen hayvanlar da kurban edilir. Bunun yanında, altı ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz” ifadelerini kullandı.
Koyun veya keçinin bir kişi; sığır, manda ve devenin ise en fazla yedi kişi tarafından kurban olarak kesilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, kurban edilecek hayvanın veteriner kontrolünden geçmesinin gerekli olduğunu belirterek, hayvanların eziyet edilmeden ve incitilmeden kesim yerine götürülmesinin, kıbleye karşı yatırılıp ehil bir kimse tarafından kesilmesinin, kesim işleminin süratli bir şekilde yerine getirilmesinin ve hayvana acı çektirilmemesinin önemine vurgu yaptı.
Kurban ibadetinin yerine getirilirken çevre temizliği ve hijyen için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Bayraktar, kesim işleminin daha çabuk ve hesaplı olsun mantığıyla, ulu orta ibadet ruhuna yakışmayan görüntülere yol açmaması uyarısında bulundu.
Kurban etinin değerlendirilmesi konusuna da değinen Bayraktar, “Bilindiği gibi efendimiz Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, bir bölümünün de eve ayrılmasını tavsiye etmiştir” dedi.
Kurbanı, canı da dahil olmak üzere, inanmış bir kimsenin bütün varlığını Allah yolunda feda etmesi şeklinde niteleyen Prof. Dr. Bayraktar, “Malını kurban eden bir insan gerektiğinde canını da Allah yolunda kurban edebilecektir. Diğer taraftan kurban, insanın nefsani arzularını ve süfli duygularını boğazladığının da bir işaretidir” şeklinde konuştu.
Bayramları ibadet ve taattan tecrit edip sadece oyun, eğlence, zevk ve sefa günü olarak anlamanın yanlış olduğunu ifade eden Bayraktar, meşru oyunlardan ve mubah eğlencelerden tecrit edip, sırf bir ibadet ve taat günü olarak anlamanın da hatalı olacağının altını çizdi.
Ramazan Bayramı’nda fıtır sadakası, Kurban Bayramı’nda ise etle günlük rızık temin etme kaygısından kurtulan fakirlerin, bir neşe ve sevinme günü olan bayramlara gönülden katılmalarının sağlanmış olacağını belirten Prof. Dr. Bayraktar, Kurban Bayramı’nın, akraba, komşular ve Müslümanlar arasındaki sevgi ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendireceğini sözlerine ekledi.
Yüce dinimizin emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmamızı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmamızı tavsiye eden Bayraktar, bayramların toplum fertlerini birbiriyle kaynaştırarak milli birlik ve beraberliğin sağlanmasına, devleti ve milleti rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların bertaraf edilmesine büyük katkı sağlayacağına dikkat çekti. Günümüzün muhaciri olan Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen misafir kardeşlerimizle yakından ilgilenmenin, ikramda bulunmanın ve onlara bayram sevincini yaşatmanın, dini bir sorumluluk olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Faruk Bayraktar, “Kurban Bayramı’nın ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için huzur, barış ve hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim” temennisiyle açıklamalarını sonlandırdı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!