Güncelleme Tarihi:
Canan ALTINTAŞ- Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, (DHA) - DİYARBAKIR'da toplanan İmralı heyetinde yer alan HDP Ankara Milletvekeli Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan'a özgürlüğün ve güvenliğin darbelere en büyük barikat olacağını öne sürdü. Önder, "Bugün bu yaşanmazlıklardan sonra söylenebilecek en önemli şey; Öcalan'a özgürlük, Öcalan'a güvenlik, darbelere barikattır. Bundan daha etkili bir önlem, bundan daha etkili bir barikat henüz daha Türkiye'de keşfedilmiş değildir" dedi.
İmralı heyetinde yer alan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş başkanı Hatip Dicle, TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile Ceylan Bahriyanık Diyarbakır'da DTK Salonu'nda toplantı düzenledi. İmralı heyeti adına açıklama yapan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, FETÖ/PDY, cemaat yapısına ilk işaret eden kişinin Abdullah Öcalan olduğunu söyledi. Öcalan'ın 'Çözüm süreci' boyunca çağrılar yapıp uyarılarda bulunduğunu ileri süren Önder, şöyle dedi:
"Süreç boyunca biz de gözlemledik. Bu yapı; süreci sabote etmeye, ne zaman kalıcı bir adım atılsa, o kalıcı adım atılmaya niyet edilen alanlar üzerinden süratle provokasyonlar geliştirmeye dönük dinamik bir çaba içerisinde olmuştur. Buna dönükte Sayın Öcalan'ın tarihsel uyarıları oldu. Hükümet ile ve devletle görüşmeyi yürüten heyet olarak hükümetin o zamanki yaklaşımını tek bir kelimeyle ifade edebiliriz. Çaresizlik, aymazlık ve derbederlik. Üçünü bir tek kelime olarak ele alabiliriz. Bir tepkisizlik içerisindelerdi. Bundan hükümeti ve devleti temize çıkaracak sorumluluklarını uzaklaştıracak bir sonuç çıkmamalı. Çünkü bu tarz yapılanmalar, ne boyutta olursa olsun daima siyasi sorumluluk sahibinin, yönetim erkini elinde bulunduranların kaçamayacakları bir sorumluluk vardır. Bugün Roboski'den tutun, son çatışma süreçlerindeki katliamlara varana değin. Şöyle bir eğilim ortaya çıkıyor. Aslında bütün bunlar cemaatin işiydi, bir tek şartla bu değerlendirme geçerli olabilirdi. Sayın Öcalan ve heyetimiz bu hususlarda gereken uyarıları ısrarla defaatle yapmamış olsaydık. Çünkü haberimiz yoktu, görmedik, duymadık, mazeretleri geçerli değil ne yazık ki. Bu ülkenin demokrasi tarihi yakın dönem demokrasi tarihi sayın Öcalan'dan bağımsız olarak ele alınamayacak kadar bağlantılıdır. Uluslararası komplo sürecinden başlayarak Sayın Öcalan üzerinde geliştirilen İmralı sistemi bu ülkede hep bu darbe mekaniğinin dizaynıyla birinci dereceden alakalıdır."
"ÖCALAN DARBELERE KARŞI BARİKATTIR"
Yaklaşık 3 yıl önce açlık grevi yaparak on binlerce yurttaşla birlikte halkla birlikte, tecride son vermek için direniş yükselttiklerini kaydeden Sırrı Süreyya Önder, o direnişin sonunda tecritin kaldırıldığını, diyalog sürecine geçildiğini müzakere aşamasına geçileceği sırada hükümet ve devletin büyük bir aymazlık ve büyük bir basiretsizlikle tekrar devletin eski türkülerini çalmaya dönük bir yaklaşım benimsendiğini iddia etti. Önder şöyle devam etti:
"Bugün bu yaşanmazlıklardan sonra söylenebilecek en önemli şey; Öcalan'a özgürlük, Öcalan'a güvenlik, darbelere barikattır. Bundan daha etkili bir önlem, bundan daha etkili bir barikat henüz daha Türkiye'de keşfedilmiş değildir. Sebebi de söylediğim gibi bütün bu darbe mekaniğinin Kürt gerçekliği ve savaş üzerinden Kürt gerçekliğine karşı konumlanışı ve bunu silahlı yöntemlerle devam ettirmesinden kaynaklanan bir olgusal gerçeklilikten dolayı. Bugün de geldiğimiz noktada darbeye muhatap olan ülkemizde yönetenler iktidar, devlet aynı aynı aymazlık içerisinde davranıyorlar kanaatindeyiz. Bunun en büyük sebebi de Sayın Öcalan'ın sağlık, güvenlik durumundan hiç bir haber alamıyor oluşumuzdur. Bütün bunların gerekçesi, bütün evrensel hukuk kriterlerine ve temel insan haklarına, ülke gerçekliğine hiç bir yerinden örtüşmeyen bu yasa dışı tecrit uygulamasının OHAL uygulamasıyla beraber daha da katmerlendirilmesidir. Biz İmral'ı heyeti olarak darbe girişiminin gerçekleştiği saatlerde devlet ve hükümet içerisindeki bütün muhataplarımızla seri olarak irtibata geçtik. Ve sayın Öcalan'ın konumuna ve durumuna işaret ederek bilgi talep ettik, aldığımız ilk bilgiyi de kamuoyuna süratle bir bilgi olarak paylaştık. Fakat onunla birlikte ilettiğimiz ikinci bir talep vardı. Bir an önce yasadışı bir şekilde gasp edilen, aile, avukat ve heyetlerin görüşmesi için uygun zeminin hazırlanması, bir an önce gerçekleştirilmesi. Çünkü hükümet, Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan bunların darbe girişimi anındaki hallerini hatırladığınız da hiç birisi kendi güvenliğini sağlayacak durumda olmadığı gibi bizati kendi güvenliklerini emanet ettikleri yapı, kurum ve şahısların kendilerine darbe girişiminin birinci dereceden öncüleri olduğu anlaşıldı. Hal böyleyken onların 'İmralı güvendedir, sayın Öcalan'ın da güvenlik koşullarında bir zaaf yoktur.' değerlendirmelerine verilecek bir tek karşılığı olabilir oda şudur. 'Kendisi himmete muhtaç bir dededir halkımız, nerde ki kayrıya himmet ede' yani siz kendi güvenliğinizi sağlayamamışken sizin bu bilginiz özellikle kalıcı anlamda bizleri rahatlatacak ölçekte değil. Darbelere barikat bugün darbeyle hakiki bir yüzleşme olmadan imkansızdır. Darbenin birinci, dereceden planlayıcıları ve uygulayıcılarının profiline baktığımızda hepsi son dönem yürütülen savaşın sahadaki birinci, dereceden uygulayıcıları olduğu görülüyor. Siz eğer bu ülkede darbe ve darbecilerle ve darbe mekanlarıyla sağlıklı bir hesaplaşma yapacaksanız, doğrudan bunların savaş içerisindeki inisiyatifleri, rolleri, kışkırtıcılıkları, uyguladıkları katliamlarıyla başlamazsanız doğru bir yerden başlamış olmazsınız. Sadece yapmış olduğunuz şey bir darbeyi, bir sonraki darbeye kadar savuşturmuş olmak olur. Ama ney yazık ki faturasını yüzlerce insan, yüzlerce yurttaşımız hayatlarını kaydederek, sağlıklarını kaybederek ödemek durumunda kalıyorlar. Çünkü izliyoruz her darbe girişimi bir öncekinden çok daha kanlı, çok daha acımasız gelişiyor."
Darbe karşıtı ve demokrasiden yana tüm kesimlere çağrı yapan Önder, darbelerle hesaplaşmanın yolunun sadece polisiye önlemlerle önleneceği görüşünün sığlığından kurtulma ve bir an önce demokratik alanın genişletilmesi olduğunu söyledi. Önder, şöyle devam etti:
"Demokrasi dışındaki kurumların ve bu bunların yarattığı vesayetlerin süratle tasfiye edilmesi gerçekleşecekse bunun en önemli yolu bizati sayın Öcalan'ın bu ülkenin demokratikleşmesinde gördüğü işlevi tekrar kendisine teslim etmek ve başlatılan o diyalog sürecinin hakiki bir müzakere sürecine evirilmesinin koşullarını hazırlamaktır. Biz bu konuda devlete gereken uyarılarımızı, önerilerimizi, neredeyse her gün yaptık yapmaya da devam edeceğiz. Ama halklarımız bunu bekleyecek durumda değil. Çünkü bunu en acı şekilde günlük yaşamlarında tecrübe eden ve bedelini de ödeyen kendileri, onun için sayın Öcalan'a özgürlük nöbetleri halkımız kendi inisiyatifiyle başlatmış bulunuyor. Bunun şuan gündeme getirilebilecek en acil eylem planı olduğunu da hepimiz hem fikiriz. Türkiye'de bütün demokratik güçlerin, savaş karşıtı darbe karşıtı bütün kesimleri meseleyi hakiki olarak ele alıp, tam da burasından yani Kürtlere dönük geliştirilen katliamcı, imhacı, inkarcı zihniyetin bütün enstrümanlarının ve bütün yöntemlerinin demokratik alanlardan süratle uzaklaştırılmasını sağlamak için demokratik bir şekilde hareket geçmeye çağırıyoruz."
Sırrı Süreyya Önder, Diyarbakır başta olmak üzere bir çok noktada miting ve nöbetlerinin başladığını belirterek, yarın Diyarbakır mitinginde buluşacaklarını söyledi. Demokrasi güçlerine çağrıda bulunduğunu kaydeden Önder, "Gelin darbeyle hesaplaşma ve darbe koşullarını ortadan kaldırmak için bütün güçlerimizle demokratik alanların çoğaltılması için seferber olalım, bunun da olmazsa olmaz ilk hamlesi sayın Öcalan'ın özgürlük, güvenlik, sağlık koşullarlı konusunda harekete geçmektir" dedi.
Gazetecilerin BM nezdinde nasıl bir girişim yaptıkları sorusuna ise Milletvekili İdris Balüken, "Dış ilişkiler komisyonumuz üzerinden yürütülen bir trafik var. BM, Avrupa Parlamentosu ve Uluslararası Af Örgütü düzeyinde gerçekleştirilen temaslar var. Ancak önümüzdeki hafta itibariyle en yakın tarihte İmralı heyetinin bu kurumları ziyaret etmesi açısından belli bir girişimde başlatılmıştı. Randevu talepleriyle ilgili somut gelişmeler bekliyoruz. Bu artık ertelenemeyecek, belli bir zamana ötelenemeyecek acil bir gündemdir. Heyet olarak bizler de bu uluslararası kurumları doğrudan bilgilendirme ve onların da doğrudan müdahil olması açısından seferber olmuş durumdayız" dedi.
FOTOĞRAFLI