Güncelleme Tarihi:
DİYARBAKIR (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, "Bugün özellikle paralel medyanın yurt dışındaki temsilcilikleri ki hakikaten normalde takdir edilesi bir yaygınlık ve faaliyet yoğunluğu var, her dilde ve her ülkede yayın yapma kapasiteleri ve örgütlenmeleri var. '160 ülkede okullarımız var' diye övünüyorlar ya şimdi o okullar birer aleyhte Türkiye'yi karalama propaganda üssü gibi çalışıyor. AK Parti'ye yurt dışındaki muhalefetin tarzına göre yer yer ihanete varan boyutları da oluyor" dedi.
AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı'nca Diyarbakır'da bir otelde düzenlenen "İl Dış İlişkiler Toplantısı"nda konuşan Aktay, hem Gezi hem de 17 Aralık hadisesi esnasında Türkiye'nin aleyhine işleyen çok yoğun bir propaganda olduğunu gördüklerini, bunu giderecek Avrupa'da AK Parti'nin sesi olması için Brüksel'de temsilcilik açtıklarını anımsattı.
- "Bir diktatör seçime girme riskini göze almaz"
"17 Aralık ve Gezi hadisesinde Avrupa'da, uluslararası alanda bizi gerçek anlamda temsil eden ciddi bir birimin eksikliğini hissettik. Düne kadar müttefikimiz, dostumuz zannettiğimiz insanların özellikle Gezi hadiselerinden itibaren nasıl bizim aleyhimize çalışmaya başladığını neredeyse haince bir Türkiye manzarası çizmeye çalıştığını gördük" diyen Aktay, şunları söyledi:
"Türkiye'de adeta bir diktatörün varolduğunu anlatmaya çalıştılar insanlara. Tabi Türkiye'de olan manzara bu değildi. Ferguson olaylarında ABD'de neredeyse 200 şehre yayılmış protesto gösterilerini, ciddi boyutta ölümleri ve polislerin aşırı şiddetini görünce Gezi hadiseleri çerez kalıyor. Demokratik ülkelerde normal olarak rastlanabilecek hadiseler adeta Türkiye'nin diktatörleşmesinin bir işareti gibi gösterilmeye çalışıldı. Oysa seçimler oluyor. Bir diktatör seçimlere müdahale etmeyi garanti altına almamışsa kolay kolay seçime girme riskini göze almaz."
- "İşte diktatör budur"
Aktay, Mısır'da Muhammed Mursi'nin seçimlere girdiğinde yüzde 52 civarında oy aldığını, Abdülfettah es-Sisi'nin ise tüm durumu uygun hale getirdikten sonra seçime girerek yüzde 97 oy aldığını dile getirerek, "Hiçbir riskin olmadığı seçim ortamları oluşturmak. İşte diktatör budur" diye konuştu.
Türkiye'de ise farklı bir manzara çizilmeye çalışıldığına işaret eden Aktay, şöyle dedi:
"Bu manzaranın işlenmesinde düne kadar Türkiye'de iyi sanılan hizmetlerden dolayı, allanıp pullanmış faaliyetlerinden dolayı büyük bir teveccüh görmüş insanlar bir süre sonra, belki de AK Parti'nin katkıları ve yardımları ile oluşturdukları imkanları aleyhimize birer cephanelik gibi sürmeye başladılar. Bugün özellikle paralel medyanın yurt dışındaki temsilcilikleri ki hakikaten normalde takdir edilesi bir yaygınlık ve faaliyet yoğunluğu var, her dilde ve her ülkede yayın yapma kapasiteleri ve örgütlenmeleri var. '160 ülkede okullarımız var' diye övünüyorlar ya şimdi o okullar birer aleyhte Türkiye'yi karalama propaganda üssü gibi çalışıyor. AK Parti'ye yurt dışındaki muhalefetin tarzına göre yer yer ihanete varan boyutları da oluyor."
Aktay, "AK Parti'yi karalamak, Türkiye'yi karalamaktır. Evet muhalefet partileri de vardır ama AK Parti Türkiye'nin ana gövdesidir. AK Parti'ye yurt dışındaki muhalefet bizatihi Türkiye'nin aleyhine işleyen bir muhalefettir" şeklinde konuştu.
- "Arap Baharı Türkiye'nin tercihi değildi"
"Arap Baharı Türkiye'nin tercihi değildi. Türkiye, 'olsun' demedi ama olduğunda da Türkiye destekledi. Oluş biçimi itibarıyla Arap Baharı'nın gerçekleşmesini motive eden faktörlere baktığınızda Türkiye'den çok fazla etkilenildiği söylenilebilir" ifadelerini kullanan Aktay, Türkiye'nin çabalarının takdir edildiğini kaydetti.
Aktay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Davos'ta sergilediği onurlu dik duruşun tüm Arap Baharı ülkelerinde ciddi fikri ve duygusal dalgalanma konusu olduğunu ifade etti.
Mavi Marmara hadisesinin bunu biraz daha beslediğine dikkati çeken Aktay, şunları aktardı:
"Bu hadise ile sadece Türkiye'nin hükümeti değil, sivil toplumu ve halkı da Filistin davası konusunda kanını dökmüş oldu, şehit vermiş oldu. Bu yüzyıl önce Arap ülkelerinden, Ortadoğu'dan bir şekilde çekilmiş, kovulmuş, belki yenilerek itilmiş olan Türkiye'nin, tekrar bu coğrafyaya geri dönüşünün resmi idi. Tüm bu hadiseler Türkiye ile Arap Baharı arasında çok anlamlı bir duygusal iletişimin kanallarını açtı. O nedenle Arap Baharı ülkelerinin en büyük etkilenim kanallarından birisinin Türkiye olduğunu söyleyebiliriz. Oysa son zamanlarda aynı Arap Baharı ülkelerinde çok ciddi problemler yaşanmaktadır."
- Avrupa'da Türk ve Müslüman algısı
AK Parti Brüksel Temsilcisi Zafer Sırakaya da Avrupa'daki Türk algısı ile Müslüman algısının iç içe geçtiğini, bugün itibarıyla Avrupa'da "Müslüman", "İslam" veya "Türk" denildiğinde maalesef çok pozitif bir imge, imaj veya anlamın meydana gelmediğini savundu.
Sırakaya, "Demokrasiyi İslam ile özdeşleştiremeyen, hatta, 'Ne kadar az Müslümansanız o kadar çok demokratsınız' düşüncesiyle İslam ile demokrasi arasında tersi bir ilişki üzerine inşa edilen bir algı biçimi var. Buna karşı Avrupa'nın, hiçbir döneminde karşısındaki ne eşit ne de muhatap olarak kabul ettiğini görebilme imkanımız yok" diye konuştu.
İslam ve Müslümanlık hakkında batının bir cehalet içinde olduğunu ve yeterli bilgisinin bulunmadığını ileri süren Sırakaya, 2007'de Amerika ve batılı toplumlar üzerinde yapılan bir kamuoyu araştırmasında, "İslam ve Müslümanlar hakkında ne biliyorsunuz?" sorusuna toplumun yüzde 47'sinin, "Hiçbir şey bilmiyorum" diye yanıt verdiğini dile getirdi.
- "İslamofobi olgusu ile karşı karşıyayız"
Masallar ve hurafeler dönemindeki batının İslam algısı ne ise bugün de İslam, Müslüman ve Türk algısının aynı durumda olduğuna işaret eden Sırakaya, konuşmasını şöyle tamamladı:
"İslamofobi olgusu ile karşı karşıyayız. 19. yüzyılın başlarında dil ve renk ayrımına dayanan ırkçılık ve ayrımcılık 1950 yılında kültürel ayrımcılığa geçti. İkisi de insanlık suçu kabul ediliyor ancak bugün İslam dinine uygulanan ırkçılık ve ayrımcılık maalesef bir insanlık suçu olarak görülmüyor. Avrupa'da sünnet yasağı konuşuluyor. Minare ve karikatür krizi ile karşı karşıya kaldık. Fransa'da bir yılda 469 Müslüman saldırıya uğruyor. Son 5 yılda Hollanda'da kundaklanmaya çalışılan cami sayısı 467. Her yıl Almanya'da 120 insanımız saldırıya uğruyor. Son günlerde Hollanda'da ırkçı parti tüm camilerin kapatılması için Meclis'e teklif sunuyor. Dolayısıyla ırkçılığın, İslam karşıtlığının Avrupa'da gelmiş olduğu pozisyonu gösterme açısından bu doneler çok önemli."
- "Anadolu Ajansı Türkiye'nin yumuşak gücü"
Anadolu Ajansı (AA) Afrika ve Ortadoğu Koordinatörü Turan Kışlakçı ise iki gün önce Lübnan'da yayımlanan Es-Sefir gazetesinin, AA'yı anlatan geniş bir habere yer verdiğini belirtti.
Kışlakçı, gazetede "Anadolu Ajansı Türkiye'nin yumuşak gücü" başlığıyla yer verilen haberde AA'nın Türkiye'nin en başarılı kuruluşu ve 3,5 yılda Ortadoğu'nun en tanınmış haber ajansı olduğunun ifade edildiğini kaydetti.
Üç yıl öncesine kadar başbakan veya herhangi bir bakanın konuşmasının önce Paris, Londra ve Washington'a gittiğini, daha sonra Arap ülkelerinin başkentlerine uğradığını hatırlatan Kışlakçı, çünkü Arap dünyasına ulaştırılacak beyanatların ancak Rueters, Fransız Basın Ajansı (AFP) ve Associated Press (AP) üzerinden gönderilebildiğini aktardı.
Ufak bir konuşma metninden bir bölüm çıkarıldığında konuşmanın değiştiğine dikkati çeken Kışlakçı, şunları dile getirdi:
"Bunu son 10 yılda biz çok gördük. AA, 3 yıl önce Türkiye'nin senini dünyaya duyurmak için birçok dilde yayın yapma kararı aldı. Bu kapsamda AA'nın 2020 yılı için 100. yıl vizyonunu geliştirdik. 2020 yılına kadar AA, 11 dilde yayın yapacak ve dünyanın 5'inci haber ajansı olacak. AA, şu anda haber ajansları sıralamasında 30'uncu sıradan 8'inci sıraya yükseldi."