Türkiye'den AİHM'e KCK/TM savunması: İç hukuk yolları tüketilmeden başvurdular

Güncelleme Tarihi:

Türkiyeden AİHMe KCK/TM savunması: İç hukuk yolları tüketilmeden başvurdular
Oluşturulma Tarihi: Şubat 05, 2018 12:28

Türkiye'den AİHM'e KCK/TM savunması: İç hukuk yolları tüketilmeden başvurdular

Haberin Devamı

Felat BOZARSLAN/DİYARBAKIR, (DHA)- ADALET Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı, Diyarbakır'da görülen terör örgütü PKK'nın gizli şehir yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi (KCK/TM) ana davasında, 5 yıla yakın süre tutuklu kalan 103 sanığın, 2010 yılında yaptığı başvuruyu kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) 180 sayfalık savunma gönderdi. Türkiye'nin gönderdiği savunmada, uzun tutukluluk süreleri ile ilgili olarak iç hukuk yolları tüketilmeden AİHM'e başvurulduğu belirtildi.
Diyarbakır'da görülen terör örgütü KCK/TM ana davasında 5 yıla yakın tutuklu kalan 103 sanık, 'uzun tutukluluk süresi, yakalama ve tutuklama kararlarının hukuka aykırı olması, tutuklama kararına karşı itiraz edecekleri etkili kanun yolları bulunmadığı' iddiasıyla, 2010 yılında AİHM'e başvurdu. AİHM'e yaptıkları başvuruda, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğini ileri süren sanıklar, Türkiye'den tazminat talebinde bulundu. Başvuruyu kabul eden AİHM, 2016 yılında Türkiye'den savunma istedi. 2016 yılından bu yana birkaç kez süre talep eden Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, 2017 yılının Eylül ayında 180 sayfalık savunmayı AİHM'e gönderdi. Savunmada, KCK soruşturmaları ve dava süreçleri ile ilgili ayrıntılı açıklamalar yapan Bakanlık, başvurucularla ilgili adli sürece ilişkin tüm belgelerin gönderildiğini kaydetti.
'İÇ HUKUK YOLLARINI TÜKETMEDİLER'
Yargılama sırasında vefat eden 3 başvurucunun mağdurluk statüleri bulunmadığı belirtilen savunmada, bu sanıkların başvurularının kabul edilemez bulunması gerektiği ifade edildi. Başvurucuların yakalanma, gözaltına alınma ya da tutuklu bulundurulmalarıyla ilgili iç hukuk düzeyinde tazminat davası açmadıkları belirtilen savunmada, şöyle denildi:
"Hükümet, başvurucuların tazminat talebinde bulunma hakkına hâlâ sahip olduklarını ve devam eden davaların neticesini beklemeye gerek olmadığını özellikle belirtmek ister. Hükümet, başvurucuların yakalanma, gözaltına alınma ve tutuklu bulundurulmalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu gerekçesiyle yaptıkları başvurunun, başvurucular tazminat isteminde bulunmadıkları için iç hukuk yolları tüketilmediğinden reddedilmesini talep etmektedir."
'YEREL YÖNETİMLERİ YASA DIŞI AMAÇLARI DOĞRULTUSUNDA YÖNLENDİRDİLER'
PKK terör örgütünün değişen koşullar doğrultusunda hedefini gerçekleştirmek için yasa dışı faaliyetlerine KCK adı altında devam ettiği belirtilen savunmada, şu ifadelere yer verildi:
"KCK/TM üyeleri, yasa dışı PKK/Kongra-Gel terör örgütünün örgütsel faaliyetlerini düzenlemiş, eylemleriyle ilgili toplantılar organize etmiş ve kararlar almışlardır. Özellikle yerel yönetimler üzerinde KCK yapılanmasından doğan sözde yetkilerini kullanmış ve yerel yönetimleri kendi yasa dışı amaçları doğrultusunda yönlendirmişlerdir. DTP ve BDP adındaki siyasi partiler tarafından yönlendirilen örgüt üyelerinin tutuklanmasını önlemek amacıyla istihbarat hizmetlerine karşı koyacak yöntemler geliştirmiştir. Soruşturma kapsamında, adli makamlar tarafından yürütülen teknik takip ve izleme sonucu, başvurucuların yasa dışı KCK/TM terör örgütü adına faaliyetlerde bulundukları saptanmıştır."
'ŞİKÂYETLER SPEKÜLATİF NİTELİKTE'
Soruşturma makamlarının attığı önemli adımlar neticesinde terör örgütünün bu hiyerarşik yapısının saptandığı belirtilen savunmada, başvurucuların bu hiyerarşik yapıdaki görev dağılımı uyarınca kendilerine verilen görevleri yerine getirdiklerine dair kuvvetli şüphe oluştuğu ifade edildi. Başvurucuların çoğunun KCK/TM ana davasından hapis cezalarına çarptırıldığı belirtilen savunmada, şunlar kaydedildi:
"Hükümet, başvurucuların KCK terör örgütüne dâhil olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi şüphelendirmeye yeterli bilgi ve belgelerin mevcut olduğuna, mahkemenin dikkatini çekmek ister. Hükümet kuvvetli şüphenin ötesinde, hapis cezasına çarptırılan ve davaları sonuçlanan başvurucuların müsnet suçları işlediğini ve bunun mahkeme kararıyla tespit edildiğini belirtmek ister. Hükümet mevcut durumun özel koşulları hesaba katıldığında, yapılan tutuklamanın hukuksuz olduğu iddiasıyla ilgili olarak mahkemeyi, sözleşme hükümlerinin ihlalinin bulunmadığı yönünde hüküm vermeye nazikçe davet eder. Başvurucular yargı makamları tarafından yakalanma ve tutuklanma nedenleri hakkında derhal bilgilendirildiğinden, hükümet başvurucuların bu şikâyetlerinin spekülatif nitelikte ve açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatindedir."
'TUTUKLULUK SÜRESİ SON DERECE MAKUL'
KCK soruşturmasında başvurucularla birlikte 200'den fazla şüphelinin farklı tarihlerde gözaltına alındığını belirten Adalet Bakanlığının AİHM'e gönderdiği savunmada şöyle denildi:
"Böylesi kapsamlı davalarda iddianamelerin hazırlanması için geçen süre çok makuldür. Hükümet, mahkemenin dikkatini, soruşturma makamlarına atfedilen davada herhangi bir etkisizlik veya gecikmenin olmadığına çekmek ister. Ulusal makamlar, soruşturma ve duruşma aşamalarında gereken ilgi ve alaka ile hareket etmiş ve davada kendilerine isnat edilebilir herhangi bir etkisizlik veya kusur bulunmamaktadır. Ulusal makamlar, kendilerine düşen yükümlülükler doğrultusunda hareket etmiştir ve etmektedir. Hükümet, başvurucuların tutukluluk halinin son derece makul olduğu kanısındadır. Hükümet, nazikçe, mahkemeyi, görülmekte olan davanın özel şartlarını göz önüne alarak tutukluluk süresinin uzunluğu hakkında sözleşme hükümlerinin ihlal edilmediği yönünde hüküm vermeye davet eder."
KCK soruşturma dosyasında savcılık tarafından farklı tarihlerde kısıtlama kararı verildiği belirtilen savunmada, başvurucuların kısıtlama kararına karşı iç hukukta bir itirazda bulunmadıkları da kaydedilerek, "İç hukuk yollarının tüketilmemesi sebebi ile bu şikâyetin 'kabul edilemez' ilan edilmesi talep edilmektedir. Başvurucular, ifade alınması ve sorgulama süreçlerinde haklarındaki suçlardan haberdar edilmiştir ve haklarındaki suçlamaların aksini ispatlama fırsatı kendilerine sağlanmıştır. Hükümet, başvurucuların soruşturmaya ilişkin verilen kısıtlama kararından dolayı, tutukluluk hallerine etkili bir şekilde itiraz etme hakkını kullanamadıkları iddiasının açıkça asılsız olduğu kanaatindedir. Başvurucular farklı tarihlerde tutuklama kararlarına itiraz etmiştir ve bu itirazlar farklı tarihlerde reddedilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
Başvurucuların, PKK terör örgütü adına Türkiye'de faaliyet yürüten KCK/TM yapılanması kapsamında faaliyet yürüttüğü belirtilen savunmada, 103 başvurucu hakkında iddia olunan faaliyetler ayrıntılı olarak açıklandı. Başvurucuların çoğunun Irak'ın kuzeyinde bulunan yasa dışı örgüt kamplarına gittiği ve örgüt yöneticileri ile görüştüğü belirtilen savunma dilekçesinde, başvurucuların örgüt yöneticilerin aldıkları emir ve talimatlar doğrultusunda adımlar attıkları kaydedildi. Bazı başvurucuların örgüte öz geçmiş raporu verdiği belirtilen savunmada, "Türk Hükümeti; mahkemeyi, şikâyetlere ilişkin başvuruların kabul edilemez olarak ilan edilmesi için davet eder" denildi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!