Güncelleme Tarihi:
DİYARBAKIR, (DHA)- AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyü Irak sınırında, 28 Aralık 2011'de düzenlenen hava operasyonunda yaşamını yitiren 34 kişi ile ilgili yapılan başvuruyu kabul edilemez bulması üzerine, sivil toplum kuruluşları (STK) ortak açıklama yaptı. Açıklamada, "Cezasızlığı hoşgören bir insan hakları mahkemesi insanların umudu olamaz. İnsanların umudu olamayan bir uluslararası mahkeme, kendi sonunu da kaçınılmaz kılar" denildi.
Diyarbakır'da, İnsan Hakları Derneği, Diyarbakır Barosu, Hak İnisiyatifi, Mülkiye İnsan Hakları Merkezi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından AİHM'in Uludere kararı ile ilgili ortak açıklama yapıldı. Açıklama metnini okuyan Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, AİHM'in geçen hafta Uludere başvuru dosyasını iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez bulduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"AİHM, bu kararıyla sadece son zamanlarda sıklıkla yaptığı üzere etkililiği son derece tartışmalı olan Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) tüm kusurlarını örtmekle kalmadı, Türkiye'nin Roboski davasında somutlaşmış cezasızlık politikasını da onaylamış oldu. Çoğu çocuk 34 kişinin can verdiği bu vakaya ilişkin hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeyen hükümete de benzer vakalar için yeşil ışık yakmış oldu. Oysa aynı AİHM, 1990'larda Türkiye'nin Güneydoğu'sunda gerçekleşen birçok karanlık insan hakları ihlalini aydınlatarak, başta Kürt halkı olmak üzere tüm toplum için bir umut kaynağı olmuş, hakikatin karanlığa gömülmesine müsaade etmemişti. Evrensel değerlerin savunucusu olan bir insan hakları mahkemesinin beklenen bu yaklaşımını benimseyen AİHM kararları, şu iki temel ilkeye dayanıyordu: Devletlerin yükümlülükleri sadece teorik ve kâğıt üzerinde olmayıp, pratik ve etkili olmalı, Sözleşmedeki güvenceleri pratik ve etkili kılacak şekilde yorumlanmadır. İç hukuk yollarının tüketilmesi gerekliliği kuralının belli bir esneklik ve aşırı formalizmden uzak bir şekilde uygulanması gerekir. 1990'lı yıllarda hiçbir sınır tanımaksızın, hiçbir usule uymaksızın gerçekleştirilen ağır insan hakları ihlalleri 2010'lu yıllarda çeşitli usul kurallarının içerisinde ambalajlanmış şekilde karşımıza çıkmaktadır. Şekil farklı ama sonuç aynıdır: İnsanlar katledilmekte ve fakat failler cezasız kalmaktadır."
Baro Başkanı Özmen, "Biz, evrensel insan hakları ve hukuk devleti ilkelerinin önemine inanan insan hakları örgütleri olarak AİHM kararını kınıyor, AİHM'i Türkiye hükümetine ve Anayasa Mahkemesi'ne verdiği açık çekin yarattığı tahribata son vermek için Türkiye davalarında 1990'lı yıllarda benimsediği insan odaklı yaklaşıma dönmeye davet ediyoruz. Ve uyarıyoruz: Cezasızlığı hoşgören bir insan hakları mahkemesi insanların umudu olamaz. İnsanların umudu olamayan bir uluslararası mahkeme, kendi sonunu da kaçınılmaz kılar" dedi.